Kedili Mutfaklar

Cuma, Ocak 25, 2008

Brüksel'le sabah oldu...

Sabah sabah bıyıklarımı burnuna sokup uyandırdığım, ayaklandırdığım yetmezmiş sanki; bir de kadını yürütmüyorum, orasını burasını çekiştirip oyun yapıyorum. Kocaman sabahlıkları var, ekoseli şapşal pijamalarının üstüne geçirip dolaşıyor evin içinde. Hastayım o sabahlıkların kuşaklarına. Nerde bulsam affetmiyorum, çekip çıkarıyorum beldeki bantlarından, başlıyorum yerlerde sürüklemeye. Sabahlığını üstüne giymeye çabalarken daha da komik oluyor. Kuşak benim ağzımda, sabahlık Annoya'mın üstünde. Alın size sabah eğlencesi.


Bazı sabahlar, daha kuşlar yemek yemeden benimki yemek yapar. Kargalarımız ve martılarımız karşı damda olmak üzere, bütün kuşlarımız çevremizde bekleyedurur. Kendi kahvesi bile bekleyedurur. Bir heyecandır sarar herkesi, hepimizi. Yeni bir yemek doğacaktır, olacağı budur.

"Şunu vuralım bir hele ocağa, akşama zeytinyağlımız olsun," dedi bu sabah. Brüksellere shiitake mantarları kattı, bir de portakal* dilimledi içine. Bol soğan piyaz doğranmış, bolca sarmısak dişi patlatılmış, içine su filan gerekmiyormuş, karabiber çok yakışırmış; sürdü ocağa, onbeş dakika Allah sizi inandırsın.


O arada kendi kahvesini içti, kuşlar kahvaltı etti, ben otlarımdan yedim. Piştiiiiii.

Böyle olurmuş işte enfes bir zeytinyağlı yemek.

Doyamadı lezzetine.

Ye yeee yeeeeee.




* Portakallarımız minicik, bal gibi, muhtemelen organik. Alanya'dan getirip vermişler bize, bayıldı benimki. Sağolasın Hayati Kaptan.

12 Comments:

  • Sevgili Cancan,

    Annoya' nın ellerine sağlık. Akşama ben de pişireyim bundan. Ancak sen sabahlık kuşakları ile oynarken dikkatli ol. Bizim Öncü dikkatli olmayıp dört basamak merdivenden aşağı uçurdu beni önceki gece. Sol taraf mosmor buna da şükür diyorum. İyisi mi Annoya evden çıkarken sana bir kuşak versin o gelene kadar gönlünce oyna ama belindekilere dokunma ne olur.

    Bıyıklı yanaklarından öpüyorum.

    By Blogger Çiğdem, at 25 Ocak 2008 16:43  

  • Bu kadar da olmaz ki...
    Brukseli hic bir zaman bizim lahanaya tercih etmem diyen bana bu yapilmaz ki...
    Simdi gidip bruksel almadan ve bu lezzeti tatmadan hafta sonu gecmezzz...

    By Anonymous Adsız, at 25 Ocak 2008 17:48  

  • Guzel bir hafta sonu diliyorum sana Oya'cigim.
    Su bruksel lahanasini sevemedim ben. O kadar da yaptim aslinda, hani birkac degisik tarif uyguladim ama yok, icim isinmadi. Senin tarifinle bir denesem mi acaba diyorum?
    Bu arada Cancan guzeli ne guzel bakmis kameraya, yerim onu ben:)

    By Blogger Hanife, at 26 Ocak 2008 01:36  

  • Çiğdem Abla Çiğdem Ablaaa, bu oyunlar Annoya'mla oynayınca güzel oluyor. Merak etme sen, artık daha da fazla dikkat ederim, ona zarar gelsin ister miyim hiç? Ben de sana bıyık teması yapabilir miyim?
    ----------
    Nüket'çiğim bu ufaklıklar öyle muhteşem şeyler ki aslında. Kendi tadı üstüne katkılar eklenince lezzet bukalemunu oluyorlar .-) Shiitake mantarı ve karabiber çok yakışıyor, portakal da güzel kokusunu saldı. Ben bayıldım.
    ----------
    Sevgili Hanife, keyifli bir hafta sonu olsun. Nüket'e dediklerimi sana da söylemek istiyorum. Mantar'ın acayip etsi bir lezzeti var. Dene bak, yakıştıracak, seveceksin diye tahmin ediyorum.

