Kerevizli neler neler...
Bu hafta sonu biraz mayışmıştık. Çok lezzetçiydik. Hiç tartılmıyorduk.
Ekmek yaptık. Ablam Hülya’nın elmalı pandispanyasıdır, pan d'Hülya demeli ona, ondan yaptık. Gayri geçelim elmalı pan d’Hülya’yı, konumuz kerevizse eğer; ekmeğimiz kerevizlidir, oraya gelelim.
Ekmeğimiz hem kerevizli hem de ayçiçek çekirdeklidir. Yoğurmasında ayçiçekler kullanılmış, fırına vermeden top yapıldıklarında da ortalarına kereviz yaprakları saklanmıştır. O saklanmış kereviz yaprakları da ekmeklere fena halde lezzet bastırmıştır.. . Çokça yenmiş, yedirmiştir. “Allah islah etsin,” dedirtmiştir.
Soru: İki patates, iki sap kereviz, iki kabak, bir soğan, bir limon suyu, bir de kırmızı etli biber ne yapar?
Yanıt: Sızma ile az suda azıcık tıkırdar. Zeytinyağlı yemek yapar. Üstünü oyalı maydanoz süsler.
Akşama doğru da kereviz sapları doğranır inceden, zeytinyağında çevrilir. Pastırma dilimleri kıyılır, kerevizle birlikte onlar da çevrilir. Bir limon suyu, tuz, köri ve karabiber ilave edilir. Bu hafta oyalı maydanoz kullanıyoruz, buraya da ondan koyuyoruz tabii. Somon dilimi oturtulur ortasına. Beş dakka beeeeş. Beş dakkada olmayacak kadar lezzetli bir tabak çıkar ortaya. Adı pastırmalı kereviz sapında somon fileto olur.
Afiyet olur.
Yanında da beyaz şaraba n'haayır n’olamaz diyen olmaz, olmamalıdır.
----------
Kereviz lezzeti beni öldürür.
Topağı da, sapı da, yaprağı da, kurusu da...
Ben yanmışım kerevizin lezzetine.
6 Comments:
Ben de cok severim kerevizi. Hele kerevizi dogradiktan sonra elime sinen kokusunu daha da cok severim ;)Ekmege koymayi hic düsünmemistim, aklimda olsun. Ellerinize saglik.
By Isil Simsek, at 26 Şubat 2006 20:44
Sevgili Işıl, ben de mutfakta elime sinen kokuların hastasıyım. Soğan kokusunu dahi severim ellerime yapışan. Mutfak sevenler böyle oluyor belki de. Hani bazıları da eldivenle yemek yapıyor, nazik nazik...
Kuru kereviz yaprakları da ekmek hamurunda harika oluyor. Bir tutam da pul biber!!!
By Oya Kayacan, at 28 Şubat 2006 08:06
Yeni geldim iş gezisinden. İş güç toparlama derken ihmal etmiştim. Bir solukta okudum hepsini. Hatta dün hızlıca göz atıp, evde hızlıca pırasa kavurdum zeytinyağında. Evdeki kalmış peynirleri de bir yumurta ile karıştırıp kattım pırasamın içine. Demem o ki ilham veriyorsunuz bana. Hadi bir deneyeyim nasıl olacak Oya Hanım gibi diyorum içimden. Sonra da sıvıyorum kollarımı.
Ben hazzetmem eldivenden. Hissetmem bir şey çünkü. yoksa mutfağın keyfi kalır allah aşkına :)
By Ozge, at 28 Şubat 2006 12:05
Oyaaaa gercekten ilham veriyorsun bana sen. Dun 'rejim kabagi' yeme gecesiydi, ayn kabak ayni kabak, oldu bir ay, yeter artik dedim, kabaklarimi bir avuc kuru fasulye, birkac dilim salami, biraz sarap, biraz domatesle pisirdim. Yine az yagli oldu, rejim yemegi oldu diyerek kandirdim kendimi, seni andim, mutlulukla yedik.
By Deniz, at 28 Şubat 2006 12:44
Sevgili Özge, sevgili Deniz, bu ilham verme sözü çok güzel. Neden derseniz, malum hayatımda tarifli ölçülü yemek uygulamış değilim. Önce annem Selma'nın, sonra İtalyan kayınvalidelerimin ve de ablam Hülya'nın mutfaklarından müthiş etkilendim ama. Onlar gerçek yemekçi çünkü. Benimki de işin esasını bilip üstünde oynamak.
Özge, senin peynirli pırasanı, Deniz'cim senin de fasulyeli şaraplı maraplı kabağını yer gibi oldum sanki. Ellerinize sağlık.
8:32 AM
By Oya Kayacan, at 1 Mart 2006 08:35
Somonludan sonra ikinci ve üçüncü şıklarım levrek ve dildi. Uymaz mı Çiğdem, benim aklıma çoktan uymuştu. Afiyet olsun.
By Oya Kayacan, at 2 Mart 2006 19:01
Yorum Gönder
<< Home