Kedili Mutfaklar

Pazar, Mart 16, 2008

Mantarlı köfte, umumi arzu üzerine!

Cumartesi yemeklerimin arasına sokuşturdum, laf olsun diye. Berisi geldi, köftemin tarifi talebediliyor! Pazar'ola Oyaaa'nııım, hallerim her Pazar vardır zaten. Pazar bir özeldir bir güzeldir ki bana, kahvaltı şekillerimden yana. İçinde bir yumurta yemek şarttır, mutlaktır, vazgeçilmezdir. Gerisi Oya neye aşeriyorsa, Cuma alışverişinde Pazar'a dair neler fikredilmişse, Pazar uyanışlarında burunda en çok ne tütüyorsa, en önemlisi Allah ne verdiysedir...

İşte dünkü Pazar gününün yine kahvaltı denmeyecek kadar geç taam edilen menüsünde, ki nasıl derler brunch, köfte vardı. Ama ne köfte? Ama neli köfte?

Lafı bana bıraktı Annoya'm. Hem kokluyorum, hem de anlatıyorum işte. Mantar, bir paket almış ama kahverengi gibi olan kestane mantarlarından. Onlar orman mantarları tadına daha yakın, daha et lezzetindeymiş. Gözümün önünde bızzzztladı zavallı mantarları, kıyma gibi oldular. İki soğan da bızzztlandı bol sarmısakla birlikte. Karıştılar kıymaya. Karabiberi o kadar bol çekti ki anlatamam, ne kadar karabiber o kadar güzel olacakmış köfte. Kıymamız çoktu, dondurucuda bekleyecek köftelerimiz de olacak bu gidişle.

Mühim olan mutfak camımızın önünde ağaççık şeklinde olan dağ kekiğimiz. Bir filizlendi ki, taze taze her yemeğimize giriyor neredeyse. Siz de taze kekik bulursanız bol tutun elinizi, kurusunda dikkatli olun ama, acılanmasın köfteleriniz. Tuz da koydu tabii, iki avuç da bayat ekmek içi, tutsun yapıştırsın diye malzememizi.

Pazar Pazar Annoya'mın yediği, benimse kokladığım köfte kocaman. Orta boy tavanın ortası kadar. Üç beş damla sızmada önce bir yumurta kızarttı, sonra da o kocaman köfteyi. Marul yapraklarıyla, kurutulmuş domates parçalarıyla yedi.

O yedi ben kokladım.

O yedi ben ko...

O yedi be...

O yedi!


Geçen yıl 22 Eylül'de yaptığı patlıcanlı köfteyi hatırlıyor musunuz? Fikir aynı sanki de onları Çanakkale domateslerinin sosunda pişirmiş, müthiş olmuştu. Yediğimden değil yani, yiyenlerin ağızlarını şapırdatmalarından anlamıştım.

11 Comments:

  • Aşkolsun Annoya, sabah sabah yapılır mıydı bu!... Tamam ekranın başında bekliyorum, işlerimin arasından zırt pırt girip çıkıp bakıyorum, bu da benim suçum biliyorum, hatta ille de yazın diye kaşındım bu da tamam, ama bu kadar da yapılır mıydı!... İşyerinde klasik kuru fasulye - pilav şeklindeki Pazartesi öğle yemeğimi beklerken; .....
    Böyle de olmazdı ki yani, böyle hayallere sürüklenir miydi insan bu saatlerde...
    Şaka bir yana acayip güzel görünüyor, ama şu Cancan meselesinde de yani ne bileyim hani kedi nefsi filan yok mudur, siz eminim daha da uygun ve sağlıklılarını yediriyorsunuzdur da; işte hani benim gibiyse karakteri Cancan'ın da herbir şeyi ille de denemek isteyen....
    Aaaah diyorum , bu arada şu tayinim bir türlü kök salamadığım İzmir'den çıkıverse İstanbul'a da geliverseydim alt katınıza... Hayali bile büyüleyici, heyecan verici vallahi... Aaaaah, ah!
    Çok yaşayın e mi!

    By Blogger dgül, at 17 Mart 2008 11:35  

  • Aşkolsun ki kerelerce aşkolsun...
    Oyacan'ım KAYACAN'ım :) neler ettin böyle. 2 gündür ekranın önünde bekledik , işe geldik baktık öğlen üstü tarif gelmiş. Akşama yapmak farz oldu ama, hadi diğer malzemeler tamam, o mutfak camımızın önünde yetişen dağ kekiğini nereden bulalım? Marketteki paketlenmiş taze kekiklerle aynı tadı yakalarmıyız ki? Yakalayamazsak geliriz artık bir pazar brunch'ına haberin ola... Bir ara adres alalım da:))))))

    By Anonymous Adsız, at 17 Mart 2008 13:59  

  • Can kardesim benim.Sabah gazetelerinin üzerine kokusu ta Avrupa kapilarina kadar dayanan tarifini okuyunca vallahi bir rehavet cöktü icime.Eline saglik.
    Simdi buradan dogru Handan kizimin sayfasina ugrayip sisleri tamamen
    dagitayim.
    Sizlerde olmasiniz.
    Bu günlerimiz dahada kararacak.
    Sevgilerle.