    By Blogger Oya Kayacan, at 26 Ocak 2008 11:45  

  • Oya' cım dün akşam "Brüksel' de akşam oldu" pişirdim. İsim farklılığı portakalı unutmaktan geliyor. Allahtan yemekleri yarı pişirim ikiye böler kalanını tekrar pişiririm. Yani bu akşam da portakal ilavesiyle "Brüksel' de sabah oldu" yenecek. Akşamı çok lezzetliydi, sabahı daha da güzel olur herhalde.

    By Blogger Çiğdem, at 26 Ocak 2008 14:16  

  • bugün de biz yapalim bu güzel görünümlü yemeği, öğlen oldu burda ya,olsun varsin ;)yemegimiz pissin, tadalim yine yorum birakirim :)

    By Blogger Isil Simsek, at 26 Ocak 2008 14:51  

  • Brüksel'le Çiğdeeeem, Brüksel'de değil bir kere. Yani brüksel pişirerek sabahı ettik anlamında :)
    İki kerede yemek pişirmek pek bir lokanta havası verdi bana. Eh yani kimin aklına gelir?
    ----------
    Peki Işıl'cığım!

    By Blogger Oya Kayacan, at 26 Ocak 2008 15:10  

  • Oya' cım ertesi gün yenmeme riski var. O zaman yarı pişirilip doğru kavanoza konserveye. Yarın yine yenecekse iki tıkırdatmak iş olmuyor. Bolluğun içinde cimrilik yapıyorum ne yapayım. Bu kadar aç varken kıyamıyorum, ziyan edemiyorum. Yine de neler atılıyor bilsen.

    By Blogger Çiğdem, at 26 Ocak 2008 15:16  

  • çok güzel oldu, afiyetle yedik Annoyacim, ellerine saglik! Bayildik mis gibi portakal kokusuna ;)

    By Blogger Isil Simsek, at 27 Ocak 2008 18:59  

  • Aman Cancan, oyuncu Cancan:)) Pek severler sabahlık kuşağı, hırka kemeri, daha doğrusu sarkan herşeyi değil mi:)) Paşa'm da yürütmez insanı, mehter takımı gibiyiz, gideceğimiz yere 5 dakika rötarlı varıyoruz:))Ayaklara dolana dolana, arada ısıra yakalaya çok zevkli oluyor vallahi:))

    Lafa daldık, brükselleri unuttuk. Portakal nereye girerse, orayı şenlendiriyor bence:))

    Ellerine sağlık,

    Sevgiler....

    By Blogger DİDEM ÖZCAN, at 27 Ocak 2008 22:16  

  • Ah şu 'atmak' sözcüğü yok mu??? Hele mutfakta, yiyecekler babında, öyle üzüyor ki beni Çiğdem. Bırak kendi mutfağımı, çöpçü gibi her yerden atılacak gıdaları topluyorum. Kedisi var bunun, köpeği, kuşu, balığı var... Cimriliğimiz bu olsun bırak, bizim gibi gönlü gani, eli bol insanların cimriliği de bu olsun...
    ----------
    Afiyet şeker olsun sevgili Işıl. Brüksellerin herkesçe sevilmeyen tadına, portakal ve shiitakelerin katkısı çok olumlu doğrusu. Sevgilerimle.
    ----------
    Dört ayaklılarla birebir yaşam insana çok şey öğretiyor. Hoşgörü, fedakarlık, paylaşım... Germezler, sıkmazlar... Ah Rapunsel, o rötarları yaşamanın mutluluğunu bile onlar öğretti bana.

    By Blogger Oya Kayacan, at 28 Ocak 2008 09:40  

  • Annoyacim,
    tarifini İngilizce'ye cevirip yayinladim bugün Veggie Way'de. Selamlar,
    Isil

    By Blogger Isil Simsek, at 30 Ocak 2008 15:50  

Yorum Gönder

<< Home