Altıntop güzellemesi
Greyfrut/furt diye yerleştirildi dilimize. Benim sevdiğim adı altıntop. Bir de beni ilk erotik düşüncelerime garkeden kız memesi adıyla anılır. Tuhaf olurdum, pazarcı bağırır öyle tam biz geçerken önünden, “meme ye meme, kız memesi bunlar...” Bir de ağızlarını tuhaf tuhaf şaplatmazlar mıydı?
Neyse ki arıza yaratmamış bende. Sorunsuz yer içerim, bayılırım altıntoplara. İnce kabuklu sıkmaları kış aylarında can dostlarım olur. Parmaktan kalın kabuklularını da bulduğumda hemen tatlı şeyler gelir aklıma. Reçelce şeyler, tatlı soslar, yeni keşfedilecek lezzetler.
Üç kocaman altıntop artı üç iri limon, badem, şamfıstık ve amerikan üzümleri. İç fıstıklar sıcak suya basılacak ve su soğuduktan sonra kabukları ayıklanacak. Harika bir kök boyadır çünkü iç fıstık kabuğu. Girip de pişeceği yerde pembenin işi yoksa eğer, ayıklamakta fayda var.
Altıntop ve limonları sabunla yıkamak gerek, sıkı sıkı fırçalayarak hattâ. Malûm tarım ilaçlarıydı mumlu koruyuculardı filan meseleleri. Kabuklarıyla pişireceğiz çünkü. Sonra da durulanacaklar iyice. Derken parçalayıcı aygıtımızda paramparça ettik hepsini. Üzerinde bolca su ile gece boyu kaldılar tencerede.
Sabahına kaynatın aynı suda, bir kilodan bir bardak fazla şekeri de ilave edin kaynayınca. Suluca bir kıvam tutturun sonra, akışkan reçel gibi. Badem, fıstık ve amerikan üzümü de giriyor artık kaynamaya. Beş on dakika daha. Bitti.
Öyle lezzetli oldu ki. Kahvaltıda yedim. Dün yaptığım pandispanya üstünde muhteşemdi. Dondurma ve istediğim her tatlının üzerinde sos olarak da kullanacağım.
Bir altıntop mucizesi.
Rengâhenk bir güzelleme.
Neyse ki arıza yaratmamış bende. Sorunsuz yer içerim, bayılırım altıntoplara. İnce kabuklu sıkmaları kış aylarında can dostlarım olur. Parmaktan kalın kabuklularını da bulduğumda hemen tatlı şeyler gelir aklıma. Reçelce şeyler, tatlı soslar, yeni keşfedilecek lezzetler.
Üç kocaman altıntop artı üç iri limon, badem, şamfıstık ve amerikan üzümleri. İç fıstıklar sıcak suya basılacak ve su soğuduktan sonra kabukları ayıklanacak. Harika bir kök boyadır çünkü iç fıstık kabuğu. Girip de pişeceği yerde pembenin işi yoksa eğer, ayıklamakta fayda var.
Altıntop ve limonları sabunla yıkamak gerek, sıkı sıkı fırçalayarak hattâ. Malûm tarım ilaçlarıydı mumlu koruyuculardı filan meseleleri. Kabuklarıyla pişireceğiz çünkü. Sonra da durulanacaklar iyice. Derken parçalayıcı aygıtımızda paramparça ettik hepsini. Üzerinde bolca su ile gece boyu kaldılar tencerede.
Sabahına kaynatın aynı suda, bir kilodan bir bardak fazla şekeri de ilave edin kaynayınca. Suluca bir kıvam tutturun sonra, akışkan reçel gibi. Badem, fıstık ve amerikan üzümü de giriyor artık kaynamaya. Beş on dakika daha. Bitti.
Öyle lezzetli oldu ki. Kahvaltıda yedim. Dün yaptığım pandispanya üstünde muhteşemdi. Dondurma ve istediğim her tatlının üzerinde sos olarak da kullanacağım.
Bir altıntop mucizesi.
Rengâhenk bir güzelleme.
3 Comments:
Bir alay parçalayıcı alet dururken mutfaklarımızda limon rendelenir mi Çiğdem? Allah iyiliğini versin.
Sen de benim koyduğum veya benzeri malzemelerden mi koymuştun limonların içine?
Kedilerden de sana miyauuuuw... "Afiyet olsun, bu sene gidersen bize de Olympos limonu getir," demek istiyorlar!!!
By Oya Kayacan, at 26 Şubat 2006 17:56
Nasıl da tatlı bir anlatım bu böyle! Size kıskanacağınız bişey söyleyeceğim ama ben.. Bizim bahçemizde greyfurt ağacımız var!! Evet, evimizin bahçesinde.. Dalları odamın camına uzanıyor ve ben oradan koparıp alıyorum. Sadece tuza banıp yemeyi severdim küçükken, ama çok tatlı olduğu için içemediğim portakal suyuna karıştırmayı keşfettiğimden beri hep öyle tüketiyorum. Reçele koymak hiç aklıma gelmezdi? Hele fıstıklar, bademlerle filan.. Harikasınız!
By Sibel, at 2 Mart 2006 09:22
Nasıl bir mutluluktur o öyle, altıntop ağacı pencerenden sana bakıyor... Gerçi bizim bahçede de portakal ağacımız var. Ben ondan da reçel yapmıştım. Fırında kurutup tarçın ve karanfille çay karışımı yapmıştım. Başka limonumuz, dutumuz, elmamız, yenidünyamız falan da var. Tabii Ege Akdeniz gibi yıkılmıyor dallar İstanbul'da iş narenciye vermeye gelince. Yine de şükür işte. Sibel'ciğim senin ve annenin yaptıkları beni çileden çıkarıyor. Yani öyle bir hal ki artık, blogları gözleyip şişmanlamaya başladım, sen de elebaşılardansın.
By Oya Kayacan, at 2 Mart 2006 17:38
Yorum Gönder
<< Home