Kedili Mutfaklar

Salı, Aralık 08, 2009

Mutfakta deli mi var?

Bastım kalayı kendi kendime. "Sana olmuş olanlar hatun, sanırsın ki mutfakta deli var." Öyle ya, mutfak mı icathane mi belli değil. Vır vır, bar bar...

Şııışşşşt... Duyan olur. Ayıp olur.


Kış kış dedik, geldi çarşıya pazara, kısıtlandım sanki birden sebzeden yana. Bizim mutfaklar zeytinyağlı yemeksiz olmaz. İki çeşidi bir arada durmazsa dolapta ayıp ederiz gibimize gelir kendimize, hele ki misafirimize. Alırız tabii arada marketlerin dondolaplarından sevdiğimiz mevsimsizleri de ama daha şimdiden kendi dondurucumdaki kışlık stoklarımı tüketmek hiç hoş değil.


Elim gitti, severim de şu bizde fençel diye vaftiz edilen finocchio'yu *, aldım. Karnabaharı sıkça haşlarım, yanında havuçla patatesle. Taze soğan, dereotu maydanoz, bol limon ve sızmasıyla sevdiğim kış zeytinyağlı/salatalarımdandır. Şimdi sıra geldi ikisini birlikte halletmeye, nedense bugün böyle. İlahi bir lezzet olur muydu olmaz mıydı bu ikisinden, diye de bir muhabbet bir çekişme kendimle.

Bilmiyorsunuz, bazı dövüşürüz mutfakta ben benle. Ne zaman mı? Bir benin aklına aykırı düşen tatları ille de karıştırmak isteyince iki ben..., kıyamet.

Bir ben der, "Ne arıyor be kadın anasona çalan kokusuyla finocchio'nun yanında sakız/mastika likörü. Bir baş sarmısakla sakız likörü ve fençel, hay aklına şaşsınlar. Bu üçünü bir araya getirdiğine pişman edeceklerdir elbet seni."

İki ben, az tırsar ama eğmez başını, üste çıkar daha daha, "Daha dahası var, bekle de gör," der..., ve de geriye elinde maazzallah dedirtecek bir malzemeyle döner. Ançuez.

"Tüy diktin," diyecekken tam bir ben, "bu işte bir iş var, mat olacağım galiba," der ve susar.

Karnabahar çiçeklerine ayrılır. İki soğan ve fençel kocaman kıyılır. Bir başın sarmısak dişleri ufalanır. Deniz tuzum ve süs biberlerim katılır. Sızması da salınır tencereye, suyu da koyulur. Pişiyor neredeyse değil mi, o zaman iki üç çorba kaşığı veya bence fazlası mastika eklenir. Bu mastika meselesi inanılmaz olay olur. Bir kere zeytinyağlıların olmazsa olmazı şekerin yerine geçer. Alkolle biberin acısı buluşur, sevişir dilimde. İki benin koltukları kabarır, bir ben susar.

(Şimdi sırası mı bilmem ama, likörleri yemeklerde kullanmak gibi sakladığım bir sırrım da vardır. Rengine tadına denk getiririm veya şimdiki gibi getirmem, uydururum ama, anlaşılamayan bir keyif çıkar yemeğin içinden. Neyse, sırası mıymış?)


Pişti velhasıl sebze kısmı. Beş dakika vakit ayırıp müthiş göz zevki verecek gibi yerleştirilir servis tabağına. Çiçekler kenara halka olurlar, tencerede kalan yardımcı malzemeler ortaya havuz şeklinde dolar.

Derken, fençelin otları ki arapsaçı tabir ediyoruz, incecik rendelenen bir limonun kabuğu ve de suyu ile dört beş adet ançuez karıştırılır iyice. Sos şeklinde yani. Hoooop hop boş boş bakmayın öyle yüzüme.

(Yüz vermeyin şu yeni moda limon sıkacağı alete de. Limon suyunun yarısı içinde kalıyor bir kere, üstelik biraz fazla sıkıştırdım bu ikinci denememde, çıt etti ve çöplük oldu.)

Her alınan sonuçla, "Allah seni nasıl bilirse öyle yapsın, e mi?" dedirten bir yer Kedili Mutfaklar.

"E," dedim dönüp kendime, "e tabii ki, e."

Memnunuz halimizden.


* http://kedilimutfaklar.blogspot.com/search?q=fen%C3%A7el (finocchio, fençel, arapsaçı, rezene yazılalrımın bazıları burada)

2 Comments:

  • Hayır YOK, ama muazzam biri var bence!
    Okumaya doyamiyorum agimin sulari akiyor her yazinda ve cogunda merakla doluyorum denemek istiyorum...
    Hep ellerine, damagina, fikrine, saglik OYA HATUN

    By Blogger KUGUU, at 8 Aralık 2009 22:23  

  • Sağol Kuğuu'cuğum. Denemiyor musun pekiii?

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Aralık 2009 17:41  

Yorum Gönder

<< Home