Kedili Mutfaklar

Pazar, Eylül 11, 2005

Kahvaltı +


Günaydıııın... Bunlar ne keyifli uyanmaklar böyle. Kimsecik’im boynumda etolümsü dolanık, Cancan’ım ayaklarımda sıcak su torbası. Eylül, girişiyle beraber hafif serinini de getirmişti ya, neyse ki; yatabiliyoruz artık böyle sarmaşık dolaşık hallerimizde. Kalkışlara geciktik sayılmaz yine de, kahvemizi alıp love songs dinlemelere ayarladık önce kendimizi. Gazetelere göz atmakları bitirdik, okumalara geçtik... Arada baktık sağda solda bloglarda kimler ne demiş, neden demiş... Daha henüz bir tek Tijen’e bulaşılıp bırakıldı sonra blog vaziyetleri... E tabii postaaaaa var bakılacak. Benim çocukluk mahallemin postacısı bağırırdı işte öyle, “postaaaaa” diye. Pen pal arkadaşlarım vardı, Amerikalılar. Pratik yapardık mektuplarla İngilizcemize, mektuplarımız postayla gider gelirlerdi ne güzel. Pulları ayrı kıymetliydi, kağıtları yazılanları ayrı. Artık ekranıma bir sürü zıpır şekiller gelip bağırıyor, postalandığımı belli eden. Varolsunlar.

(Larnaka ceviz reçeli'nin kıvamı yok. Çok sulu. Bol karanfilli, yani damakta kalan tat karanfil tadı. Sakızlar da kenarda duruyor işte. İncecik silindir gibi, kağıtlara rulo yapılmış.)

Derken kahvaltı + zamanım geldi. Yeşil kareli örtümü arayıp buldum, canım onu istedi çünkü. Sade, sakin dağ kasabalarının ortamlarını hatırlatıyor bana bu kareli, puanlı, ekoseli falan örtülerim. Harbiye’de bir ermeni ahpabımın dükkanına uğrarım ara sıra, iki çay içer yanında simit yerim. Bir kaç metre kumaş, iplik, düğme falan alırım. Hiçbiri ihtiyaçtan değil, onları almanın keyfine varmak için. Kumaşlardan örtüler yaparım sonra, kenarlarını tığla oyalayarak. Ben de dostlarımı sade, sakin ortamlarda karşılamayı severim çünkü.

Zeytinlerim, hellim peynirim, ceviz reçelim var. Benim kızılcık marmelatım da çıkacak masaya bu sabah, lezzeti beni daha bakarken delirtiyor çünkü. Çabuk davranmalı biraz daha yapmalıyım kış için.

Zeytinlerimin görüntüsü nasıl ama? Bu hale getirilmiş zeytinler Aslı’dan öğrenildi. Aslı Osma Kender, yani Güven Osma’nın kızı, New York’da bir fotoğraf çekmiş günün birinde. İşte o kare aklımı aldı başımdan. İçinde her çeşit her renk zeytin, her çeşit ot baharat. O gün bu gündür zeytin alışlarımda tavrım değişti. Yüz gram ondan, yüz gram bundan; bir de gelenler var tabii eş dost zeytinliklerinden. Mesela Hayati Kaptan sağolsun, Orhangazi selelerinin üstüne sele yiyemez oldum yani... Aslı kızım derseniz eğer, yemek işlerine Can bebeği doğurmak için ara verdiydi; bu günlerde Hillside /Zanussi mutfak sanatları atölyesi'nde ders vermeye başlıyor yine.

Son günlerde bir Larnaka sakızı lafıdır gidiyordu ya burada. İşte o sakız da yukarıdaki fotoğrafın içinde. Bu işler de Erkut’umun başının altından çıkıyor. Erkut Emcioğlu, Türkiye’mizin AB işlerinden sorumlu. Kıbrıs’ın Rum kesimi de dahil ve de Türkiye’nin dört yanında etrafı dolaşıp uyum durumlarımızı teftiş ediyor!!! Elimizde büyüdü o da Aslı gibi. İnsan iftihar ediyor tabii.

Hellime gelelim şimdi, yine Erkut’tan Larnakalı hellime... Sanki dünyanın en güzel pizzası lezzetinde bir ayar tutmuş benim ekmek üstü hellim dilimlerim. Sızma yağı fazlaca koydum tavaya, hellim dilimlerini yatırdım içine önce. Derken benim meşhur cevizli biber ezmemden ekledim, kurutulmuş domatesler ve kekik koydum. Peynirlerim yenecek kıvamı bulduğunda kenara çekip, tavadaki yağı ekmek dilimlerine çektirdim. Tabağım da pizza tabağımdı, soğutmadan afiyetle yerken fotoğrafını da çektim.

Pazar kahvaltı + meselesi buydu işte.

Ne var bunda?

Sizde ne var?

11 Comments:

  • Evin cin kızı, senden korkulur, sen ceviz reçeli de yaparsın. Ben yapmam vallahi, şu yan ve karşı bahçelerin ceviz ağaçlarından yürüttüğüm üç beş cevizin yeşil kabuklarıyla bile başa çıkamıyorum. O sakız reçeline gelince. Denemediğim cinsi kalmadı, ne Çeşme, ne Yunan adaları. Sevemedim gitti, ki sakız tadı beni uçurur, öyle bayılırım. Bu bulamaçta sakızın tadı şekere öylesine yenik düşüyor ki, yenmiyor yani sonuçta. İnsanın ağzının içinde büyüyor! Sevmediğim için de kullanım alanı aramadım doğrusu ben onlara. Üstelik her Çeşme'den, adalardan falan dönen de matahmış gibi kapar gelir ya bir kavanoz; kavanozlarca atıldı gitti vallahi bu evden.

