Kedili Mutfaklar

Çarşamba, Nisan 23, 2008

Ne diyeti, tövbe tövbeeee...

İşittim de inanamadım. Bön bön bakıyorum suratına. Diyor ki Annoya'm, hafif yemekler uygulaması başlatmış. İlk defa bu kadar aleniyete döktü bu işi. Haydi hayırlısı... Ucu bana da dokunmasa bari. Cancan

Bu mevzuda tövbe tuttuğum görülmemiştir. Eder eder bozarım. Olmuştur yakın geçmişimde onbeş kiloya kadar sıkıp canımı, sonra koyvermek aynı can'ı yeniden, sınırsız. Tersten mehter yürüyüşüm de meşhurdur, bir ileri iki geri.

Yaş koydukça kilo da koyuyor, taşınmaz mal gibi kalacağım bir gün kenarda. "E hadi hadi o zaman... Boşalıp boşalıp semerini yeme," dediysem eğer kendi kendime, anlayın ki biraz kızmışım ben bana.
Pilavdan da dönmemek kaşığı kırmamak gerek; yani lezzetten geçmemek, gözü tok tutmak, mutfağı garip koymamak gerek demek istiyorum. Zaten yok öyle zamanlamaydı, miktarlamaydı gibi hedeflerim. Sadece günün birinde biraz daha hafiflemiş olacağımı, zavallı belimi bacaklarımı dizlerimi bileklerimi falan daha az yoracağımı düşünerek..., aaah aah nasıl da yanılıyorum!

Zayıflama mutfağımın tarzı şişman mutfağımla aynı olur tabii olsa olsa. Yine yaparım ben yapacağımı. İlk günden bir semizotu dürümü yaparım mesela ki, zor tutarım sonra kendimi bir tane daha dürmemek için.

Biraz nane, maydanoz falan da kattım içine. Baharat olarak birleşik Lemon & Pepper kullandım. "Az sızma ama azzzz sızma haydi göreyim seni," dedim kendime. Parmesan gezdirdim sonra üzerine, yine kurallarıma uymayan azzzzlıkta.

Kısa bir süre için verin fırına, ki ölmesin güzelim yeşillikler.

Dürün.

Bayıldım.

Güzel bir tatlı ikramım da oldu kendime. Çentilmiş çikolata, ayva nar reçeli damlaları, üç beş tane şamfıstık ve naneyle tam da ağzıma layıktı şu zavallı hafif yoğurt.

Şimdi bu tövbeyse eğer, tövbe tööövbeeeee!

Tövbe etsem diyorum, diyete.


12 Comments:

  • Bu iş bana yarayacak cancan:)
    Oyacan üşenmese de bi zahmet pişirdiklerini yazsa buraya.
    Bende öyle tatsız tuzsuz diyetlere hiç gelemem, 16 kiloyu hiç ağzımın tadını eksiltmeden verdim, söyle Oyacan'a ona güveniyorum, damak tadımız da çok uyuşuyor. Arada bir buradan banada bir el versinde hadi şu yapışıpta kalan 7 kiloyu silkeleyiverelim...
    Birlikten kuvvet doğarmış:)

    By Anonymous Adsız, at 24 Nisan 2008 09:28  

  • Bi bu eksikdi.Hadi bi b..ka yaramazlar.Kisilerin sayfalarina
    saygi göstersinler.Nerde !!!
    Hadi bakalim Oya kardesim.
    Sayfani daha da dikkatli okuyacagim.Yoksa gardrobu yenilemek zorunda kalabilirim.Benim gibi eskici Paskal'in yapamayacagi tek sey.
    Sevgilerle.

    By Blogger ERDIL, at 24 Nisan 2008 13:53  

  • Oyacan,
    Bu ne böyle yaw..
    Bilgisayarım çöktü sandım wallaa.
    Ne kadar ayıp...Artık bizim insanımız böyle oldu demek...Vah ki ne vah..Erdil Bey'e katılıyorum..

