Kedili Mutfaklar

Cumartesi, Şubat 02, 2008

Buldumcuk 1

Mübarek Perşembe, eve geliş saatim 18:00 suları, 31 Kanunevvel, 1387.

Kapıdaki koli bu sefer boyum kadar. Attım peki, en büyük koli ne boysa o kadar. Şimdi resmini koysam diyeceksiniz ki Buldumcuk + Görmemişin Kolisi Olmuş... Buldumcuk tamam da, gerisi öyle değil. Gün aşırı, neredeyse, irili ufaklı kolilere maruz kalıyorum. Pardon yani!

Ne demeye kalksam boş şimdi. Ama Allah sizi inandırsın, "Ulaaa abarttın ama şu yeşil boykotunu, evde maydanoz yok be, dereotu yok," diye söyleniyorum. Yine ayağıma dolaşıyor alışveriş, gitmek istediğim yeşillikçilerin hiç birine gidemiyorum. Belli bir nedenden değil, dediğim gibi ayağımı sürüyorum, gitmiyorum. Yarına kalsın hele yarına.


Aynı Perşembe akşamının yarım saat filan sonrasında, beeeen Cancan'a söz verdiğim pirzolayı ızgaraya atmışkeeeen... Yemyeşil kıvırcığımı, dağ teremi, kuzukulağımı, taze sarmısak ve incecik çıtır biberlerimi rakımın yanına hazırlamışım; kesmeden, koparmadan, üzerine azıcık o çok özel sızmadan gezdirip, tuz zerreciklerine emanet ederek... Allaaaaah, altlık olarak çimleniyorum bunları ocak başında. Sanmayın ki akşam yemeğimizde daha dahası yok.

Ev meraya döndü yahu, ciddiyim; açılan koliden bir otlak saçıldı.

Cuma'ya şöyle başladık. Şemsi ve ben mutfaktayız. Temizle, ayıkla, yıka, kurut, poşetle vaziyetleri birlikte yapılıyor; ben bir yandan da yemek tasarımı hallerimdeyim. Aynı zamanda zangoç misali otlarımın başında, ölçüp biçiyorum. Sapının ucu şu kadar ancak traşlansın, köklere dikkat aman kökler atılmasın, çöpler çöpe gitmeden çöpe uyar mı uymaz mıma sunulsun...

Güle oynaya uğraşıyoruz işte. Allahtan, Şemsi çok güler yüzlü yani, onu demek istiyorum. Ben otlarımın nerelerinden ne yapacağımın kaygısını da taşıdığımdan, düşünceli bir somurtkanlık içinde de olabiliyorum arada.



Isırganlarımı ellerimle değil kalın iş eldivenlerimle yıkadım. Öyle minnoş yaprakları var, öyle tazecikler ki...


Bunca yeşilin altından aynı gün kalkacağımı beklemiyorsunuz tabii. Üç günlük iş var bu otlarda. Bugünlük ısırganlarımı kavurup, böreklik olarak derin dondurucuda saklamak istiyorum. Beyaz soğan, yeşil soğan kulakları, sızma, tuz ve karabiber yeterli bu kavurma işleminde.

Biraz da ayıralım taze taze kavrulmuşundan, içine kırdığım yumurtalarla ekmek üstü yapıp öğle yemeği niyetine götürelim.


Kara lahana filizi, pazı ve hardal otu... "Hardalotunun saplarını ayrı yapraklarını ayrı yapsam," dedim içimden. Hemen koydum kaynattım sapları, acısını atsın diye.


Geçenlerde zeytin ezmesi, sarmısak, kekik ve cevizden Cenova usulü black pesto yapmış, tadına doyamamıştım. Bu sefer haşlanmış hardalotu sapları, sarmısak, sızma, ceviz ve taze çekilmiş karabiber bızzzztladım. Yerken parmesan da katarız, nefis hardalotu pesto olur.

Makarna salatası olur veya, limonmuş sirkeymiş can ne çekerse katılır içine. Meze meze yenir ki lezzeti beni aşmış durumda olduğundan, kadeh hesabını başkası tutmalı, bu adama yedikçe içirir.

Sarıldım hemen telefona, daha otları birer birer, öpe koklaya çıkarırken koliden. Dedim ki, "Çiğdem, Allah beni duyuyor, birileri beni hissediyor, ben ne istesem oluveriyor... Bu otlar var ya bu akşam bu evi basan, Allahtan başka şey istemediğime şükrediyorum, dememe gerek var mı? En istediklerin olsun senin de, en..."

Devamı var.
"İş var torbada," denir ya.

4 Comments:

  • Oya' cım afiyet şeker olsun. Seni soframda ağırlayamadım henüz o vakte kadar böyle böyle idare ediyorum.

    Asıl sen kıskançlığı dinle. Kumkuvat yazını daha önce de okumuştum. Bir yıldır gidip gelip ağaççıklara bakıyorum bir türlü denk getirip alamadım. Ya elim çok doluydu, ya o dalı öyleydi ya burası böyleydi. Bugün denk geldi bir ağaçla kanımız kaynaşıverdi. Aldım geldim az önce. Daha saksıdayken de hasat ediverdim üzerindekileri.

    Reçeli bilmam ama kumkuvat votkaya girecek bu gece. Haftaya Çanakkale' de balıkçılar yine şaşakalır çınnnnn sesine.

    By Blogger Çiğdem, at 2 Şubat 2008 15:19  

  • Merak etme sen, geniş ya muhayyilelerimiz, bakarsan bulursun beni sofranda,"Oya olsaydı şimdi burada keşke," dediğin anda. Seninle de acayip etkileşimdeyiz nedense. Neden? Aman canııım nedense neden...
    Kumkuatına sevindim çok. Ekildi mi bahçeye? Seneye neler neler için yetiştirecek bakalım meyvalarını, neler yapacak annesi onlardan?
    Seneye kadar Allah kerim!

    By Blogger Oya Kayacan, at 3 Şubat 2008 13:09  

  • nım nım nımmmmmmmmmm....

    By Blogger Ezgi, at 4 Şubat 2008 14:43  

  • Ayyy yuregim kaldi resimlerde;(
    Ne otu Oyaçigim, taze patlican bulsam bayram ediyorum.
    Ne sans ki bu sehir, bu ulkede daha once yasadigim iki sehirden daha fakir sebze konusunda.
    Herhalde isirganlari bulsam eldiven bile aramazdim:)
    Afiyetler olsun..

    By Blogger Hanife, at 6 Şubat 2008 19:26  

Yorum Gönder

<< Home