Kedili Mutfaklar

Perşembe, Temmuz 31, 2008

Arttıysa at güvece...

Elimin ölçüsü Annem Selma'ya göre bol keseden. İki kişi gelecek olsa, zannedersiniz bir tabur doyacak sofrada. Allahtan iki ayaklı mahalle erkânından otu ocağı olmayanı, dört ayaklıların Annoya'dan başka velinimet tanımayanı gibi geniş bir çevrem var.

Tabur deyince Binbaşı Mehmet geldi aklıma. Havacıydı, havalıydı. Üniformasının rengine cuk oturan çivit gözleri, yirmişerden kız kaşarı barındıran sınıflara askerlik dersi vermek gibi de bir talihsizliği vardı adamcağızın.

Bakardı ki başa çıkılamıyor bizle, "Tabur olun,*" derdi, "araziye çıkıyoruz." Asker dilinde tabur olmak ikili ikili elele tutuşulup arka arka dizilmeye deniyordu galiba, ki gülmekten kırıla düşe aynen öyle yapıyorduk. Okulumuzun dağ tepe koru mebzûl arazisinde deli etmeyi sürdürürdük Mehmet Binbaşıyı.


(O zaman bu zamanı hatırlatmak için 2005 yılından bir anı. Okulumuzu arkada bırakalı kırk yıl bitmiş, kırkbire giriyorduk maaşallah...)

Askerlik çalışmaya hiç vaktimiz yoktu! Sınav sorularını önceden verirdi binbaşımız. Hattâ bu da yetmezdi, verdiği soruların yanıtlarını bacaklarımıza yazardık. Utancından burnu sarkar, hevesinden gözleri çakardı, da gıkını çıkaramazdı. Yirmi fıstık, kırk kadar bacağı neredeyse donuna kadar sıyırmış bilinen soruların kopyasını çekmekte... Haydi günahlarına girmeyelim, üç beş ineği kaldıralım kenara, askerlik dahi çalışmaya fırsat bulan sınıfdaşlardan.

Güveçte pilavın bende ilk anısı, Mehmet Binbaşı'yla yapılan bir askerlik gezisi ertesinde saklı.

(Geçtiğimiz günlerde, günün artığı pilavdı ve dibine tereyağda çevrilmiş dört adet iri karides koyulan güveçte bir süre fırınlanmıştı.)

Bizi atış talimine götürdü adam bir gün. Müfredatta yazılı mı, Ergenekon ilişkisi var mı bilmiyoruz tabii. Maksat şamata düştük yollara. O zamanlar, oldum olası varolmuş gibi hissettiğim Gelik http://www.gelik.com.tr/ bile yok. Dolayısıyla meşhur güveçte mantarlı Gelik pilavının tadı damaklarımıza nakşedilmiş değil.

Attığımız silahlar tepiyor elimizi kolumuzu acıtıyoruz. Mehmet Binbaşı kabarıyor, "Bakın aman kızlar, erkek adam ne de güzel silah sıkıyor," diye basıyor kurşunları havaya. Neyse bir iki tatsız vaka üstüste gelince okulumuza erken ama yemeğe geç ve aç döndük. Kantinden midelerimizi bastırmaya yanaşmayan bazılarımız için ahçımız mantarlı tavuk ve pilav artıklarını karıştırıp attıydı fırına; enfes bir güveç olduydu, doyurduydu bizi. Bizler gibi yemeğe geç kalmış toprağı aydınlık olsun Fransızca hocamız Mme. Dikranyan da bayılmıştı bu lezzete. "Artik martik neyse," demişti, "il faut mettre les point sur les ı**..."

Aklımda yazılı kalmış işte, tıpkı o günkü gibi, enfes bir lezzet.

http://kedilimutfaklar.blogspot.com/2007/01/gravyerli-pilav.html adresimde yine güzeeel bir artık pilav tarifim var.



* sıra olmak / sıraya girmek sonradan alıştırılmıştır dilimize. Kuyruk olmaksa her zaman yapılan eylemlerdenmiş; savaş sonrası şeker kuyruğu, patiska kuyruğu, ekmek kuyruğu... Bir de Ecevit~Baykal ikilisinin herşeye kuyruk devrini yaşamıştık, yıl '78-'79. O devirden yanımıza kâr KKTC kalmıştı. Şimdi kuyruk yok amma KKTC elden gidiyor!


** yabancı dillerde küçük "ı" yoktur, hepsi noktalı "i" olarak yazılır. "Küçük ı'nın tepesine noktayı koymak lâzım" deyimini, püf noktası diye Türkçeleştiriyorum ben. Başka türlü tanımlayanlar varsa şimdi söylesin yoksa sonsuza kadar sussun!














