Kedili Mutfaklar

Salı, Mayıs 25, 2010

Balık buğday köfte ekmek, fiyasko

Hava zaten yüzünü bütün gün asmış, akşamına da vermiş veriştirmişti. Benim aklıma ertesi gün düştüydü işte o zaman. Mutfağıma, ağlamaklı bir güne hazırlanmak üzere, ayar vermek düştüydü.

Erzak dolapları mevsimliktir malûm. Baharın içindeyken veya içinden yaza geçiş yaparken, kıştan kalma ne varsa bakmalı çaresine. Devran dönünce kullanılmasa daha iyidir bakliyattı hububattı gibilerini, pişmez etmezler, kaçık olur tatları.

Ben de bu yazıyı toparlayabilirsem helal olsun bana. Meselelerimi doğrudan masaya yatırayım en iyisi.

1) Hava hazır hafiften soğumuş soğuyacak, bir paket aşurelik buğday haşlanıp kullanılacak. Merak etmeyin, hepsi aynı günde değil, abarttınız haaa; pek azını pek... Haylisi poşetlere bölünüp dondurucu nöbetine girer, hayli haylisi de kuşlara verilir. Yumuşacık pişmiş buğday benim uçarların pek hoşuna gider.

2) Kocaman bir yerli somon alındı. Sadece içi temizletildi, geriye kalan kafa kuyruk kemik kılçık deri, hepsi bende. Yetmedi, balıkçıya şöyle dendi, "Kafa ve kılçıkları geride bırakan salaklarınkileri de bana verebilirsin." (Bu istek dünyanın hiç bir yerinde ayıp değildir. Bizimkiler de alışsın artık!)

Nitekim benim tencerede balıkçının keyifle verdiği bazı levrek kafaları da bulunuyordu.


3) Balık haşlanacak, ayıklanan etin bir kısmından köfte yapılacak. Mümkünse ızgarası. Köfteye ekmek yerine haşlanmış buğday katılacak. Deriler yine karga ve martılara sefa olacak.

Yok olmadı, oldu da ızgara edilmiş şekline bayılmadım yani.


Balık, buğday, soğan, az soya sosu, deniz tuzu, birer dal taze kekik ve nane, maydanoz, tırtıklanmış limon kabuğu, akla esen baharatlar... Malzeme böylece bızzztlanıp hiç ızgaralama kızartılma faslı filan olmadan yendiğinde çok daha lezzetliydi. Sofraya getirilme halinde, köfteleri incecik doğranmış dereotu veya arapsaçına bulamakla lezzet artı görüntü elde edilmiş olabilirdi.


4) Cancan'ım minik tabağındaki balık parçalarını neredeyse silip süpürmüştü.



5) Buğdaylı buğday ekmeği denemesi yaptım, "Ne çıkarsa bahtıma," diye diye. Bugün bahtım mı kara ne, gülmedi gitti. Lezzetliydi ama yemesinde bir rahatsızlık vardı. Kargalarımla martılarım bu işe de pek sevindi. Kocaman bir tepsiyi yuttular bir iki dakikada.
6) Bilahare balıktan artan et ve suyunda, haşlanmış bir miktar buğdayımı çevirerek keşkek yapmayı düşündüm. Somon keşkek, tam da köyden indim şehire havasında bir yemek adı. Ooff adının ne fiyakalı olduğunu farkettiniz, değil mi?
Vazgeçtim yapmadım, kalsın bir başka bahara.


6) Balık çorbasına ne dersiniz peki, keşkek yerine yani? Ekşili yumurtasını şöyle çırpa çırpa köpürte ede, hııı? Buldum stracciatelle olacak, hani şu İtalyanların meşhur saçaklı yumurta çorbası. Benim tabirimle de paçavra çorbası.

Bu çorba için bir şeyin suyunu kullanmak makbûldür, sade suya olmaz; etin olur, tavuğun olur, balığın olur, sebzelerin olur... İki patates rendelenir, o şey suyunda kaynar; baharatlandırılır. Cooof diye yumurta kırılır içine, limon suyu koyulur ve yumurta çırpacağı ile ağır aksak çırpılır. Maksat yumurtanın paçavra gibileşmesidir.

Enfes oldu, müthiş müthiş.

Bir doğru bu bence.

Bir doğru iki yanlışı götürür mü?

Cancan'ım dedi ki, "Çok konuşma Annoya'm. Koy rakını, kes sesini, otur aşşa."

Denedim olmadıların halet-i ruhiyesiyle bir keyifli içmişim, bir keyifli içmişim...

8 Comments:

  • Ben de geçtiğimiz haftasonu 'yapamadığım' sütlü irmik helvasını iki yumurta, bir bardak yoğurtla keke dönüştürmek istemiştim, olmadı. Daha çok fırınlanmış irmikli muhallebi oldu benimki.Tadı fena değildi ama yine de fiyaskoydu benimki de.Olsun, elimize sağlık Annoya!!! Denemeye, yanılmaya devam :)

    By Blogger Nilgün, at 25 Mayıs 2010 13:22  

  • Ay bana çok iyi geldi xgxgxgxg ;) Kendimi methetmekten mi bıkmışım nedir? Olmayacak duaya amin diye diye bir de o ekmeği yapmaya kalkıştım üstüne üstlük. Gün kara, yüreğim dar bir gündü, olur ya bazı insana. Rakıyla açıldım. Varit yani bu herşeye rağmen 'içelim açılalım' düsturu!!! Sevgiyle denemeye devam...

    By Blogger Oya Kayacan, at 25 Mayıs 2010 17:15  

  • oyaaa bizde ayran aşı var gelseneeeeeee!

    By Blogger Handan, at 25 Mayıs 2010 23:44  

  • Yok yaaa, Bursa'ya kadar ayran içmeye mi gelinecek? Garajdaki kebapçı var sırada? Adını unuttum ben o adamın. Oraya tabaklarımızı bırakmıştık, Bursa ile iş yaptığımız o günlerde, kayık tabaklarımızı. (Ne işler yapmadım ki Bursa'da...!)

    By Blogger Oya Kayacan, at 26 Mayıs 2010 20:38  

  • Annoyam balıkların keyfi kaçıkmış belli biraz ölü balık gibi bakıyorlar tencereden ;) ondan olmamıştır bu sefer...

    umarım iyisindir (-izdir cancanla ) öpüyorum...

    By Blogger piano piano bacaksiz, at 27 Mayıs 2010 13:10  

  • Bacaksız, eminim ben ölü balık gibi bakıyordum o gün mutfakta. Ya da senede bir gün elimin lezzetsiz bir günü varmış da ona denk gelmiş mesela ;))
    İyiyiz, iyi olabildiğince, ikimiz de. Sevgiler

    By Blogger Oya Kayacan, at 27 Mayıs 2010 17:56  

  • Annoya, o haşlanmış aşurelik buğdayları köri, iri ceviz parçaları, senin muhteşem sızma, çok az yeşil soğan, maydanoz ve pul biberle karıştırıp yemeyi denedin mi? Bence dene, bu da seninkiler gibi uyduruk bir tariftir tarafımdan kotarılmış ama köri mutlaka olsun, hem de bolca.
    olmuşken bi de afiyet olsun:))

    By Blogger Leylak Dalı, at 27 Mayıs 2010 17:58  

  • Muhteşem olmalı... Yaparım.
    Ben de bugün bir kıvırtma buğday yemeği yaptım. Tadından yenmiyor. İçine neler koydum, unutmazsam yazarım dur.

    By Blogger Oya Kayacan, at 27 Mayıs 2010 18:09  

Yorum Gönder

<< Home