    By Anonymous Adsız, at 24 Nisan 2008 16:44  

  • Dur bakalım Nüket'çiğim, benim tövbe tutmadığımı yazıdam anlamışsındır ama...
    ----------
    Erdil Bey'ciğim, haydi inşallah diyelim. Eskicilik benim de takıntımdır. Hele senelerce severek giyip eskittiğim giysilerime pabuçlarıma bayılırım. Bir de hiç giyilmeden bir süre bekleyip yarayacak birilerine gidenler var. Giydiklerimizin bile ruhu var diye düşünüyorum. Ya anlaşıyoruz, ya da olmuyor işte.
    ----------
    Mine'si ve Erdil Bey, ne geri zekalılar var değil mi? İnsan dediğin tek kerede anlar, bunlar anlamaktan ve anlatmaktan yoksun, tekrar ediyorum GERİ ZEKALILAR. Üstelik bu tarz yorumlar girince çöp tenekesi yok oluyor uzun zaman, silemiyorsun.

    By Blogger Oya Kayacan, at 25 Nisan 2008 10:49  

  • Sevgili Oya Hanım;
    Semizotunun salatasını ve yemeğini yaparken, saplarını hep keserdim. Gördüm ki; sizin semizlerin sapları olduğu gibi duruyor...

    Bir de böyle deniyim, "saplı semizotu".Bakalım nasıl olacak?

    By Blogger Ebruli, at 25 Nisan 2008 22:51  

  • Kesilen saplar nereye gidiyor peki Ebru'cuğum? Benim gibi otun her bölümünden ayrı bir yemek yapmaya da meraklıysan o başka ammaaa, çöpe gidiyorsa eğer yazık ki ne yazık. Tam tembel işi :~[

    By Blogger Oya Kayacan, at 26 Nisan 2008 12:24  

  • Sevgili oya Hanım;

    Aşk olsun, tembel işi olur mu hiç. İki saat o semizin yapraklarını saplarından koparıyorum, ayıklıyorum ya. Acayip zamanımı alıyor bu.

    Aslında çok çalışıyorum, çok.Vaktim yapraklarını, saplarından ayırmakla geçiyor.
    Sizin gibi saplarıyla pişirsem, daha çabuk yapardım hani.

    Ayıklamaktan; saplarını değerlendirmeye vakit kalmıyor...

    By Blogger Ebruli, at 26 Nisan 2008 14:43  

  • nüket hanım bize de anlatsın lütfen ,diyetinin sırrını...
    Sevgili Oya'nın tarifleri çok lezzetli ve aynı zamanda sağlıklı da,yaprağından sapından faydalanıyor çünkü...
    Ellerin dert görmesin Annoyam...

    By Blogger carpediem, at 27 Nisan 2008 01:07  

  • Annoya!
    Senden kilo ve sorunları hakkında bi yazı hiç ama hiç beklemiyordum:)) dumura uğradım ya resmen... Ama inan seninle zayıflamak bile güzel olacak:) Aman dikkat tvciler seni farkederse işin var:)) Mucize diyet diye bi başlarlarsa yandık:) Seni almasınlar elimizden...

    By Blogger Şirin, at 27 Nisan 2008 12:37  

  • Peki Ebru!
    ---------
    Teşekkürler Dilara...
    ----------
    Bana güvenmesinler Şirin ;~}

    By Blogger Oya Kayacan, at 27 Nisan 2008 22:28  

  • Kolay gelsin Oya'cigim.. Ben de hafiflettim gya, bakalim hayirlisi:)
    O bon bon bakan gozlere hayran kaldim ben.
    Sevgilerimizi gonderiyoruz sizlere..

    By Blogger Hanife, at 5 Mayıs 2008 02:19  

  • Otlar, kaymaklar hepsi guzel ama bence cancanla kimsecik en guzeli..Sevgili Oya hanimcim size yine rastlamak daha da guzel..
    Optum sizi. sevgiyle..

    By Blogger Sevgi Ackersonn, at 17 Mayıs 2008 19:07  

Yorum Gönder

<< Home