Cumartesi, Temmuz 26, 2008

Reyhanlı bulgur

Aklım morlarda, yeşillerde. Sermayem tavuk. Penceremden gemiler geçiyor, morlu yeşilli. Yapacağım edeceğim bir tavuk! Hani elektrikli ocağımın bir derecesinde unutulan, soğanı bütün, sarmısak dişleri bol, kekiği taze; yine taze biberiyesi, top biberleri, deniz tuzu falan yanına katılıp hiç susuz pişecek olan tavuklarımdan.

Pişip dağıldığı zaman ‘olmuş olacak olan’ tavuk modelimden! Model aynı kumaş farklı... Lüks ipekler mi, güllü basmalar mı? Verdiğim her tat ayrı. Çok amaçlı kullanılıyor böyle pişmiş bir tavuk. Her yıldızı alabiliyor yanına. Tavuk tavuk yemek zorunda kalmıyor, amacından saptırılabiliyorsun.

Hayır, bugün saptırılmamış tavuk yemek istiyorumdur belki aslında. Beş yıldızlı anne tavuğu yanında bulgur pilavı mesela. Islatıp kabarttığım bulguru tavuğun koyverdiği suyuna katıp enfes bir lezzet elde eder yerdim.

Kim beeeeen mi?

Yalaaaan. Yapmazdım, koymazdım önüme böyle mazbut bir tabak. Bir halt ederdim mutlaka. Morlar yeşiller boşa mı dolanır durur yoksa sabah saatlerinde akılda?

Urfa biberi ve tuzla şişirdiğim bulgurun salatası morlu yeşilli olacak; moru kırmızı soğandandır, reyhan bolluğundandır. Yeşili kısmen reyhan yapraklarının morunda bulunan cafcaflı alacasından, bolca da fıstığından, şam ha şam...

Ne zamandır yapmıyordum. Yeni bir bulgur tadı bulmanın tam zamanıydı.

(E, evin mutfağı burası, çöp üretiyoruz burada, yemeklerimizin yanısıra.)

Bir bardak bulgura iki kaynar su, tuz, Urfa pulu; ve de bırakın şişsin bulgur. Kırmızı soğan bızzzt. Bol reyhan bızzzt. Şamfıstık bııızıt da bızıttttt. Avuçlar dolusu şamfıstık bıııızt.

İyi bir bulgur salatası oldu, limonu bol, Kemal Kükrer erik ekşisi bol. Çiğdem'in Hemera'sı pres öncesi. Annoya'nın kafası biraz dolaşık.

Tavuğun koyverdiği suyun içine de kattım şu ısladığım bulgurdan. Öfff be oldu, ööööf ve mazbuuut.

Ne yaptım ne yedik, yok anlatabilecek gibi değil.

Güzeldi.

Reyhanlı bulgurdan gittik.

Tavuk yan yemek oldu.

Kedili Mutfaklar neşriyatı bulgurlu yemekleri takip etmeniz için:

http://kedilimutfaklar.blogspot.com/search?q=bulgur


Çarşamba, Temmuz 23, 2008

Bir pansumanım var çocuklar...

Beşiktaş Kulübü, Almanya'da geçtiğimiz günlerde dünyaya gelen ve tüm dünyanın ilgi odağı olan biri siyah, diğeri ise beyaz ten renkli ikiz bebeklerin Türkiye'ye davet edildiğini açıkladı. Siyah-beyazlı kulüpten yapılan açıklamada, Alman Stephan Gerd ile Ganalı eşi Florence Addo Gerth'in yeni dünyaya gelen ve farklı ten renkleriyle dikkat çeken ikiz bebeklerinin, İstanbul'a davet edildiği belirterek, ''Berlin'de yeni dünyaya gelen biri siyah, diğeri beyaz renkli ikiz bebekleri, Yavru Kartal dergimizin üyesi yapıp, Türkiye'ye davet ediyoruz'' denildi. Ayrıca, aileyle birlikte Türkiye'ye davet edilecek ikizlerin, BJK İnönü Stadı'nda bir maç izlemeleri sağlanacağı kaydedilirken, Kartal Yuvası mağazasından ikiz bebekler için hazırlanan çocuk ürünleri setinin de Berlin'e gönderileceği kaydedildi. İkiz bebeklerin resimlerinin, Yavru Kartal dergisinin 15 Ağustos'ta piyasaya çıkacak olan sayısında kapakta yer alacağı bildirildi. (Her yerde çıkan haberlerden biri)

...Beşiktaş'a önerimdir...

- Haydi yap yap...


