Kedili Mutfaklar

Pazar, Kasım 07, 2010

Sucuklu kaşık böreği


Olur bana, hem de sık sık olur ama nefsim tam olmasa da yarı terbiyeli ya..., geçiştiririm böylesi can çekmeleri.  Sokaklarda satılan ne idüğü belirsiz şeyleri sırf güzel kokuyor diye yemem.  Amman da ne cicili ambalajlanmış diye satınalıp gıda teröristlerini evime buyur etmem.  Bilmemne marka muhallebi yapanları, margarin bulundurulan mutfakları sevmem.  Sonra da kendi sokak lezzetimi kendi mutfağımda yaratırım, elceğizlerimle misler gibi.

Bu yaptığım da böyle bir olay.  Kokusuyla, lezzetiyle ve de şeklen, olay diyorsam olaydır.  Meyhane mezeleri arasına sokulası birinci sınıf tariftir.  Demlik kocalara evlerde demlenme şevki verir, karılara aferin aldırır.  Çocuklar her daim talep edeceklerdir analarından, sucuklu kaşık böreğini, ağızlarına layıktır.

Bir de kolay ki yapmak.  Şöyle...  Bizim mahallenin tertemiz yufkacısından bir adet yufka, en bildik güvendik markadan bir parmak kadar acılı sucuk, iki yumurta ve sert bir dilim peynir bııızzzzt aletinin haznesine girer.  Bitmedi, iki üç sap taze soğan, kıyıp atamadığımız bir demet maydanozun sapları ya da kendisi, cuppa aynı yere.  Alet işler, bııızzz bızzzzzzzt...




Hâlloldu mu harcımız?  Oldu.  Şimdi elimize iki  kaşık alıyoruz.  Birinci kaşığa aldığımız bir miktar köfte harcını ikinci kaşıkla döndürüyoruuuuz; kaşıkları birbirlerinin içinden üç beş kere çevirerek harika köfte şekilleri elde ediyoruz.  Kokmadık bulaşmadık.  Börekler hazır bile on dakikaya varmadan. 

İçine azıcık sızması gezdirilmiş tava ateşte zaten biz bu köfteleri kaşık kaşık şekillerken.  Hazır olan hop tavaya giriyor, başlıyor benim ızgara~tava dediğim usulde kızarmaya. 

Bu iş burada bitmez.  Sucuk gider pastırma girer, kıymalısı da olur tavuklusu da.  Sebzelerle yapılır, baharatlarla zenginleşir vejetaryen olur.  Balıkla yapın bakın, diyecekler ki, "Oooff beee, balık köftesi işte budur."
 
Hani sokak sokak pizzacısı dönercisi köftecisi pidecisiydi falan dolaşıp duracağınıza, "food court / fast food" dadanacağınıza...

Alın işte size evde sokak pisliği lezzeti...

Mis miiis. 

13 Comments:

  • Teşekkür ederiz Oya Hanım. Arayıp bulmuşsunuz, şimdi koca kız oldu neredeyse, balkonlarda kuş gözlüyor. Üzüm'ü ayrıntısıyla anlatacağım yakın günlerde. Benim yorganıma gömülmüş uyuyor şimdi.
    Köfteyi yapmak pek kolaymış, evi de kokutmuş misler gibi.Hem yapsam, bizim kızın küçük burnu nasıl da
    hareketlenir ?

    By Blogger Narince, at 7 Kasım 2010 09:04  

  • Anam! Anneoyam! Ben simdi bunu yapip Koray'in aklini almaz miyim?

    Belli ki aksama sagligina kadeh kalkacak buradan.

    By Blogger Deniz, at 7 Kasım 2010 14:28  

  • Annesinin bana Üzüm'ü anlatası vardır da ben onu arayıp bulmam mı ;) Sizin eve bizim evden sevgiler...
    ----------
    Koray'a ve sana sağlıklı kadehler, keyifler diliyorum Deniz bir tanem.

    By Blogger Oya Kayacan, at 7 Kasım 2010 21:48  

  • Ben bunun vejetaryenini yaparım, pek de nefis olur!

