Mantı fırın, yook canııım...
"Hımmm yanına da dipler gerek," demiştim, içimden tabii. Aylin'e böyle şey söylenmez. "Ayyy Teyzeeee, dipsiz mipsiz yesen olmaz mı? Hem sen o dipler kaç kaloridir kimbilir biliyor musun? Mantı zaten hamur, yetmez mi oradan aldıkların...," filan falanca eleştirilere maruz kalmamak için tabii. Eleştiri dediysem hafifletilmiş hali, dayak yemişten de beter olursun.
Kaç zamandır, atılan sözler tutulur makamında mantı yazıları yazmak istiyordum zaten. Öyle ya dondurucuda bekleyenleri şekilden şekile sokmak üzere verdiğim sözleri unutmak yok elbette.
Deneme~tadım günü yapıyorum şimdi... Ayyy çoook heyecanlıyım. Mantıların dibine azıcık sızma fırçalayıp buz halleriyle folyo üstüne dizdim. Aynen Aylin Hanım'ın dediği gibi verdim kendilerini fırına...
Onlar, dondurucudan dosdoğru sıcak fırına girip daha ne olduklarını anlayamadan, soslarıma giriştim. Hepsi için bızzzztlarımı kullandım. Hepsi için beşer dakika desem, onbeş dakikamı bile almadılar. Hepsi neffisss oldu.
Sızmada yatan kuru domateslerim..., mutfak camımın önünü bekleyen biberiyem..., buzdolabımın olmazsa olmazı parmesanım girdiler önce bııııızzzt içine. Parmesanı kalın dilimler halinde koydum, bızzzztlanınca da iri iri kaldılar. Deniz tuzumdan nefis mi nefis, kuru süs biberimden acı mı acı...; sızmamdan, ki tadı tarifsiz Şirince Karıncalı Çiftlik, da sırayla bızzzzta.
Sarmısak sonra, bakın bu da önemli, sarmısağım Taşköprü, yerli. Resim gibi duran Çinli sarmısaklar var, pis kokusu eve gelince çıkıyor hani, onlardan değil haşâ. Taşköprü dünyanın en dayanıklı ve de en güzel aromasına sahip olan sarmısağıymış bu arada, biliniz yani.
Yeşil sosuma roka pestosu desem de olur. Cevizli. Sarmısaklı. İncecikten rendelenmiş parmesanı, sarmısağı, deniz tuzu ve sızmasıyla bızzztlanmış.Neymiş ne, n'oolmuş? Ooof of mu olmuş?
Mantılarım daha kızarmaya başlamadılar. Üçlesem bari diplerimi. Tuzlu oldu allısı yeşili, bir de tuzsuz sarı mı gelse yanlarına? Acayip olsa bu sunum, tam benlik haaa?
Sarısı portakaldan, portakalı da arka bahçeden, bizim acayip ağacımızdan olsa... Şimdiiii, bu ağaç bize ilk meyve yıllarında limon veriyordu. Değişiminin ilk yıllarında ise bergamutumsu kadın memesi yaptı. Derken deee, son iki yıldır işi portakala çevirdi... Daha daha neler olabilir gelecekte, ev halkı olarak şimdiden kestiremiyoruz. Esas olan şu ki, ne verse iyi veriyor kerata, acayip bir lezzet ustası.
Süzme yoğurt içine portakal suyu, bir de kuru kayısı yakıştırdım. O da bızzzzztlandı bitti. Kabuğunun beyaz içlerini temizleyip kattım çentik çentik içine. Waaay ki ne waaaay...
Sonra çıktı mantılar fırından. "Acaba dipler ayrı, fırınlanmış mantılar ayrı ayrı mı gelse ortaya; yoksa birlikte mi daha güzel gözükecekler göze?" ikilemi yaşandı bir süre.
Sonrasında beraberlik daha uygun göründü gözüme.
Mantı fırınlar, küçük kaselerin içinde.
Küçük kaselerin önce dibinde dip, sonra mantı üstlerinde diplerle..., öf beee.
Yanında shot shot Absolut Mandrin ve Grappa di Brachetto vardı.
Shotlıklar da, şişeler de derin dondurucudan çıkmışlardı.
İnsanın içine bazı ılık ılık durumlar yayıyorlardı.
6 Comments:
Mantı isteriz Oya abla mantı :)))
By Pirate/Korsan, at 19 Aralık 2009 16:11
Yurtdisinda yasayanlar ne yapsin? Gercekten de manti isteriz Oya abla :))
By ycurl, at 19 Aralık 2009 17:06
ah ulan ah! o sofrada olmak avrı şimdi!
By Handan, at 19 Aralık 2009 17:34
ellerinize saglık çok leziz görünüyorlar.çokta güzel anlatmışsınız ince ince hepsi aynı büyüklükte oyuvarlak şekilleri nasıl yaptınız.
By Adsız, at 19 Aralık 2009 22:43
Merhaba Hakan'cığım, sesini duymak ne güzel.
----------
Curly'ciğim ben bir hayalim farzet. Bak bu dipler çoook kolay, makarna kızartıp mesela yaklaşık lezzetlere varabilirsin.
----------
Sofra değildi Handan'cığım, mantıyı börek gibi fırınlayıp çiğ diplerle yemenin provasını yaptık sadece ;)
----------
Adsız'a teşekkür ederim. Nasıl yaptığımız 9 Kasım tarihli yazımda.
By Oya Kayacan, at 20 Aralık 2009 08:22
benim için masada yenecek bir şey varsa sofradır oya'cım
By Handan, at 20 Aralık 2009 14:22
Yorum Gönder
<< Home