Pansuman

Obama Beyaz Saray'a girerse, farklı renkleriyle dikkat çekecek olan Saray ve Sakin'inin BJK ürünleriyle yeniden tefriş edilmesi / giydirilmesi ve de beyaz ortamda ailece çekilecek siyah beyaz fotoğraflarının mümkünse çocukların göremeyeceği bir yerde kapak yapılması vessaire vessaireeee...

Pazartesi, Temmuz 21, 2008

Hallerimiz böyle böyle...

Misafir kedi Bıcırık, Annoya'mın bürosunda. Makus talihinde tek başına doğmak ve bir haftalıkken annesiz kalmak var imişse de, insan insanlar tarafından şefkatle sarmalanıp hayatı tırmıklamak da şans hanesinde yazılıymış. Boş vakitlerinde büro elemanı olması işten bile değilken, o şimdi muhteşem bir villanın kılkuyruğu. Bütün canlıların kader yazıları, kaderlerinin oyunları varmış.


Şu Tempur ayısının gelmesi pek iyi oldu. Evde tek başıma triplerimden kurtuldum biraz. Yumuşacık, iyi huylu bir ayı bu Tempur. Annoya'mız yatağını da alacak galiba. Uzay gemisinde gibi uyuyacakmışız sonra. Ağrıyan kemiklerimize iyi gelecekmiş. Püfff... Moruk yatağı desene şuna Annoya. Almayalım, almayalııım. Tempur Ayı bize yeter. Üçümüz birbirimize sarılıp uyuyalım.



Dua da ediyoruz çok, Tempur'un arkadaşı Datvi özgürlüğüne kavuşsun diye. Datvi'ye Özgürlük diye imza neden toplamıyor peki ayısever insanlar? Datvi de Cemal Baba'sına sarılıp uyusun istiyorum.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9471376.asp?m=1



Soru: Bu ne?

Cevap: Ekmek. Nefis. Kek gibi. Domatesli.

Reklam: Arçelik'le yapılmış.

Not: Hayır Annoya'm yapmadı.

Az daha kafama geçiriyordu, geçirtmedim. Annoya'm çok sever bu Charlie Brown ve Şürekâsını. Duş bonelerini de almış mutfakta kullanıyor. Renkli renkli duruyormuş buzdolabında.

Yaz günü yemeklerimizden karpuz. "Buz gibi karpuzla labne peynir ne kadar güzel gidiyor, biliyor musunuz?" diye soruyor Annoya'm. Bana sadece labnesinden yalamak düşüyor ama, karpuz yemiyorum.

"Buz gibi domatesle beyaz peyniiiiir, bir dilim ekmekle ne güzel yeniirrr; geeel onu beraber yiyelim senle..." Sizin zamanınızda bu şarkı öğretiliyor muydu ilkokulda?

Barbunya fasulyemiz çok güzeldi. Bebek maydanozlarımızı kendimiz yetiştiriyoruz tabii. Şimdiki maydanozları ormanda yetiştiriyorlar galiba, sapları odun, yeşillikleri çınar yaprağı gibi.

Dünyanın En Güzel Gözlü Aydın amcası getirdi fasulyenin altına serdiğimizi kedili balıklı fareli filan mutfak bezini. Çok sevdik, çoook. Taa Avustralya'dan taşımış galiba. Her zaman gel Aydın Amca.

Geçen haftanın içinden bildirelim dedim.

Maaay maaaaa, Cancan

Çarşamba, Temmuz 16, 2008

"Az pişmiş iyi pişmiştir"

Bir evde ne varsa yeriz tabağı daha. Boncuk fasulye, kırmızı çarli, patlıcan ve Granny elma şu anda bende olanlar. Bir eksik bir fazlası sizde olabilir, bende olmuş da unutulmuş olabilir. Güzel bir baş soğan, kabak, havuç, brokoli, yeşil ~ kırmızı domates bunlara arkadaş olarak katılabilir.


Dilimlediğim sebzelere limon, biber, sarmısak, her bir sevdiğim baharat ve de ot ve de tat neyse ne harmanlayıp ızgarasını yapmak üzereyim. Nerede istersek orada yaparız. Izgara gibi olmaz da mızgara gibi olur, zarar yok, hepsi pek lezzetli olur.

Şu alttan üstten kızan alet işe yarar ama az alır. Yağsız tava daha çabuk, fırınsa daha elverişlidir bu iş için. Niçin? Kızdırıp sürdün mü koca tepsiyi, on dakikada on kişiye muhteşem bir yemek yanı olur, onun için. Sonra yapacağını yaparsın. Sızma gezdirirsin üstüne üstüne mesela, en basitinden en sükse lezzet oluverir.