    By Blogger Oya Kayacan, at 11 Eylül 2005 15:53  

  • üvssss!
    ben de ben de..
    zeytinli tabagi yürütüyorum, izninle..

    By Blogger Tijen, at 11 Eylül 2005 17:46  

  • Kahvalti da hangi gazete iyi gider???

    By Blogger yuvakuran, at 12 Eylül 2005 06:30  

  • Haluk sen yuva kuruyorum derken dağıtırsın vallahi:-)). Soruların da madem hep oltaya gelecek sazan soruları, benden el cevap. Ben kahvaltı ederken manzara seyredip müzik dinliyorum. Bizim zamanımızda, sofralar sohbet, neşe ve aile içi problemleri çözme noktasıydı. Öyle karikatürlerdeki gibi birbirimizin suratına gazeteyi dayayıp oturmazdık yani sabah sabah . Ustelik malum burası kedili mutfaklar. Kimsecik ve Cancan cin gibi, zıp zıp bir yerde bir masada, bakıyorlar tabii bu işten bizim ne çıkarımız olacak diye. Mutluyuz yani. Gazeteler evin diğer her yerinde, Pazar olunca da bir sürüsü...

    By Blogger Oya Kayacan, at 12 Eylül 2005 08:50  

  • Peki o zaman kahvaltida hangi manzara iyi gider?? Elcevap coktansecmeli,

    Istanbul Modern"den
    ITO dan Uskudar
    Uskudar'dan Avrupa yakasi- Kizkulesi
    Caddebostan kiyisi
    Buyukada Yetimhane
    Bozcaada'dan Anadolu
    Cesme den Sakiz,
    Anadolu Kavagi Cenevizkalesinden
    The Marmara Roof
    ITU Makina Fakultesi Akademisyenler lokantasindan bogaz
    Ankara Hacettepe BeyazEv
    ODTU Visnelik'ten EskisehirYolu
    Eymir Bagevi
    AnkaraGolbasi MoganPark??

    By Blogger yuvakuran, at 12 Eylül 2005 11:00  

  • Ankaralı, Eskişehirli nseçmeleri çıkarırsak hepsi... Manzara olsun yeter ki...
    İlavesi, benden tarihi yarımada, RC Plato'dan Boğaz, Anzio'dan balıkçılar, Hotel de Paris'den yat limanı ve de her manzara heeer.

    By Blogger Oya Kayacan, at 12 Eylül 2005 15:32  

  • Hellimi nasil canim cekti anlatamam. Ben simdi nasil bulayim taa buralarda? Bir bilen var midir diye soruyorum:)
    Zeytinlerde nasil albenili ama?? Ne diyelim, afiyetler olsun efendim...

    By Blogger Hanife, at 13 Eylül 2005 22:23  

  • Mine'cim, Harbiye'den, Osmanbey istikametine yürürken (ki oralara Pangaltı denir) solda Kardeşler... Burası daha tuhafiyeci havasında. Sana kareli kumaşların çok çok çeşidini bulman için sağ tarafta kalan Dodanlı'yı tavsiye ederim. Basmaları harikadır.

    By Blogger Oya Kayacan, at 15 Eylül 2005 09:28  

  • Ne güzel bir kahvaltı bu. Tam keyiflik. Öyle de güzel anlatmışsın ki kendimi orada sandım bir an. Ben Çeşme'den getirdiğim sakız reçellerini tatlılarımda kullanırım hep. Şekeri azaltıp ondan eklerim. Özellikle sütlü tatlılara ve kurabiyelere çok yakışır. Bir arkadaşımız, eline kaşık alıp bir kase yer, bir kerede ama bana göre değil. Ben çeşni olarak kullanmayı tercih ederim doğrusu.
    Kahvaltı masanın bereketi hiç azalmasın, hep artsın dilerim.

    By Blogger Doruk, at 15 Eylül 2005 10:57  

  • İşte bu. Burcu demiş ama hele ki Güven onaylamışsa, sakız bulamacının gireceği yerler de belli olmuş demektir.

    By Blogger Oya Kayacan, at 15 Eylül 2005 21:47  

  • slm Oya hanım yazdıklarınız guzelde beni yaralayan ceviz receline karsı yapmıs oldugunuz haksızlık... yani ne diyim Oya hanım cevizi yanlıs yerden almıs iseniz bunda cevizin hic bi kusuru yok diye dusunuyorum... Bakınız ben Hatay lıyım eger ki gercek ve kaliteli bi ceviz receli yemek istiyorsanız size ben yardımcı olabilirim... Neden mi? Cünkü Antakya'nın hatta Hatay'ın en mukemmel cevizlerini biz imal ediyoruz, hele birde icli köfte(ORUK), turunc receli varki... Eger dusunurseniz; Ahmet Bekfilavioglu
    tel: 03262164506 05379872975
    biraz reklam gibi oldu ama bence buna deger... Gönüllerinizden zenginlik sofralarınızdan bereket eksik olmasın. Saygılar.

    By Anonymous Adsız, at 12 Haziran 2007 00:17  

Yorum Gönder

<< Home