Kedili Mutfaklar

Salı, Mayıs 09, 2006

Isırgan ve çılbır


Sözde elde eldiven vardı. Bir daha sefere ağır iş eldivenleri takmam gerekecek. Giydim doktor eldivenlerinden, bana mısın demediler, üstünden üstünden ısırdıkça ısırdılar. Pazar akşamından beri kaşı kaşın hallerim sürüyor.

Değdi ve lâkin. Değmek ne kelime hattâ, ayıbediyorum. “Cennete devam,” dermiş meğer Minesi bana bu koca torba ısırgan için bahçıvana, “toplayıver Oya ablana,” derken. Yani bıraktım aklımla beraber o bahçeyi Samandıra’da ama keyfim sürüyor ki anlatamam.

Sırasıyla durumlarım şöyle gelişti. Eve girdim. Önce, poşetlerde olan mini fide çiçeklerimi ve otlarımı saksılara diktim, yerlerine yerleştirdim. Suladım. O iş bitince sıra koca torba ısırgana geldi. Patrondan torpilliyim ya, canım bahçıvan sıkıştırdıkça sıkıştırmış torbaya ısırganları. Bir dökmeye başlayayım ki, mutfak dağ taş ısırgan olsun mu?

Benim Kimsecik ve Cancan’ım her ota bulaştıkları gibi önce ısırganlara da yeltendiler bir kaç hamle ile. Ben çığlık çığlığa, ay buruncukları kaşınacak, gözlerine değecek... Neyse onlar benden akıllı, sürtünmediler bile, sadece uzaktan sürdürdüler gözlemlerini Annoya iş başındayken.

Set üstünde evye tarafından sağa sola doğru yayılarak başladım ayıklama ve yıkama işine. Sapları ve kart yaprakları ayır, posta posta yıka; gece oldu be gece, tam bir saat yirmi dakika... Ama görevin tehlikeli tarafını berteraf ettim. Şimdi bana kaşınan iki el kaldı ve de tonla ısırgan. Başlayalım bakalım pişirme hallerine.


Yarısını kavurdum, bol soğanlı, taze çekme karabiber ve tuzla. Kavrulanlar ikiye ayrılmış durumda dondurucuya saklandılar. Börek mörek olacakları günü iple çekmekteler! Diğer yarısını haşladım. İşe soğuk suyla başlayarak tabii, sakın kaynamış suya atmayın yeşilliklerinizi. Kocaman bir tabak oldu. Haşlanmış yaprakları bıçakla kıyarak daha sıcakken sızma ve limonla çevirdim. Ennnfesss.

Isırgan konumuzun en vurucu kısmına şimdi geldik. Uzuncadır canım çılbır çekiyor da çekiyor. Hani bari adetten olsa çılbır yemem canım yanmayacak. Annem Selma da yapmazdı üstelik. Bizim mutfaklarımıza da girmemiş yani ne ablam Hülya’nın ne de benim. Aklım taa çocukluğumda, ortanca teyzem Jülide’nin yaptığı nefis çılbırlarda. Ve de gün bugündür...

Tuzlu suyu kaynatıp, içine yumurtaları zarifçe kırarak..., hattâ bir kepçe yardımıyla yavaşça suya indirilerek pişirilecek yumurtalar. Sarmısaklanan süzme yoğurt üstüne alınacaklar yine özenle. Ben tabağımı haşladığım ısırganlarımla tamamladım. Yerken de yavaş yavaş karıştırdım üçlüyü birbilerine. Sarmısaklı yoğurdu, haşlanmış ısırganı ve suda pişmiş yumurtaları. Yanında kızartılmış bir dürüm ekmeği.


Ellerim mi kaşınıyormuş?

Değmez mi?

15 Comments:

  • Deger elpet, ellerine saglik Annaoya'nin. Bizim evin arka bahcesindeki isirganlarla uc sene evvel bisiklete binmeyi ogrenirken uzerllerine yuvarlanmam disinda bir muhabbetim olmadi pek ama acaba diyorum, komsularin manyak demesine aldirmadan gidip bir kucak toplasam mi?

    Su ayni cilbiri ispanakla yapiyoruz biz hep, vejeteryan gavurlarin severek yedigi bir aksam yemegi oldugunu da gozlemlemistik zamaniyla ama isirganlisi hic gelmemisti aklima. Hadi deneyelim bir.

    By Blogger Deniz, at 9 Mayıs 2006 11:17  

  • bunların bana harika görünmesinin şuan çok aç olmamla hiç bi alakası yok :))) göze o kadar güzel görünüyorlar ki , tadıda buna doğru orantılı diye düşünüyorum . ve bian önce deneyip , yemek istiyorum :))) tabiii kedimde biraz yumurtamdan yürütebilir

    By Blogger vintage biscuit, at 9 Mayıs 2006 12:02  

  • Tek kelime edecegim, Muhtesemler.
    Deger elbet, degmez mibunca guzellige, afiyetler olsun..

    By Blogger Hanife, at 9 Mayıs 2006 21:29  

  • Oya hanım ellerinize sağlık,canım istedi gerçekten resmi görünce.Benim yengem harika ısırgan yemeği yapar yeşil krema gibi olur kıvamı ve sarımsak tadı gelir bi güzel.Annem ilaç niyetine bir kaşık al derdi zorla yerdim,şimdi olsa da tabağı süpürsem:) Sevgilerimle.

