Kedili Mutfaklar

Pazar, Aralık 12, 2010

Palamut sott'olio


Bir elimde cımbız, diğerinde palamut fileto.  Etlerde kalan kılçıkları ayıklamaya çalışıyorum.  Tüh ama tüh valla.  Bu işi önceden yapmalıymışım.  Balıkçının filetoladığı ve benim yağda palamut yapmaya niyetlendiğim parçalar kandan arındırmak maksadıyla kaç gündür suda yatmaktan yumuşamışlar zaten.  Ahmet'in o hiç zedelenmeyecek diye bastıra bastıra anlattığı palamut etini, ben derisinden ayırmak ve kılçıklarından arındırmak için uğraşarak da hayli hırpaladım.

Yapmış olmam gerekeni yapmamışım yani.  Kulağıma bir küpe daha takıldı; merak etmeyin daha çok yer var :)

"Kuzen Ahmet'in aşağıdaki yazısında anlattığı lakerda işi uzun iş!" diye düşünen benim gibiler adına, palamuta takla attırmak gelmişti içimden. Gazeteci tabiridir hani, aynı olaya değişik açılardan bakıp yazar da yazarsın.

Bir kere takoz yerine fileto kullanırsam yapım işleminin uzun bir kısmını atlamış olurum. Kavanozda lakerda yapmak niyetim, sızmaya basacağım. Biraz İtalyan olacak tarz itibariyle, sott'olio.



Nerede yanlış yaptım, nasıl yapmış olmam gerekiyordu peki? 

Öncelikle balığın derisini de balıkçının alması gerekiyordu.  İki gün suda yatmış balığı ittire kaktıra derisinden arındırmaya çalışmam olacak iş değilmiş.  İkincisi,  ince kılçıkları filetoları suya yatırmadan önce cımbızlamak durumundaymışım. Bu işlemi sert balık etine hep uygularım kolayca çıkar kılçıklar, sudan çıkmış balığa sökmedi!  Üüüç, suya fileto olarak değil de dilimlenmiş olarak koysaydım çok iyi olurdu.  Bu üç yanlışım balık etinin hırpalanmasına neden oldu.

Şansıma küsüp geri adım atmak yok tabii, yola devam.  Limon dilimleri, deniz tuzu, taze defne yaprakları ve küçücük ama acıcık mı acıcık bir süs biberi ile katkatlayıp bastım balık parçalarımı kavanoza.  Sızmayı kavanozun dibine inene kadar bekleye bekleye ağır ağır döktüm tepesinden.

İstanbul soğuğuna bıraktım kavanozumu, pencere önüne.   




Görsellik sıkıntısı çekeceğiz değil mi sizce sunumda? 

Size öyle geliyor.

Palamut sott'olio belki kızarmış ekmeğe sürülen avokado üzerine didiklenerek bir nevi bruschetta'ya dönüşecek..., belki az daha ezerek kapari süsleri ile renklendirilip sürsür şeklinde kullanılacak...,belki bol yeşillikli bir makarna salatasını lezzetlendirecek...

Takla atacak yani bir şekilde...

Yapılan yanlışların farkına kimseler varamayacak.

Oya da keyfinden göbek atacak. 

4 Comments:

  • yaninda rakida icmelisin ama oyacan:P

    off ya canim cekti simdi ama bak ;-))

    By Blogger aysegul, at 12 Aralık 2010 14:29  

  • Ayşegül'cüğüm, kavanozda yatma süresi dolsun koyarız elbet yanına rakı kadehini. Şeklen değil ama lezzeten pek güzel olduğuna eminim. İçirir yani mübareği ;)

    By Blogger Oya Kayacan, at 13 Aralık 2010 09:43  

  • Oya hanim;

    tarifdeki tekerleri hayal edememistim, suradan baktim:) Oldukca buyuk bi balik kullaniliyormus meger..

    Sizinkinin super olacagina dair hic suphem yok, afiyet olsun:)

    By Blogger Unknown, at 14 Aralık 2010 16:50  

  • Torik palamutun ağa babası ya Yüksek Ökçe, büyük olsun tabii ;) Balıkçılar, lokantalar falan torikten yaparlar. Ahmet palamut kullanıyor, ben de denemeyi palamutla yaptım. Daha ev tipi!

    By Blogger Oya Kayacan, at 14 Aralık 2010 17:28  

Yorum Gönder

<< Home