Arapsaçınaaa dööndüüm...
Anason tadına merakım en çocukluğumdan beri, yani hep vardır. Severdim Baba’cığım Nuri’nin zaman zaman akşam sofralarında tükettiği rakının kokusunu. Misafirlerimize kurulan özel mi özel sofralarımızın başlangıçları da rakıya arkadaş olurdu çoğunlukla. Galatasaray balık pazarından alınmış lakerda ve çirozumuz hiç eksik olmazdı.
Çirozun kızartma ve dövme işini ben yapardım. Kızartma ne derseniz, kuyruğundan tutulan kurutulmuş uskumruların ocağın üzerinde dağlanması diyebilirim. Dövme de kızartılmış balıkları pirinçten havanımızın topuzu ile yumuşatarak parçalara ayırmak. Dereotu ve sirke öyle yakışır ki bu balık kurusuna... Bu balık kurusu öyle yakışır ki rakının yanına...
Annem Selma’nın taş gibi rus salatası ve enfes taraması da misafir sofralarımızın olmazsa olmazlarıydı. Bayılırdım Annem Selma rusun yumurtalarını gayet enerjik bir halde ve hep aynı yöne doğru çırparken, şişeden yağ akıtarak yardım etmeye. Hep aynı incelikte, ‘dur’ dediği zaman durup sonra yine aynı akış inceliği ayarlamak üstüne ustalaşmıştım neredeyse. Ne hazırı var o zaman mayonezin ne de bızzzzt aletleri.
Yine anason tadından gidersek, çocukken licorice (meyan kökü) sevdalısı olduğumu da inkar etmem, edemem. Galiba licorice / liquirizia şekeri bizim vatan topraklarına ayak basmadı pek. Bana hep hariçten getirirlerdi!
(fotoğraf Google'dan)
Hani o yeşil sivrisinek bezdirme yakıları gibi ama siyah olan lezzetli şeyler. Meyan kökü* kullanımını da, bizim memlekette hiç içmediğim kolalı içecekler dışında pek duymam. Bu arada, Liquore di liquorizia di Calabria, içimi doyumsuz bir likördür ki, bulduğunuz yerde koymayın demek istiyorum.
İtalya çizmesinin burnu Calabria’da olan biten o kadar çok şey var ki hayatımda. Hele hele, yemeğe düşkün çok çocuklu bir ailenin gelinimsi kızları olmamın öylesine artıları var ki. Koy üstüne bir de Levanten aileye İzmir gelini olmamı. Yine çok harika bir kaynana, çok çocuk, bol kayınbirader ve eltileri; yine o upuzun kalabalık sofraları... Zaten mutfağa girişlerimde meleklerim durur hani yanımda. Bir çırpıda kafamda tarifler uçuşur, ilhamlarım gelir vahilerim gider ya; yaaa nereden olduğu belli işte.
İki finocchio yani arapsaçı kökü ve dalları, koca bir avuç maydanoz, iki üç diş sarmısak, fena halde taze çekme karabiber ve minik süs biberlerimiz var. Tavuk haşlamışsak eğer ki ne alâ çorbamız tavuk suyuna, yok haşlamamışsak sade suya olacak.
Kalın kabuklarını ayıklayıp, saplarındaki lifleri bıçak sürterek çekip çıkarırsak arapsaçları temizlenmiş olur. Sonra kıyarız dilim dilim, maydanozu da kıyarız, sarmısağını biberini katar, suyunu ilave ederiz. Suyu suysa sızma da gerekir, fokurdar malzeme önce bir, sonra altını kısıp pişmeye bırakırız. Bir de bendeki maydanozun yabani olduğunu ve Edremit’ten gelmiş Buldumcuk serisine dahil olduğunu eklemeliyim. Bu maydanozun sapları acayip asıl, bir yumurtalısını yapmıştım da, o biçim bayılmıştım vallahi.
