Kedili Mutfaklar

Çarşamba, Ağustos 16, 2006

Fındıklı poğaça

Şimdi Finduk Zamanıdır araştırmalarımın devamıdır!



Fındıklı mamuller girişimlerim kapsamında evdeki bütün fındıklar ayıklandı. Kurumaya yüz tutan yeşil giysilerinden ilk, katı kabuklarından da ikinci hamlede arındılar. Elde kaldı bir miktar iç yaş fındık, tamamiyle mevsimsel ürün.

Bu duruma gelindiğinde, fındığın hani tıkır tıkır ağzımıza atıp yerken pek önemsemediğimiz kıl tüy neviinden uzantıları çarpıyor insanın gözüne.

Ben de tutup sıcak suya basıyorum hepsini, hepsi dediğim yüzelli grammış tamı tamına.
Su soğumaya yüz tutunca da, parmaklarımla ince zar kabuklarını oğuşturarak yıkıyorum akar su altında. Kurulayıp içine folyo serdiğim bir tavaya atıyorum. Çünkü iyice kurusunlar istiyorum.

Ya sabır, ne işler açıyorum başıma?

Sonra tuz, nutmeg, sarmısak tozu ve paprika ekliyorum ve evire çevire kurutuyorum fındıklarımı. Pek lezzetli oluyorlar.


Şimdi poğaça yapmak istiyorum, içinin şeysi fındıklı olsun istiyorum... Bu ara maşallahı var bızz bızzzz çalışan bızzzzt aleti yine giriyor devreye, fındıklar da içine. Beyaz peynir de içine, biraz da dereotu, yine içine... Bızzzt yapıp harika bir peynirli fındıklı karışım elde ediyorum. Fındıklar zaten lezzetlendirilmişlerdi kurutulurken. Oooof bu karışımın kokusu yeter, otur başla kaşıklamaya...

Dışarıda da üç yumurta, birer su bardağı sızma ve süzme yoğurt... Birer tutam tuz ve şeker... Bir poşet kabarma tozu.

“Anneeeee alooo, başka bişey var mıydı?”

“Un kızım, un koymamışın!” Hem de öyle fındıklı mındıklı iç mi olurmuş, adabıyla yapsaymışım...



Oldu oldu... Pek lezzetli oldu hem de. Kıyıl kıyıl tabir edilenlerden oldu. Unun yarısı beyaz yarısı siyahtı. Hamur yoğurulduğunda kulak memesi yumuşaklığındaydı. Önce ellerimle köfte yaptığım hamur parçalarını çorba tabağının dibine yatırdım. Parmak uçlarımla ve parmaklarımın tersiyle incelttim. İçini ekleyip katladım ikiye, keskes aletimle yuvarlağını düzelttim. Azıcık yağladığım tepsiye dizdim, üstüne yumurta sürdüm.... Yani fındığın dışında pek çok şey sanırım olağandır size göre.

Alışılmış poğaçalardan büyük yaptım poğaçalarımı. Çünkü evde yapılan şeylerin dışarıdan alınanlardan bir farkı olsun isterim hep. Daha büyük, daha bereketli, daha lezzetli...

Fındığın gireceği bir kapı daha buldum ya, memnunum yani.

Nottur: İç fazla geldi. Gelen fazla buzdolabında duruyor. Akşama evde yemek yenirse eğer fesleğenli domates sosunda makarnanın üzerine kaşık kaşık dökülecek.

Çok fena olacak bu fındık işinin sonu çoook..., gibi duruyor.

19 Comments:

  • ellerine saglikkkkkk
    sabah sabah simdi yanimda olsa onlar Oya ve ben onlari yesem :))

    http://bigcatheads.blogspot.com/

    Oya cim su sayfaya bakarmisin . ece kendi bloguna koymus . sabah onda gordum . sende bi bak istedim
    bayilicaksinnnn

    By Blogger vintage biscuit, at 16 Ağustos 2006 10:33  

  • Oyaaa findigimiz iyi hos, hayirli ugurlu olsun olmasina (bizim girisimin fotograflari Donnaanimin telefonunda, onun icin post bir sure sonra yazilacak) da, alerjiye davetiye bu senin yaptigin. Hergun hergun, dokunmasin? Sonra isin ucunda o sicakta kirmizi kirmizi kabarmak, deli gibi kasinmak da var di mi?

    By Blogger Deniz, at 16 Ağustos 2006 10:51  

  • Fındıklı poğaçalarım sabah çayına çok yakıştı gerçekten. Çok da kolay.

    Bayıldım ben de adamın kedilerine... Fish tie ve teacup kittens güldürdü beni.

