Kedili Mutfaklar

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Bahçeye gel baaahçeye...

Bana bir kış bahçesi vaadetseler. "İçine neler neler dikelim istersin?" deseler. Sayarım, "Bir ayva, bir hurma, bir kestane ve bir nar ille de..., cevizle fındığa gel de hayır de..., limon olsun, mandalina, portakal ve de kumkuat belki de." Elma armut yer kaldıysa dikilsin. Alıç aralardan sivrilsin.

Bahçem küçük, ancak yetişebilirim zaten hepsine, konuşmaya okşamaya yemeye yedirmeye. Öyle saksı gibi de yan yana dizilmeyecek ya bunlar. Aralarındaki mesafede uzun adımlar atılabilsin, ki serpilince kavuşabilsinler birbirlerine, dal dala, çiçek çiçeğe, yaprak yaprağa, meyve meyveye...

Kurduk bitti hayalimiz. Reality show başladı. Zır kapı Serap, "Hurmalar bahçeden, seversin sen..."

Huriyelerle camdan bahçeye bir bakışma ve Huriye, "Oya'nııım ayva toplayalım mı sana da?" Ben, "Eh hadi bari bir iki tane..."
Organik diyor satan, haşlanıp ayıklanmış kestanelerim var; adres, İnebolu Pazarı, İcadiye. Aynen narlar da, pazardan ama organikmiş, günahı satanın boynuna.

Cumartesi sabahından şekere basılmış nar suyunda ayva, Pazar sabahı fık fık, tıngır tıngır, fokur fokur derken, muhteşem tatölçer zekamla kestaneleri de salmaz mıyım içine?

Kısa keselim mi? Mutfağımda ayva nar birlikteliği resmidir. Uzun zamandır yaparım bu karışımdan reçelimsi tatlılar. * (Yıldızlı adresten okumaya devam...)
Günün tarifi, ikişer ayva ve nar; narlar önce kaşıkla ezilmiş sonra da mıncıklanmış iyice tel süzgeçten tencereye. Üç mandalina sıkılmış, ayvalar kabuklarıyla bızzztlanmış iri parçalar halinde. Kestane, dediğim gibi haşlanmış olacak, yarım kilo diyelim en az. Şeker kiloya varır neredeyse, karanfil de unutulmasın.

Kaynatın artık işte. Su da ekleyin ara sıra kaynar kaynar, pek bir çekiyor çünkü. Kaynadıkça köpükler alınsın unutulmasın. Göz göz ve kıvamı lık lık olacak. Tepeden tutulan kaşıktan ip gibi değil pıt pıt düşecek yani tabağa. Oldu da bitti. Limonla kestirmedim nedense. Ekşisi tatlısı pek yerindeydi de ondan sanki.

Geri dönersek eğer tepsideki kış bahçeme, bizim sahici bahçeden bir elma kaldı elimde; hurmalar da durup duruyor içinde.
Bir ocakta da brokoli haşlanıyor. Patates havuç biber ilavesiyle. Onlar süzülüp alınıyor tencereden. Suyuna, suyunaaa, suyunaaaaaa da tarhana. Tarhanaya bızzztlanmış hurmalar ve bir elma. Acı biber süs olandan, kara biber iri çekilmiş.


Meydana çıkan lezzet alışılmış iş değil. Öyle olur olmaz her mutfakta halledilip her dile damağa sunulacak bir lezzet de değil. Tadarken düşünen, yutarken tatların farkına varanlara göre desem. Acı ve tatlı ve ekşisiyle, köy mutfaklarımızın çalakaşık bandır tarhanasını beş yıldızlılara tac'eder desem.

Karışsın bol parmesanla, üstüne inceden sızma, kalın çekilmiş biber...

"Bahçeye gel baaaahçeye..." yazılsın bahçemin duvarına.

İmza Annoya.

5 Comments:

  • Mekanınıza geldiğimde dilim tutuluyor, nutkum tutuluyor, deli oluyorum sevgili Annoya. Dünyada sizden çok değil bin kişi olsa yeter. Yine söylüyorum yine söylüyorum: İnsan sizin varlığınızı düşündüğü anda bile mutlu oluyor, içinde çiçekler açıyor.

    By Anonymous metin, at 23 Kasım 2009 12:23  

  • Nasıl bir bahçe özlemi, doğa özlemi var içimizde değil mi ?
    Sevgiler

    By Blogger Hülya, at 23 Kasım 2009 13:05  

  • ah bahçe güzel, işlenen eller güzel, o kadar şeyi birbirine katıp ortaya bunları çıkaran akıl güzel.
    daha ne olsun ?

    By Blogger nalan, at 23 Kasım 2009 17:20  

  • Valla kardes bu sene Ayva geldi bir cuval.Sag olsun bizim Katun onlari recele cevirdi.Ufak kavanozlara dizildi.Gelen giden dostlara hediyelik.
    Cevizde aynen o is bana ait.Ayiklandi.Zarlari cikarildi.Onlarda buzlukda yerlerini aldi.
    Hurma diyince Aklima eski Beylerbeyi
    Kuzguncuk geliyor sokaklara bile tasardi.
    Eline saglik.
    Saygilar.
    Dip not Facebook davetiye gönderdim.

    By Blogger ERDIL, at 23 Kasım 2009 22:57  

  • İtilip kakılmaktan bir hâloldum Metin ;) Senin taraflara almıyorlardı beni. Biryerlerimi etkinleştirmemden filan bahsediyorlar. Bilsem neremi yapardım vallahi, bilemedim. Netice itibariyle senin taraflara gelemedim. Taaa ki bugün buldum işte karşımda; "Finalmente chi cerca, trova!" Demek ki bu etkinleşme meselesi de palavra... Yoksaaaa sen mi düştün bir iki etkinlik aşşaya?

    İyi ki sen de varsın, popülasyon çoğunluğuyla ilgili düştüğüm bunalımlarından çıkarıyorsun beni, zekanla gözlerimi parlatıyorsun.
    ----------
    Bazı, iyi ki karalıyorum şu blogumu, diyorum sevgili Nalan. Herkes küçücük bir yeteneğini insanların hayatını kolaylaştıracak tarzda koysa ortaya, güllük olur bu dünya.
    ----------
    Yaz meyveleri sanki daha olağanmış da, kışlıklar lütufmuş gibime gelir hep Hülya'cığım. Doğanın cilvesi gibidir yazlıklar sanki daha dişi daha çekici. Kışlıklar ise gözü pek, dirençli. Evet yaaaa, var bir kışlık bahçe özlemim. Neyse ki evimizin ortak bahçesinde bir elma bir de portakal mevcudumuz var kışlıklardan ;)
    ----------
    Hanımefendi'nin ellerine sağlık da Erdil Bey, asıl iş size düşmüş. Cevizlerin zarlarını çıkarmak mı, bravo vallahi. Taze cevizi suda bırakınca biraz kolaylaşır o iş, siz nasıl yaptınız bilmek isterim doğrusu... Hurmalar halâ bizim semtlerin sokaklara taşan güzellikleri. Her yıl bir iki azalıyorlar tabii. Direnenler bizimdir, buna da şükür.

    Facebook Twitter filan ilişkisine girmiyorum hiç. Bu ara nereden alevlendi bu iş anlayamadım, yüzlerce bildik / bilmedik kişiden davet veya kabul görme e-postaları alıyorum. Şimdilik oralarda yokum!

    By Blogger Oya Kayacan, at 24 Kasım 2009 10:32  

Yorum Gönder

<< Home