Kedili Mutfaklar

Cumartesi, Aralık 26, 2009

Yarın Pazar ya...

İyi bir camembert bu, de Normandie... Minik marullarım da hem şirin hem de çok lezzetliler.

Zeytinlerimin içinde yattığı sızmam taze otlarımla aromalıdır, azalınca zeytinler başlarım sızmasını gereken yerlerde kullanmaya. Marulcukların üzerine de gezdirdim o sızmamdan aynen ve de zeytinlerden şöööylece, serpmece.

Bir marulcuk yanında bir dilim camembert ve zeytin, yesinlerrrr.

Çöp sucuk kürdanda, aralarında ufacık tefecik birer parça etli kırmızı bibercik. Folyoya kapatıp pişirir gibi yaptım. Tava, tavada az su, suyun içinde folyoya bohçalanmış çöp sucuklarım. Su fokurdar, fok fokkk fooook..., bohçanın içindekiler yumuşar..., yerleştirirsin bir yeşillik yatağına..., serpiştirirsin üzerine bu crostini tıkırtılarını...

Neşet Ertaş'tan Kesik Çayır Biçilir mi, "Ağam desinler deeesinler sucuk yesinler," diye söylenir.

Esaslı bir sıcağım var. Az sızmada incecikten ay ay doğranmış soğanla döndürülen ve öldürülmeyip bayıltılan ıspanak. Tuzsuz hellim Kıbrıs'tan, aile gezginimiz Teyzem Jale'den, üstüne üstlük komşunun köy yumurtaları kırılıpta üzerine..., tuz serpile, biber çekile...

..."Aman ben yandım, yandım yaaandım..."


Canım torunum Cancan'ım takmıyor bu mis kokuları, hiç oralı değil. Annoya'sı ona crazy ball almış. Yerinde durmuyor bu top. Cancan bir vuruyor, top kırk fırıldanıyor.

Tülay'ın Deli Etme Beni Aşk Deli Etme şarkısını, Cancan, "Deli etme beniiii top deli etmee...," olarak mırıldanıyor.

Evimizde geçen Pazar böyle bir brunch keyfimiz vardı.

Yarın yine Pazar.

İster yer ister yemezsin, keyfe keder...

3 Comments:

  • Ah Annoya nasıl yemek istemem ama bu lanet mide bulantısı yüzünden mutfağa dikenli tel çektim nerdeyse :(

    Yemek yemek ne büyük lüksmüş. Bir salkım siyah üzüm, bir dilim köy ekmeği, bir parça kars kaşarı altından değerliymiş.

    Yemek pişirmeyi oturup yemek yemeyi çok özledim :( Gerçekten içimden ağlamak geliyor.

    By Blogger ruhdagı, at 26 Aralık 2009 20:43  

  • Annoyam kullanma şu folyoyu aknser yapıyo diyolar

    By Blogger Çiğdem, at 26 Aralık 2009 23:43  

  • Ruh'çuğum, lanet filan demesene:(
    Ağlamak yerine kahkahalarla gülsene;) Kızdırmasana bebeğimi *~* Şaka bir tarafa, ha gayret.
    ----------
    Yapmayanlar nelerdir bir bilsem canım Çiğdem. Daha iki gün önce aşağıdaki adresten karşına çıkacak olan yazıyı okudum, bilgi tazelemek üzere.

    http://dogader.org/index.php/bilgilendirme/80-plastik-ve-bilinen-en-kanserojen-madde-dioksin

    Alüminyum folyo için yazanı da aşağı alıyorum.

    "Isıtma işlemi yapmaksızın, tamamen koruma amaçlı olarak alüminyum folyo içinde “gıda saklamak” sağlıklıdır, ancak yüksek ısıda (fırın, mikrodalga) su oranı yüksek gıdaların folyo içine hapsedilerek pişirilmesi sakıncalı olabilmektedir. Yüksek ısı ve yiyeceklerin pişirilmesi esnasında çıkan kimyasal içerikli buhar, ince alüminyum folyo ile reaksiyona girebilir. Sonuç olarak folyoyu oluşturan alüminyum metalinin, alüminyumun bir bileşiği halinde çözünerek gıdaya karışması ve bünyeye girişi, yani vücutta metal birikimine sebebiyet vermesi çok mümkündür.

    Buzdolabının sağladığı 4-6 derece sıcaklıkta alüminyum folyo ile uzun süreli saklama yapmak sağlıklıdır. Gıdanın ıslak, asidik, bazik karakterde olmamasına dikkat edilmelidir."

    Neticede bile bile lades benimki, fırın/mikrodalga olmamasına rağmen, hayli ısındı folyo tabii kaynayan su içinde.

    Diğer taraftan da folyoyu tamamen tu kaka ilan etmek yersiz bu duruma göre. En azından soğuk kullanımı benim mutfağımda vazgeçilmezlerden...

    By Blogger Oya Kayacan, at 27 Aralık 2009 10:22  

Yorum Gönder

<< Home