    Oya hanım, nasılsınız? Ben Üsküdarlı oldum, iyi de ettim. Bir gün yine yeniden güleryüzünüzü görmek isterim!

    Sevgiler,

    By Blogger Ezgi, at 8 Kasım 2010 16:15  

  • Harika olmuş, haberleşiriz Ezgi'ciğim.

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Kasım 2010 08:34  

  • Retsina diye bir şarap vardır, ilk yudumunuzda tadı değişik gelir, garipsersiniz; sonra içtikçe içesiniz gelir, son yudumu almak istemezsiniz. Benimle bloğunuz arasındaki ilişki böyle birşey işte,keşke hergün birşeyler yazsanız.

    By Blogger Unknown, at 9 Kasım 2010 12:38  

  • Biz tasvir deriz. Siz gençler betimleme dersiniz. İTÜ sözlüğü şöyle manâlandırmış bu sözcükleri.

    "varlıkların ya da olayların belirgin özellikleriyle tanıtılması işi. betimleme öyle yapılmalıdır ki, anlatılan varlığı ya da olayı görmemiş olan kişi, anlatılan olay ya da varlığı gözünde canlandırabilmelidir. betimleme bir nevi sözcüklerle resim çizme sanatıdır."

    Yahu Pınar, ne de güzel betimlemişsin beni ;) Retsina'yı hiç denemedim. Görürsem alırım, bakalım be neymişim diye:)

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Kasım 2010 15:39  

  • Bilmem bulur musunuz İstanbul'da, yolunuz Antalya'ya düşer de önceden haberim olursa günbatımı koltuklarımda memnuniyetle ikram ederim size :)

    By Blogger Unknown, at 9 Kasım 2010 16:01  

  • merhaba))pınar benin şimdiye kadar düşündüğüm..ama ifade edemediğim duygularımı aynen anlatmış))
    birde şu durum var))lütfen az gülünüz;sizin elinizde bir şey varrrrrrrr kesin..aynen yapıyorum..olmuyor(( hep,sevgiyle sağlıkla olunuz) nesrin

    By Anonymous Adsız, at 9 Kasım 2010 19:35  

  • Teşekkür ederim Pınar bu nazik davet için. Pek de işlevsel koltuklarmış yahu, günbatımı özel koltukların ;)
    ----------
    Nesrin güler miyim hiç, üzüldüm. Önce sorsam, sen mutfaktaki ruh halinden, kullandıklarından ve yaptıklarında memnun musun?

    Benim açımdan şu haller söz konusu; mutfağa keyifle giriyorum, iyi malzeme kullanıyorum, çok çeşit bulunduruyorum, neyin tadı neye uyar az çok kestirebiliyorum ve de el melekem varrrrr.

    Mutfak ucuz malzeme kaldırmıyor bu kesin kural. Yani ucuz t-shirt giyilir ama ucuz peynirler yağlar falan yenmez. Bunu sana değil genel olarak, herkesin aklına girsin diye söylüyorum.

    By Blogger Oya Kayacan, at 10 Kasım 2010 10:36  

  • Nasıl şahane ilham verdiniz, kaşık böreği tarifinizle!...
    Yaparken ellerinize, anlatırken dillerinize sağlık. :))

    Umarım hastalık faslı atlatılmış ve şahane lodos güneşinin keyfini çıkarır olmuşsunuzdur.
    Sevgiler.
    :)

    By Blogger EKMEKÇİKIZ, at 10 Kasım 2010 16:22  

  • Nasıl sevindim ben de Ekmekçi Kız, seni ilhamlamak, sana beğendirmek önemli. İyiyim şükür, hastalık temam beni sıcak fırtınalara terkederek çekti gitti ;)

    By Blogger Oya Kayacan, at 10 Kasım 2010 18:49  

  • Mutfak konusunda kafa dengiyiz, bene de kendi lezzetlerimi oluşturmaya çalışırım, market raflarında göz kırpan paketlere yüz vermem.
    Ellerinize sağlık:)

    By Blogger Elifin Terazisi, at 11 Kasım 2010 10:25  

Yorum Gönder

<< Home