    By Blogger ERDIL, at 17 Mart 2008 14:37  

  • Kuru fasulye pilava laf söyletmem Demet!
    Cancan meselesi diye bir mesele yok canııım. Sevdiği her şeyi yemesine izin veriyorum. Balıklarımızın yarısını götürür, dil peyniri ona özel taptaze alınır, pirzolacık sever ki gün aşırı yer. Maydanoz, dereotu tırtıklar. Bunlar yine de dikkatli yedirilir ama kendisine. Asıl mamaları Royal Canin 'Indoor Cats aged 10 years and older' ve Mature Weight and Kidney'. Bu ikincisi Veterinary Diet... Bir de çok tok gözlüdür evladım. Tok evin beyefendi kedisidir. Kokladığı şeyleri beğenirse yüzüme bakıp ister. Yoksa ilgilenmez fazla.
    "Benim için üzülme, emin ellerdeyim," diyor yani Demet Ablası.
    ----------
    Valla dün yazıyordum ama beklenmedik olaylar tarafından engellendim. Pazartesi'ye kaldı işte köfteler, üzgünüm 8~} Marketteki taze kekikler de olur tabii. Fazla gelir de kullanamazsan, dondurucuda sakla artanı, hep 'sanki tazeymiş' gibi kullanırsın sonra.
    ----------
    Sevgili Erdil Bey, ne hoş mutfak kokularımın sizin oralara kadar gelmesi. Vatan topraklarından yaydığımız bunca pis kokunun üzerine, şurdan burdan da güzellikler göndereceğiz tabii sizlere. Elimiz mahkum. Sağlıkla, sevgiyle kalın

    By Blogger Oya Kayacan, at 17 Mart 2008 19:27  

  • Bakın simdi utandım valla, hiç süphem olamazdı ki emin ellerde oldugundan, sizin kadar özenli, sevgi dolu bir insanın kedisi olabilmek baslı basına bir onur olmalı zaten.Benimki dedim ya kendi sahsi pis bogazlıgımdan mütevellit, bir yerlere yemege gitsem hep denemedigim herbir seyi denemek isterim, tam da bu yüzden öyle heyecan veriyor ki sizin mutfagınız bana... Kuru fasulye- pilava gelince ben de severim esasen, ama sizin gönlünüzün cekmesine fırsat kalmadan asırı rutin bir bicimde önünüze cıkıverip durunca ne bileyim, yiyorum tabii yine ama bekledigimdeki istahla degil. (hos, istah bana cok mu gerekli o da ayrı bir mevzuu ya...)
    Bugün gercekten iyice sancılı bir gün oldu memleket bazında, sizin yüreciginiz de olmasa hic mi hic tadı tuzu olmayacaktı, iyi ki bugüne kalmıs yazınız diyorum, iyi ki varsınız...

    By Blogger dgül, at 17 Mart 2008 21:02  

  • Ahhh Annoya'm Ahhh, içim gitti, mis gibi kekik kokusu burnuma geldii:)) Hatta Paşa'm bile pısırıklı haliyle aldı kokuyu:))) Üzerinize afiyet, üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyor da:(( Biraz pısırıklıyız:))

    Cancan'ım memnun kalmıştır bu miss kokudan değil mi:))

    Sımsıcak sevgiler....

    By Blogger DİDEM ÖZCAN, at 18 Mart 2008 00:48  

  • Sevgili Demet, yetişkin beşer ve hayvan farkı... Pisboğazlık kedilerde yok! Yeni tatlara alışmak gibi bir istekleri de yok. Bebeklerde de öyledir. Doydu mu çevirir kafasını, sevmezse yemez, zorlayamazsın. Ders alamadım gitti ben de kediciklerimden.
    ----------
    Sevsinler Paşa'cığın pısırıklı hallerini. Çabucak geçer biter inşallah. Evet yaaa, Cancan koklamaya bayıldı kekikli köfteyi. Ancaaak, mantarıydı biberiydi filan canını çektirmedi işte. Oturdu seyretti sadece nasıl yendiğini!

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Mart 2008 10:45  

  • valla mis gibi koktu sanki Annoyacım,akşama yapılmaz mı bu?ilk iş hemen malzemeleri tedarik edip işe başlamak.pamuşçuğum büyüse de Oya teyzesinin tariflerinin tadına baksa...pamuş'tan bol tükürüklü öpücükleeer (diş meselesinden dolayı :))

    By Blogger siyap, at 21 Mart 2008 10:52  

  • valla neme lazım şöyle geç yapılan kahvaltılarda köfteye bayılırım ben de. Tarif alındı , not edildi ve en yakında uygulanmaya konacak listesine kondu. Sevgiler size Oya Hanım.

    By Blogger laleninbahcesi, at 21 Mart 2008 18:26  

  • Sen yok musun Pamuş kızın annesi, ah sen. qwwwwwwwwwwwwwwwww0*

    By Blogger Oya Kayacan, at 22 Mart 2008 15:50  

  • ...yazıyordum ki, Cancan yine hışımla klavye üzerinden yürüdü ve lafımı kesip gönderdi. Galiba Pamuş'u çok kıskanıyoruz ;~} Üstelik tükürük baloncukları filan da yapamıyoruz ya!!!
    ----------
    Benden de sevgiler Lale'ciğim...

    By Blogger Oya Kayacan, at 22 Mart 2008 15:58  

Yorum Gönder

<< Home