Bizim çorba çorba değil ki içelim. Yemesi ise şöyle olacak, anlatayım bakın. Tam buğday ekmek dilimleri kızarıp çorba tabaklarının dibine yatar, üstüne eğer varsa tavuktan didik didiklenmiş etler yayılır; yoksa yok ne yapalım. Maydanozlu arapsaçımız kalın bir çorba olmuştur, fazla sulu değil; oradan da üç beş kepçe alınır tabaklara. Olanca suyunu zaten tabağın dibindeki ekmek dilimi çeker. Üstüne dememe gerek yok parmesan ister bence. Sizce olası başka ihtimallerin üzerinde durulabilir, belki...
Yani bir arapsaçı yazısı ancak bu kadar arapsaçına döner.
Bu kadar da dil döktüm, yapmazsanız darılırım!
Daha önce böylesine lezzetli bir çorba yiyip içtiyseniz bana da haber verin.
* hakkında bilmek istediğiniz herşey http://www.meyanmucizesi.com/ilacgibi.htm
4 Comments:
Sizin sevgililer günü yazınız da yemek ve meyanla ilgili olmuş sevgili Annoyacım...
Yazın bana adresinizi de size meyan kökü göndereyim buralardan.
Biz Adana'da yazın bol bol içeriz bilir misin,aşlama diye satılır buralarda .
Şehrimde resmini, verdiğin linkte gördüğüm adam gibi satıcılar,güğümlerde satarlar ve ellerindeki bardaklara yüksekten doldururak köpürtürler bir de ...
Biz evimizde yaparız meyan şerbetini.Köklerini suya ıslatıp meyanın ,bir gece beklettikten sonra temiz bir tülbentten süzerek,doldururuz sürahiye,git gel iç yazın serinletir insanı...,dur ben sana meyan balı diye satılan siyah şekerini göndereyim valla sen onun likörünü de yaparsın.Onu da sigara içenler kullanıyor ,göğsü yumuşatıp balgam söktürüyor.
DENENMİŞTİR...
Sevgiler .....
By carpediem, at 14 Şubat 2008 16:41
Asık suratlı bir iş gününde bir bakıvereyim diyerek girdim sayfanıza ve kendim yine şaşakalıp bayıldığım gibi, bir de çalışma arkadaşlarıma sesli olarak okudum yazınızı ve gördüler iç açıcı resimlerinizi. Onların yüzüne de toplu halde bir rehavet gülümsemesi yayıldı. İyi ki varsınız valla... Unutmadan özgeçmişinizle ilgili bahsettikleriniz de çok tatlı, sorup duruyordum ben de nasıl olabilir bu enerji diye, bunların katkısı çokmuş demek ki...
Öpüyorum yanacıklarınızdan sevgiyle...
By Adsız, at 15 Şubat 2008 11:08
Bir ara bir terbiyeli arapsaci yapmistiniz sevgili Oya..
Ber dururmuyum hemen arkasından tarifi aynen denemiştim .
Sonuç tabiki nefisti.
Ben şimdi bu çorbayı yapmaz mıyım?
By Adsız, at 15 Şubat 2008 15:47
Dilara değil mi, adaşım demişsin ya asker baba ziyaretindeki bebeciğe;~) O siyah şeker dediğin beni sevdiğim 'liquirizia' mı acaba? Köklerini ne yaparım ben, alışmamışım ki aşlama içmeye! Hay yaaav, kaldım öylece. Göndersen bir türlü, göndermesen içimde kalacak. Kalmasın haydi, deneyelim bakalım meyan lezzeti kullanacak bir şeyler/yerler. Çok teşekkürler bu güzelim teklifin için. kayacanoya@gmail.com 'a bir mail atarsan adres vereceğim... Sevgiler.
----------
Demet'çiğim, beni de güldürdün şu ofiste toplu okunma hadiseme... Keyif vermenin karşılığı mutluluk almak malum. Oralarda benden keyif alan herkesi öptüm.
----------
Evet sevgili Nüket, yazının başındaki linkte o tarif var işte. Yüz kızartıcı bir yemekti o, terbiyenin yumurtası pişmişti yanlışlıkla!
By Oya Kayacan, at 16 Şubat 2008 13:13
Yorum Gönder
<< Home