Kedili Mutfaklar

Salı, Nisan 18, 2006

Hani nerde verdiğim sözler?

Söz verip yapamadım. Karda rakı yanında hamsi turşusu demiştim hani. http://bizimkuzine.blogspot.com/2006/01/keyif-budur-ite-kedili-mutfaklardan.html ‘ye de konu olmuştu. "Peki, yaparım," dedimdi. O gün bugündür aklımda ama gerekli hamsilere kavuşmak kısmet olmadı. Kaç koldan aradık üstelik.

Donmuş gıdalar arasından eşeleyip Marines’in hamsi filetolarını buldum. Kaptım getirdim eve. Sanki bir umut oluştu içimde, ya olur da hamsi turşuya yararsa diye. Olmadı, çiğ balık tüketimi için aklıma yatmadı doğrusu paketi açtığımda gördüğüm manzara. Seneye artık, gördüğüm ilk pırıl pırıl hamsiler derhal turşulaşacak, afiyette olursak inşallah.



Hamsi paketinin yarısını fırınladım akşam. O güzel oldu işte. Balıkları iyice yıkayıp kuruladıktan sonra mısır unu, tuz, defne yaprağı kırıkları, pul biber, Jamaican Jerk ve bolca susam harmanına buladım. Tepsiye dizildiklerinde, aralarına bir kaç sap da kereviz sürdüm. Hamsi yemiş olduk yani, donmuş monmuş, tadı pek güzeldi. Nefsen de körlendik ya ona bakın.

Bir de fırında tahin helvası konusu olmuştu hani. http://lezzetinizinde.blogspot.com/2006/03/balk-ve-tahin-helvas.html . Ben de hemen aradan dereden yetişip, sufleymiş gibi kabaran tahinli bir tatlı yaptığımdan bahsetmiştim. Başak’cığım da, “Eh yaparsan görelim,” gibisinden yanıtlamıştı beni.

Kısmet bugüneymiş. “Bu münasebetsiz donmuş hamsileri ancak benim fırında tahinli tatlım bastırır," dedim, giriştim işe.

Bu güzel lezzet de bazı münasebetsiz malzemelerden oluşuyor ne yazık ki. Mesela yardımcım Şemşi’nin yemeden edemediği Eti Negro bisküviler. Onlar bu evde baş köşeyi tutar. Benim de bu tatlıyı keşfime, çaresiz bir anımda yardımcı olmuşlardır. İşte onlardan, altı yedi adet. Bızzzzt yapılıp tozumsu hale gelecek.

Bir paket de münasebetsiz Dr. Oetker krem şantiye, münasebette hiç kusur etmeyen bir su bardağı narenciye suyu ve yarım kavanoz tahinle bızzztlanacak. İçine beş altı çorba kaşığı susam eklenip, yarım portakal kabuğu rendelenecek.
Doğrusunu isterseniz narenciye işini bugün çıkardım. Bu tahinli artı susamlı fırın tatlıyı içine süt katarak yapmışlığım da var, bazı alkollü meyveli denemelerim falan da...

Artık bisküvi tozu / kırıkları, krem şantiye ile karışacak.

200 dereceye ısıtılıp 180’e indirilmiş fırından hop içeri atılıp, puf puf sufle gibi kabarana kadar bırakılacak.

Böylece yediğimiz balıkları kolayca hazmedebileceğiz...


...desem de inanmayın.

Ve deeee, üç toprak kase oluyor bu yaklaşık ölçü, orta boylardan. Zaten kabarma payı bırakıp yarıya kadar doluyor güveçler. Ayrıcaaaa tatlının üzerinde görülen toz, karıştırıcının içinde kalmış bisküvi kırıntılarıdır ki atmaya kıyamadım. Efendime söyleyeyiiim, biraz da tuzsuz şamfıstık yakışıyor bu lezzete.

Neyse, üstümden bir yük kalktı.

Sözler durulmak için verilir.

12 Comments:

  • Annoya, sen şimdi bu tatlıyı hiç yumurta koymadan, krem şanti ile yapıp fırınladın ve aynı sufle dokusunda bir tatlı çıktı, öyle mi? Gözlerime inanamıyorum!

    By Blogger Doruk, at 18 Nisan 2006 12:19  

  • Annoyacım, soracaktım unuttum az önce, bu hamsi turşusu, limon suyunda bekletilerek mi yapılıyor?
    Burada sardalyayla yapmıştım onu. Hamsiyle de bir iki denemişliğim var, nefis oluyor gerçekten.
    Bir kere yiyebildim hamsi bu sene. Çok özletti kendini çok, obur palamutlar sağolsun.

    By Blogger Doruk, at 18 Nisan 2006 12:29  

  • Sevgili Burcu, yazdığın Dalyan'daki balıkçının sardalya tarifini atlamışım. Bu bizim tekne yolculuklarında kullandığımız çiğ balık yeme yöntemlerinden biri. İrice balıkları da tuzlayıp güneşe asarız malûm.

