Kedili Mutfaklar

Cumartesi, Ağustos 04, 2012

Patlıcan ezmesinde kuş üzümlü bulgurotto


Bulgurotto benim keşfim. Her daim yapılan lâpamsı bulgur pilavları olabilir tabii amma, taa 2005'ten itibaren, yemek bloggerlarının ve TV ahçılarının yerlerinde henüz yeller eserken çeşit çeşidini yapmaya başlamış ve adını da bulgurotto koymuşum ya, siz ona bakın .


Dört tane ruganları pırıl pırıl kemer patlıcanım vardı.  Henüz başlarına ne geleceğini bilmiyorlardı.  Dolapta yolumu gözleyen bazı biberler keza.  Ben hakeza!  Bu ne yapacağımı bilememek var ya, en sevdiğim halimdir.  Hayat sürprizlerle dolu olmalı.

Patlıcanların çekirdeklerini çıkarmakla* başladım işe, vakit kazanıyorum böylelikle.  Gelişigüzel doğranıp çekirdeksiz kaldıklarında sirkeli tuzlu suda bekletip acı karasından arındırdım ve sıkarak  içinde sızma ısınan tavaya aldım.  Üç yeşil biberle bir baş sarmısak ekledim.

"Kapatın kapağını, onlar yumuşamaya yüz tutarken ben ne yapacağımı düşüneyim bakalım," diyecekken tam da..., işin rengi belli oldu.  Patlıcanlı bulgurotto, yeniden, değişik yorum...

Tavaya derhal ince çentilmiş büyük bir soğan katıldı..., karabiber kırtkırtlandı...  Hayatıma yeni karışan nemli Kemah tuzuna karşı tedbir alındı, başlangıç olarak iki tutam... Kabuklarıyla bııızzztlanmış iki domates...

Malzemeler yumuşayınca da, elime bir tahta kaşık alıp irili dirili ezdim hepsini.  Tadı nefffiiisss.   


Sıra bulgurdaydı, suyundaydı.  Onlar da verildi.  Gözgözler oluşunca bol kuş üzümü ve lezzet kontrolu..., birer ikişer tutam tuz şeker...  Kocaman avuçlarla dereotu maydanoz..., olsaydı reyhan da..., olmadı dört beş yaprak nane..., üç beş damla limon.  Parmesan.



Bir güzel ki.

Karpuz peynir yemekten iflâhım kesilmişti.

Sıcaklardan.



*  Ezme yapılacak patlıcanlar için değişik bir çekirdekten arındırma yöntemim de var.


Perşembe, Ağustos 02, 2012

"Tuz ekmeğin yedim helalleşelim" Pir Sultan Abdal

Dünyamız fena halde değişiyor.  Gayri tuzumuzu ıslak/nemli de alabiliyoruz artık.  Böyle yapınca daha bir gourmet oluyoruz hattâ.  Hattâ nemli tuzumuzu kırtkırtlayan özel değirmenler var.  Asya rayihalarıyla zenginleştirilen Himalaya tuzu (Everest Wet Salt) ile mutfakların lezzetine doyum olmuyormuş meselâ.  Trüf mantarlısının da...
  
 

Neyse şimdilik elimizin uzanamadıklarını bırakalım bir kenara, memlekete gelirsek durum şöyle:  Jardzy , "Tuz tuuuz tuuuuzzzz," diye sürekli aşermeme dayanamayıp bana Erzincan dolaylarından 'Kemah' tuzu göndereceğini yazıyor.  Ben de artık kendimi ne zannediyorsam, "Amman ıslak olsun da, belki gurme derler," şeklinde yanıtlıyorum.

Bekliyoruz. Tuz hasadı zamanı oluyor ve Jardzy tuzumu ıslak ıslak toplattırıp gönderiyor.  Kaldıramayacağım kadar ağır olan kargo kutumu, getiren delikanlı mutfağıma taşıyor :)

 

 "Kemah ilçesine 4 kilometre uzaklıkta bulunan Kömür köyünde uzun yıllar Tuz İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından işletildikten sonra özelleştirilen tuz ocağında şimdilerde 20’ye yakın işçi yaz sıcağına aldırış etmeden Erzincan ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin tuz ihtiyacını karşılıyor. Osmanlılar döneminde Ermeniler tarafından işletilen tuz ocağında yaklaşık 100 metre derinliğindeki tünelden gelen tuzlu su, sayıları 150’yi bulan göletlerde günlerce bekletiliyor. Güneş ışınlarının yardımı ile su buharlaştıktan sonra havuzlar içerisinde kalan tuzlar işçiler tarafından toplanıyor. 6 ay boyunca devam eden bu işlem sonunda yaklaşık 5 bin ton tuz üretimi yapılıyor." 


 

Görülen vaziyet üzere, Jardzy benden şu e-postayı alıyor.

Ben şimdi n'apcam, n'etcem? Lokanta mı açcam? Ah Jardzy, canım Jardzy, 10 kg (yazı ile on kilo!) geldi.  İnanamadım gözlerime, iki gözüm var, fazlası lazım geldi... 

Vallahi inanılmazsın.  Lakin tuz da tuz yani.  Üstelik paketi dıştan elleyerek anlamadığın, tam da istediğim gibi nemli :)

Şey yaptım, küçük poşetlere ayırdım ilk beş kilosunu.  Azar azarını bugün göreceğim Annem Selma, Teyzem Jale ve Dayım Nuri'ye..., bilahare ağız tadı sahibi olan kimi komşularıma ve de dostlarıma da hediye edeceksin.

Kemah lezzeti geçecek, senin adın geçecek bir sürü kapıda pişirilen bir sürü yemekte. 

Jardzy'ciğim, beni mahçup etmeye devam etme.  Ben böyle aptallaşıp kalırım, ne yapacağımı bilemem, mahçup mahçup dolaşırım ortalıkta sonra.

Seni seviyorum, Oya 

Ömrünüzün tadı tuzu olsun.