Annem Selma'nın özlü deyişlerindendir, "Yemekle beraber pişeceksin." Ben de pişerim yemekle. Ocaklar sönüp her yapılan yemek yerine yerleştiğinde terkedilir ancak mutfak bu evde. Yok, bildiğim kadınlar var da yani..., yemek ocakta kendi kucakta.

Yemekle pişmenin ana amacı, yemeği à point* pişirmektir. Underdone is well done** derler hani. Bu yöntem Batı'nın sonradan öğrendiği, Doğu mutfaklarının derseniz hep bildiğidir. Ağızda kıtır çıtır sesi olmalı yediğimiz sebzelerin. Et yemeklerinde dişlerimiz görev yapıp çiğnemeli, kesmeli...

Yaz günü çok keyif verir bu sebzeler bana.

Yapar yapar yaparım...

Her yapışım bir başka güzel, her yapışımda bir başka lezzet.

* pişmesi gerektiği kadar, ne az ne fazla

** az pişmiş iyi pişmiştir




Çarşamba, Temmuz 09, 2008

Pilavdan dönenin...

Başlığı düzeltiyorum. Pilavın böylesinden dönenin...

Ailece meraklıyız. Adına pilav denecekse eğer, tel tel saçılmalı... Kaşıktan tabağa lööök diye değil pıtır pıtır düşmeli... Dişe gelmeli ama ağızda dağılmalı, yani çeneyi fazla yormamalı.

Belli çeşitleri ailemizdeki bazı mutfaklarda yapılmışlarının dışında, hiç bir yerde zinhar ağıza alınmamalı; hattâ adı dahi. Fazla uzatmadan Ablam Hülya'nın kuzu etli iç bakla pilavı ile Annem Selma'nın patlıcanlı pilavını örnek verelim ve tabii yine Annem Selma'nın salma*sını anmadan geçmek gibi de bir eşşeklik haşâ etmeyelim.

Ve ben ve beeeen ve bana gelmeli yavaş yavaş. Akan sular işte burada duracak. Kedili Mutfaklar, mutfağında özel bir arz talep pilavı bulundurmayacak. Büyükanne Esterya'nın da, Anne Selma'nın da, Abla Hülya'nın da elleri karışacak yapım işinin içine. Ancaaak, tadı tuzu mutfağın Annoya'sından sorulacak.

Az sızmaya önce ayçiçeği çekirdekleri sonra kepekli pirinç de katılarak kavrulacak. Islatılmış pirinç için bire birbuçuk su ölçüsü iyidir, denir bizim ailede. Ben elime ve gözüme güvenirim. Pirincin üstünü şöyle bir parmak geçer gibi kaynar suyla örttüm mü tamamdır.

Bu pilav nuar suyu ile yapıldı. Nuarı haşlarken zaten namütenahi kokulu, lezzet verici bitkiler atmıştık içine hani...

Çekirdekli pirinci kavururken biberiye dalları, kavrulma işi bitince de kıyılmış nane maydanoz dereotu ve bol Caribbean Jerk ilave ederek et suyunu koydum.

Demlenmesi filan var tabii.

Sonra da yemesi var ki, ... dönenin kaşığı kırılsın.


* ılık veya soğuk yenmesi tercih edilen midyeli pilav

http://www.sarmankitapci.com/ 'da kediler de kediler...



26 Mayıs 2007'de yaptığım bir çekirdekli pilav daha. Adı aynı olabilir ama özünde değil, değil mi?

http://kedilimutfaklar.blogspot.com/2007_05_01_archive.html


Cumartesi, Temmuz 05, 2008

Bir yaşıma daha girdim

Güzel olan yılların ardından bakakalmamışım. Gerekeni yapmışım. Ruhumun ve bedenimin bütün çağrılarını almış, yanıtlamışım. Böyle geçmiş 63 yıl.


Günlerden yine 2 Temmuz olmuş. Bir yaşıma daha basmışım. Yine sevinçle, yine duygu yüklü kutlamışım. Kaybedilenler, bulunanlar muhasebesinde terazimi dengelemiş, şükretmişim.


Ablam Hülya keyifliymiş. Hafiften çakırmış hattâ. Maytap sallıyormuş.

Mekan Yeğenim Aylin'imin bahçesiymiş. Yeğenim Aylin, Teyzesi Oya'nın gönlü kadar renkli bir ortam yaratmışmış. Yaptığı güzel yemeklere Annem Selma'nın patlıcanlı pilavı da eklenince midelerimiz lezzete doymuş.

Gelinim Nurci, Annem Selma..., nice keyifli kutlamalara.


Ooooohhh, çalkala Oya çalkala...