    By Blogger Behiye, at 9 Mayıs 2006 23:31  

  • sen ingilize karşısın ama L.poached egg istedi mi akan sular durur,çılbır yapsam şöyle sarmısaklı yoğurtlu,burun kıvırır kesin,o yumurtanın altında bacon olacak ,ama ben hem ısırgana bayılırım hem de annemin sirkeli suda pişirdiği çılbıra,iyi hatırlattın Oya abla,ellerine sağlık,ellerine şifa, bi daha temiz bulaşık eldiveni giyesin.

    By Blogger Nes london-ist, at 10 Mayıs 2006 00:43  

  • Değer valla. Ellerinize sağlık!

    By Blogger cenebaz, at 10 Mayıs 2006 08:51  

  • Benim muhabbetim de hep pişirileni yemek olmuştu Deniz'ciğim. İlk keresinde İzmir'de görgüsüzce ellerimle toplamaya kalkıştığımdın günden sonra yani.
    Sevgili Neslihan da yazmış zaten gurbetteki şekline dair, poached eggs çokça yeniyor oralarda. Neyle yaparsan yap. Ama teyzemin ki sadece sarmısaklı yoğurtlusu olurdu.
    Vintage biscuit neli oluyor:-)) Kedişe yumurta yalatacaksın tabii, Cancan azıcık ısırgan da yedi ama...
    Çenebaz ve Hanife değer demişler ve çok haklılar tabii. Gülü seven dikenine katlandı ama kaşıntının da hatırı sayıldı yani!
    Behiye'ye ilaç niyetine demiş ya annesi. Kırk derde deva tabii. Bulan yesin, kaçırmasın. Dün akşam da çiğ enginar doğrayıp bir miktar da haşlanmış ısırgan karıştırıp yedim. Oldu mu sana seksen derde deva!!!

    By Blogger Oya Kayacan, at 10 Mayıs 2006 10:07  

  • Annoya, o ne çok ısırgan öyle! Ne güzel değerlendirmişsin hepsini, börek yaparken iç malzemesini hazır da bulmak gibisi var mıdır? Her akşam beş gibi Salacak'tan geçiyorum işten dönerken, acaba günün birinde böreğin kokusunu izleyerek evini bulma ve börekleri mideye indirme ihtimalim ne kadardır:)

    By Blogger Doruk, at 10 Mayıs 2006 10:25  

  • Değmez mi... Ellerine sağlık

    Isırganlar tohuma kaçınca, anneannem onların tohumlarını bir güzel ayırır ve kendi yetiştirdikleri bala karıştırırdı. Harika, lokum gibi bir tad çıkardı ortaya. Hala annem bir şekilde bulursa ısırgan tohumunu yine hazırlıyor bu karışımdan. Özellikle de kanser karşı etkileri olduğu düşünülürse, neden her sabah bir tatlı kaşığı yenmesin. Eminim senin harika çılbırlı taze ısırganın kadar seversin bu LOKUMU da.

    Sevgiler,

    Not: Sizi ilk defa harika vodka tariflerinizle tanımıştım. Tüm diğer yaratıcı yemekleriniz gibi içkileriniz de mükemmel.

    By Blogger Yıldız, at 10 Mayıs 2006 11:17  

  • Beşte nadiren bulunurum evde sevgili Burcu. Yine de koklamayı unutma, bakarsın rastgelmiş...

    Ballı ısırgan tohumu lokumu... Offff aman aman. Bizim sağlıkçı dükkanlarda da vardı belki, bir araştırayım bakalım. Sanki o her sabah yenecek bir kaşık her derde deva olacakmış gibi geliyor kulağa...
    Ben de dün akşam artık votkalarımı almalı, kullanacağım şişelerimi kavanozlarımı falan gözden geçirmeliyim diye düşünüyordum. Artık neredeyse hepsi tükendi geçen yıl yaptıklarımın Yıldız'cığım, yeni imalat başlamalı.

    By Blogger Oya Kayacan, at 10 Mayıs 2006 13:42  

  • Ellerine sağlık diyeyim de acısı geçsin barim :)

    By Blogger Margot, at 10 Mayıs 2006 18:36  

  • Sağol Margot, üç günde geçiyormuş yani uzaktan ısırınca! Doğrudan temas ısırmasında kızarıyor, şişiyor ve on gün kadar sürüyor. Duyanlar duymayanlara hatırlatsın:-((

    By Blogger Oya Kayacan, at 11 Mayıs 2006 13:49  

  • Merhaba Oya,
    ısırganın tohumu bağışıklık sistemini güçlendirmek için oldukça faydası olduğunu duymuştum.Ama çılbırı daha güzel ,ellerinize sağlık.Bloguma bir uğrarsan,çok mutlu olurum.

    By Blogger İpek Kuscu, at 12 Mayıs 2006 01:13  

  • merhaba annoya ,anneler günün kutlu olsun .ben ufak ufak yazmaya başladım da ,haber vereyim dedim,uğrarsan sevinirim

    By Blogger carpediem, at 13 Mayıs 2006 20:54  

  • ama www.blogcu.com/dilara45 adresim
    beyaz gelincik de ustaca yazmak isterim .acemilik dönemimi geçirmeye çalışıyorum ba ara

    By Blogger carpediem, at 13 Mayıs 2006 20:56  

Yorum Gönder

<< Home