    Yıllardır düşündüğüm bir şey var Büsküüü'cüm. Kediler sanatçıların gözdesi oldu. Yazarlar, çizerler kedilerin sırtından müthiş para kazanmaya başladılar. Kitapçılarda kime baksam elinde içinden kedi geçen bir kitap var satınalmak üzere. Ressamların kedilileri yok satıyor. Ben de salak salak düşünüyorum işte, bunun kedilere bir faydası var mı diye?
    Peki olmamalı mı? Bir kedi vergisi koyulamaz mı mesela dolaylı olarak kedilerin sırtından kazanılan paralara? Sahi buna gülün istediğiniz kadar ama, hiç olmazsa hayvan barınaklarına bağış adı altında gelir mutlaka sağlanmalı diye düşünüyorum.

    Bu fikre katılan var mıdır?

    By Blogger Oya Kayacan, at 16 Ağustos 2006 10:54  

  • Deniiiiz finduk allerji mi yapıyoooo? Benim sadece içinin yağlarının kalça ve kasık bölgeme naklinde oluşacak yastıklardan ödüm patlıyordu:o)
    Bekliyoruz finduk zamanina katkinizi ve de öperiz bizim ailece seni de Koray'ı da.

    Geçen gün bir radyo haberinde sen geldin aklıma ve güldüm durdum. Hani şu sizin parkta dolaşan serbest meslek sahibi koyunlar var ya? Haberde diyor ki, Hollanda'da irili ufaklı baş hayvan insan nüfusunun yedi katıymış. O yüzden salıyorlar çayıra herhalde. Hollandalılar bizim Atatürk Orman Çiftliği'ndeki kuğuları bile boğazlayıp yediğimizi de bilmiyorlardır. Dolayısıyla çevirme falan da olmuyordur o koyuncuklar.

    By Blogger Oya Kayacan, at 16 Ağustos 2006 11:04  

  • Oyaa sen ciddi misin? Bak bak millete satacak yeni bir bilgim de oldu, ne guzel. BI aralar domuz fazlasinin yarattigi metan gazindan endiseleniyordu Hollandalilar, onu hatirladim bir de.

    Eh, ya bi zahmet uresinler, az biraz daha cocuk yapsinlar, ya da biraz daha et yesinler, ne yapalim:)

    By Blogger Deniz, at 16 Ağustos 2006 12:13  

  • Sevgili Oya,Poğaçan ilginç olmuş.Daha önce kuru domatesle yaptığın muhammaraya da yazmıştım.Ceviz giren her şey neden fındıkla olmasın.Ben YE# l4 ün fındık olmasını bekliyorum.Olmassa ben de yayınlıyacağım bir şeyler....Hoşça kal!

    By Blogger munevver, at 16 Ağustos 2006 12:25  

  • Münevver, doğru diyorsun, ha ceviz ha fındık değil mi? Gerçi ben cevizli poğaça hiç yememiştim. Olacak mı YE 14? Hazırlık var mı?

    Eeeee, kimse barınak bağışı konusuna değinmiyor:ooo)))

    By Blogger Oya Kayacan, at 16 Ağustos 2006 16:52  

  • Valla Oya Hanimsiz olmuyor.Bir dakka bu gün yemegi ben yapiyorum.Alti yanmasin hemen geliyorum.

    By Blogger ERDIL, at 17 Ağustos 2006 18:01  

  • Geldim tam zamaninda gitmisim.Sn.Oya Hanim'cin cok sükür mesele halolmus ama siz tedbiri elden birakmayip yazilarinizi gönderdiginiz zaman size bir gittigine dair bir yazi rötörn yapiyor onlari hafizaya sabitleyin aylik olarakta bir diskete kopyaliyabilirsiniz.Bir de ayar yerinin kopisi yanlis bir sey yapsaniz bile o kopya ile tekrar calistirabilirsiniz.Yapmis oldugum incelemede siz yanlislika yazilarin saklanmasi kismina basmissiniz.silinmemeis ama bizler ve siz göremez duruma gelmissiniz. gecmis olsun
    Saygilar.

    By Blogger ERDIL, at 17 Ağustos 2006 18:08  

  • oyacim, bazen sitene tikladigimda acilmiyor. belki de benim bilgisayarin problemidir. dun tikladim tikladim acilmadi.

    turkiye'nin findik derdine sen care olucan bak buraya yaziyorum. yazdim.

    sevgiyle.

    By Blogger Parizyen Ay Lambasi, at 17 Ağustos 2006 18:08  

  • Findiga Devammmmmm.

    By Blogger ERDIL, at 17 Ağustos 2006 18:08  

  • Heeey heeeeeey sevgili dostlarım, Oya the Annoya is back...

    Yarın sabah konuşalım şimdi attâ gidiyorum.

    E-postalarınıza, sımsıcak ilginize ne desem yetmez. Hepinizi seviyorum.

