Kedili Mutfaklar

Salı, Mayıs 01, 2007

Pirinçli şeyler

Üç tane Arap Kızı elmayla bir ayvayı koyacak yer arıyordum. Bu durumlara düştüğümde aklıma reçelimsi tatlılar gelir. Hiçbir zaman lezzeti lezzetini tutmayan ama her zaman bir öncekinden daha güzel olan tatlılarım benim.

Elde olanlarımı ince dilimleyicim sayesinde ve kabuklarını soymadan dilimledim. Bir bardak şeker ve üstünü geçmeyecek gibi su ilavesiyle kaynatmaya başladım.

Kaynama sırasında bir kuru kırmızı biberi acısını versin diye, iki parçacık sakızı bu ara aklım Sakız Adası'nda diye, bir tutam karanfili de dilime batsın diye ilave ettim. Bir bardak da kuru üzüm katmayı akıl edince, neden bir bardak kırmızı şarap olmasın yanı sıra diye düşündüm. Meyveler yumuşayınca suyu da zaten azalmış, pek öyle reçel pelteliğinde değil, suyunu toparlamış meyve gibi olmuştu. Yarım limon suyu onu kıvamladı.

Bitti mi diyeceksiniz... Bitmedi.

Valrhona, %100 kakao kutusu değdi gözüme. Önce üç kaşık, yetmedi iki kaşık daha.

Bir bardak pirinç haşlamıştım, keşiflerime katkısı olsun diye. Üçe böldüm.

Üçte birine bu elmalı sostan istediğim kadar karıştırınca ne oldu biliyor musunuz?

Çok güzel oldu.



Pirincin ikinci üçte biri bu gece sakızlı rakıyla oynaşacak. Bir kara turp bahanesi oldu bu tarifin. O kara turp da durup duruyordu dolabın sebze gözünde nicedir. Bilirsiniz bu bayır turpları aslanlar gibi dayanıklıdır. Kırmızı kardeşleri gibi boşalmaz içleri üç günde, hattâ eve kof kof taşıyıp getirmemiz de cabası bazı kırmızıları.

Taze nane, dereotu, maydanoz ve taze sarmısağı incecikten kıydım. Ben bunu bızzt dediğim canavar aletle yaptım. Aynı bızzzt aletiyle ayıklayıp parçalara böldüğüm turp da parçalandı. Limon suyu ve en sevdiğim sızmalardan sızma beğenip ilave ettim. Karıştırdım.

Pirincin üçüncü üçte biri ne olacak biliyorum. Pek yakında.

Yemek konusunda formüllü düşüncelere sahip olmayışımı her zaman takdir etmişimdir.
Aşk gibidir yemek. Aranızdaki bağ sağlamsa yakıştırır, kaldırır.

11 Comments:

  • Oya' cım tarifler aklımı başımdan alsa da denemeye cesaret istiyor :-)

    Aklıma annemin bir yılbaşı özene bezene hazırladığı biber dolması geldi.

    Yılbaşı aynı zamanda evlenme yıldönümleri, daha önce misafir mi vardı yoksa ben mi hastaydım pek hatırlamıyorum (yoksa annem muhakkak lahana sarar) zaman kısıtından gitti dolma biberler aldı. İçini o nefis dolma içiyle doldurdu. Pişirdi, akşam sofraya oturuldu ki biberler zehir gibi acı :-) Annemin zeytinyağlı dolma içi azıcık tatlı olur, hem şekerinden hem de kuş üzümünü bol tutmasından. Hayatımda ilk kez ve son kez acı ve tatlıyı bir arada yemiş ve de pek sevmiştim.

    Başımdaki tatlı telaş hafiflerse ilk fırsatta deneyeceğim :-)

    By Blogger Çiğdem, at 1 Mayıs 2007 18:30  

  • Oya hanım,izniniz olursa..ben size geliyorummmmm eylül

    By Anonymous Adsız, at 1 Mayıs 2007 21:36  

  • Çiğdem'ciğim, mutfağımda acılı tatlılar yapılır. Çok da seviyorum. Acılı çikolata, acılı sıcak çikolata, biberli dondurma... Sanırım iki yılbaşı önce yaptığım gerçek tarifiyle İtalyan panpepato ve fındık krizine (!) girdiğim zaman keşfettiğim acılı domates tatlımı da denemelisin.

