Kedili Mutfaklar

Cumartesi, Nisan 12, 2008

Peçete geyiğine ciddi son

Düşündüm, kültürümüzde kullanım alanları fazlaca değil. Kişisel tarihimde yerleşik kullanıma girmesi kırk yılın üç aşağı beş yukarısı. Öncesinde Avrupa’dan getirilenler, renk veya desenleri pek güzel bulunup saklanan, biriktirilenlerle idare ettiğimiz zamanlar. *

Yine kişisel kültürümün, iyi aile çocuğu ile mahalle çocuğu olmak arasında karar verememiş yaramaz kız bölümünde kağıt peçeteye yer yok. Geçiniz, tuvalet kağıdına bile yok. Taamda (yemekte) ve teşaşürde (ihtiyaç gidermekte) bezden şeyler kullanılıyor; ikincisinin adı taharet bezi, kenarları tığ işi...

Sonraları, ayak takımı ve entel karışımlarında yoğurulan hamurumda ise kağıt peçete vazgeçilmez. Şöyle ki, şimdi cep neyse o zamanlar cebin yarısı peçete. Kim kimle tanışmak ister, kim kime kur yapar, telefon numaraları nasıl alınıp verilir; bunlar kağıt peçete tarihimin öncelikli sayfalarında yazılıdır.

Genellikle karşılıklı yapılırdı peçete üzeri değiş tokuş. Bazı da ceplerde, çantalarda sürpriz randevular, aşklar şekillenirdi! Şairler şiirler yazar atar cebime..., ressamlar yüzümü karalar peçetelere... Komet, kağıttan bir kayık yapmış bana '78 yılında. Durur hepsi köşelerimde, hepsi benim için birer servet değerinde. Keşke kayda geçenler böylesi güzellikler olsaydı kağıt peçetenin yerli tarihinde. Ne gezer... Nasıl derler haber dilinde, meseleye şöyle damgasını vurdu: Bedri Baykam’ın otuzküsur yıl önce spermini sildiği peçete, sergilenmeye değer eserleri arasında yerini buldu. O ki bir ressam, bir yazar, bir şair, bir politikacı, bir Kemalist; O ki birden fazla her şey, o sperm mevzuatından nasibini alamayan kadının adını açıklamayarak hepimizi üzdü.

Gece kulüplerinde okuyuculara peçete savurmanın modası çıktığında derseniz eğer, ben oralarda yoktum. Benim zamanım savurganlık zamanı değildi. Kağıt peçetelerin aşklara giden yollarında gezmiş, o yolların sonunda gözyaşlarını kağıt peçetelere kurulamış kadınların zamanındandım ben.

Kağıt peçetelerin önemle ifa ettikleri bir görevleri de, umumi helaları ihaleyle alanların bahşiş kapısı olmalarıdır. Helaları kullananlara tuvalet kağıdı vermez ama iş bittikten sonra kolonya yanında bir peçete verirler. Aynı işi genelevde yapanlara -öncesinde mi sonrasında mı bilemedim, eski film karelerine müracaat edin- lavuk deniyor. Lavukluk bir işkolu, lavuksuz genelev olmuyor. Rüyalarda peçete görmenin de ruh temizliğine işaret etmesi söz konusudur. Behemehal peçete kirlendikçe ruh da kirlenecek, rüyada tabii. Bu inceliklerini de unutmamak gerek tam da peçeteden söz açılmışken.

Geyik bitti. Geyiğin altından ne çıkacak diye sorarsanız eğer, işte burada. Demeyin yani sonra, bunca laf nedendi diye. Bu kitap son derece ciddi.


http://www.thebackofthenapkin.com/

* http://www.foodreference.com/html/art-history-napkins-729.html , peçetenin dünyada nereden nereye geldiği konusunda fikir sahibi olmama yardım etti.





0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home