    Benim yaptığım bildiğimiz turşu yöntemi. İçine arnavut / pul biberler, kereviz / defne yaprakları / sap sap dereotu, sarmısak koyuluyor. Ben de genellikle limon suyunda turşulaşmış şeyleri severim. İsteyen sirke ile de yapabilir. Üzerini örtecek kadar tuzlu limon suyu (artı sirke de olabilir ve de suyla biraz hafifletilebilir) ile buzdolabında bekletiyorum. Çok uzun zaman dayanıyor. Sofraya getirirken sızma ile de tatlandırılabilir.

    Tahinli tatlı aynen dediğin gibi. Şantiye ile kabarıyor, yumurta yok.

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Nisan 2006 13:47  

  • Bu yazıdan çok şey çıktı payıma, sağol Annoyam.

    By Blogger Doruk, at 18 Nisan 2006 15:21  

  • Ellerine sağlık hamsinin bu hali de beni fena etmeye yetti.Sonunda turşusunu göremediysekte kendisini gördük tarifini aldık.
    Karadeniz'li olmam Karadeniz'de yaşamama rağmen bu sene hamsiye hasret bitti. Gafil avlandık hiç dondurucuya koyamadığımız gibi tuzlamasınıda yapamadık.
    Burcu'dan ve sizden çok şey öğrendim. Bu yıl buralarda hamsi görülür görülmez alınıp;

    1-tuzlanarak saklanacak (hamsili ekmek, kapçiya geçveyi yapmak üzere)
    2-Sizden öğrendiğim gibi bir kavanoz tuşusu yapılacak
    3-Burcu'dan öğrendiğim gibi limon suyunda bekletilerek hemen yenilecek, rakıda yüzdürülecek (bellimi olur belkide kar yağar).
    4-Birde dondurucuya koymak lazım hamsili pilav yapmak için.

    By Blogger kuzine, at 18 Nisan 2006 16:44  

  • ya ne yaptin oya abla... Hele o hamsiler.... Hadi sardalye bulunabiliyormus onu ogrendik te hamsileri nereden bulayim ben simdik?

    By Blogger ycurl, at 18 Nisan 2006 20:39  

  • Utandırdın beni Kuzine'cim, Karadenizli'ye hamsi tarifi vermek de nasıl şey yahu? Ay yerin dibine girdim:-)) Neyse her hamsili iş seneye kaldı artık ama şimdi sen 'kapçıya geçve' ne demek onu anlat bakalım. Tez günde:-))

    N'apiiim be Curly'ciğim, bizim canımız da sizin oralardan neler çekiyor bir bilsen. Şimdi güleceksin ama bazooka var mı halâ oralarda? Canım bazooka çiğnemek istiyor fena halde! Üstelik okudum Yeşil Erikle neler yiyip içtiğinizi... Gözümüz yok yani, daha sık buluşun, daha çok okuyalım.

    By Blogger Oya Kayacan, at 19 Nisan 2006 13:59  

  • Efendim ne demek? çok şey öğrendim ben sizden.
    Bende size söz veriyorum; en haber saldım herkeze en tez zamanda tuzlanmış hamsi bulunup kapçoni gyari yapılıp, tarifi verilecek.
    (lazca kapçoni=hamsili demektir)

    By Blogger kuzine, at 19 Nisan 2006 20:40  

  • Bıraktım çalışmayı, aldım yemeğimi önüme (bir tabak peynirli makarna yanında pancar turşulu, bol sirkeli, limonlu, zeytinyağlı salata)açtım Kedili Mutfaklar'ı, başladım nicedir okuyamadığım yazıları. Ve burada tanıdık bir şeyler gördüm.
    Eline sağlık Oya, enteresan bir tatlı olmuş hakikaten. Ooh afiyet olsun, ne güzel sofra olmuş.
    Ben devam edeyim kaldığım yerden yazılarını okumaya. :)

    By Blogger Basak, at 21 Nisan 2006 13:01  

  • Başak'çığım, bugün bir arkadaşımla kahve laflaması yaparken, "kafam bozulduğunda senin bloguna girip kaldığım yerden okumaya başlıyorum, kendime geliyorum" dedi. Ben de, "Keşke blogun adını PisiKolog taksaydık," diye güldüm. Sana da afiyet olsun, o güzel makarnanın, salatanın yanında ne olsam, ne olsam?

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Nisan 2006 20:18  

  • Makarnanın yanına muhteşem domatesli, zeytinyağlı, sarımsaklı, reyhanlı sos olsa fena olmazdı Oya, ama sen sohbet ol yanına bence. ;)
    Psikolog-Psikoblog da iyi fikirmiş de böylesi daha iyi, o zaman sarpasarar. :)

    By Blogger Basak, at 21 Nisan 2006 22:14  

  • Pisi Başak'çığım Pisi, psi işlerine girilmez aman haaa...

    By Blogger Oya Kayacan, at 22 Nisan 2006 09:48  

Yorum Gönder

<< Home