    Kırmızı tatlı biberlerden geldi geçen gün başımıza annenin acılı biber dolmaları gibi bir hal. Gözlerimden ateş çıkardı acısı. Bibere de güvenilmiyor canım.
    ----------
    Hoşgeldin Eylül, geç otur şöyle. Kahve içiyordum ben de, hemen sana da yapıyorum.

    By Blogger Oya Kayacan, at 2 Mayıs 2007 08:36  

  • eminim,kahveniz bile farklıdır..yinede ben,kahve ile hakkımı kullanmak istemiyorum..illde yemekkkkkkkk)))
    eylül

    By Anonymous Adsız, at 2 Mayıs 2007 19:43  

  • Eh, o halde börekler açayım sana...

    By Blogger Oya Kayacan, at 3 Mayıs 2007 13:24  

  • Oyacım,
    bu ne mucizevi bir uyum boyle! Elmanın sekerle, limonla, kuru uzum ve pirincle hatta kırmızı biberle(!) bulusması ancak guclu bir hayal gucunun ve damak tadına sahip birinin eseri olabilir ancak :) Tadı da, hintlilerin acili recelleri chutneyler gibi olmustur herhalde.

    Bu arada, bir sakıncası yoksa sorabilir miyim aklınız neden bu aralar Sakız adasında diye? :)

    sevgiler,
    Papatya

    By Blogger Papatya, at 3 Mayıs 2007 14:38  

  • Sevgili Papatya'cığım, evet evet bunlar benim chutney'imsilerim. Her şeyin yanında kullanıyorum, kullanıyorlar. Acı, tatlı, ekşi lezzetler birlikte olunca bambaşka diyarlara uçuyor insan. Senin kadar marifetli, duyarlı, damak tadı yerinde olan biri beni methedince çok sevindim doğrusu. Bu da böyle biline 8~))

    Ben ada meraklısı bir kadınım. Burada anlatmak uzunca olur, tadını vermez hissettiklerimin ama ara sıra yazılarımın içinden geçen İzmir/Çeşme/tekne yaşamımız, Bodrum aşkım, gaza basıp İstanbul'dan Comotini, oradan da Thassos hallerimiz, Marmaris Rodos gel-gitlerimiz...

    İşte bu, bazı takıyorum kafaya bir ada, başlıyorum hayallerimde yaşamaya. Bizde de Burgaz'dır sevdiğim.

    By Blogger Oya Kayacan, at 4 Mayıs 2007 09:27  

  • Ah Burgazada...

    Yaz gelsin, denizim geldi.

    By Blogger Ezgi, at 5 Mayıs 2007 21:23  

  • Kimin denizi gelmedi ki Ezgi? Yaz ne zaman geliyor sahi sana?

    By Blogger Oya Kayacan, at 6 Mayıs 2007 11:01  

  • www.yesilmutfak.blogcu.com
    Taziye yazınıza cevap vermek için aradım.Çok sevindim.Ne büyük bir şans eski bir istanbullu olarak...
    Lütfen yazışalım.Sizinlen görüşmek,isterim.Böyle müstesna tarifleri sunarsanız çok kişi şaşırması normaldir.Kabakbudu Bomonti bira fabrikasına giderken bir şarküteri vardı bir zamanlar oradan alınır bahçede diğer mezeler ile Siyah bira içilirdi.
    Hey gidi İstanbul,hey......
    Nerelere götürdünüz beni.
    Ayvalıktan sevgilerimi yolluyorum.
    Erkan Acurol

    By Anonymous Adsız, at 9 Mayıs 2007 12:57  

  • Erkan Bey, Istanbul'dan da size sevgiler. Yeşil mutfağınızı herkes ziyaret etmeli. Sağlıklı ve çok bildik bir yer. Eski İstanbul Ege tadına karışınca başka türlüsü düşünülemezdi zaten.

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Mayıs 2007 22:51  

Yorum Gönder

<< Home