    By Blogger Oya Kayacan, at 17 Ağustos 2006 18:19  

  • OYA CIM . COK MORALIM BOZULMUSTU , OLANLARA COK SINIRLENMISTIM
    AMA IYI KI DONDUNN
    NASIL OLDUGUNU DA MERAK EDIYORUM BI YANDAN
    AMA SUAN ONEMLI OLAN KEDILI MUTFAKLAR LA OYA NIN BIRARAYA GELMESI
    KUCAKLIYORUM SENI
    MUCX

    By Blogger vintage biscuit, at 17 Ağustos 2006 20:44  

  • Eksik olma sevgili Bacaksız, küçücük adada "Made in Turkey" fındıklar da ayrıca ilgimi çekti. Bittikçe almaya devam, adacıkta Turkish finduk patlaması olsunnn!!

    Bağış fikrini tabii sevdim, deee organizasyonu biraz güç geldi. Sonra da fikir fikiri doğurur, aklıma konulu plastik bilezikler geldi. Hani her renk bir konu oluyor da, herkesin bileğinde görülüyor. Bu iş daha kolay olur gibi duruyor. Ayrıca geçelim kedili köpekli kitap, tablo falan alanların bağışından; her yerde her zaman satılabilir. Tabii kısa sürede taklidini yaparlar ama sağlam yerlerde satılacak olanların (süpermarket, kitapçı, galeri vs)getireceği rakamlar da azımsanmaz herhalde...

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Ağustos 2006 08:33  

  • Sevgili Erdil Bey, desteğinize kocaman teşekkürler. Bu arada sıkı bir bilgisayar kurdu olduğunuzu da yakalamış bulunuyoruz! Ben derseniz konunun cahil altıyım. Dediklerinizi de anlamıyorum tabii böyle olunca. Neyi kime nasıl sorup yazıların sabitlendiğini anlayacağım falan, beni fena aşıyor. Bakalım, benim sevgili bilgisayar yardımcım bir boş vakit bulursa...

    Büsküü'cüm ben de moral bozmanın ötesinde, "ulaaaan," dedim, "ne küçük ne değersiz adamlar var etrafımızda... Hakkın hukukun yanında hiç dolaşmamış, sadece kendi çıkarlarını korumaya ayar... Diyorum ya, o zehirlenmemin sonu rahatlıkla ölüm getirebilirdi. Adamlar haber bırakmamıza, büroda çalışan arkadaşımın pastanelerine gidip durumu anlatmasına rağmen bir "Geçmiş olsun, n'oluyor?" diye sormadılar. Onbeş gün kadar bekledim böyle insanca bir davranışla karşılaşabilir miyim acaba diye... Ne gezer? Taa ki işi yazıya döktüm, internette konu oldular etekler tutuştu. Zehirlenen, sayısını bilmediğim ama etraftan derleme toparlama duyumlarıma göre yüzlerce insan sustu. Hastanelik olanlar mı istersin, Orhan Pastanecileri'nin ödedikleri sus payları mı??? Neyse, işte böyle canım, derken olay zamanı gelen o e-posta tekrar geldi. "Hayli uğraştım ama seni yok etmeyi başardım," der gibi sanki.

    Kime havale edelim acaba, Allah'a mı, savcılığa mı?


    Fakeplasticgirl, sana da nick üstü bir nick bulmam gerekiyor. Uzun bu be caaanım... Oldu, sonunda fındıkçı da oldum. Yürü ya fındık, bak satışları nasıl artırdım şu kısacık süre içinde:o))

    Şimdi şu barınaklara yardım işiyle de uğraşalım biraz. Ben bizim sokak hayvanlarımızın avukatı Ahmet Kemal Şenpolat'a da yazacağım. Tırmık İzi de dönsün hele, Handan'cığım bu işin elebaşı olabilir. Başka da kim ne yapabilirse, örgütlenelim. Hafta sonu kısa bir yazı da yazarım onu da link atarız biz hayvanseverler arasında...

    OLUUUUR MUUUU? Olur da, bir sürü dernek filan var, onların bu taraklarda dokunmuş hayli bezi var... ))o(( Bizi rahat bırakırlar mı? Handaaaaan neredesin? Sen bilirsin-----

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Ağustos 2006 09:00  

  • Oya cimmm , kotu bi haberle basladim gune
    Onur un kedisi Suha , 5. kattan dusmus , ic kanamasi var ve yogun bakimdaymis
    inanilmaz uzgun bi halde
    o duyguyu yasayan biri olarak , o anlari onunla birlikte bende yasadim tekrar

    By Blogger vintage biscuit, at 18 Ağustos 2006 09:52  

  • http://onursule.blogspot.com/ 'a

    gidelim hemen. Süha'ya geçmiş olsun diyelim. Annesinin babasının acısını paylaşalım.

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Ağustos 2006 11:12  

  • By Anonymous Adsız, at 22 Şubat 2007 15:03  

  • Very cool design! Useful information. Go on! » » »

    By Anonymous Adsız, at 6 Mart 2007 23:42  

Yorum Gönder

<< Home