Kedili Mutfaklar

Perşembe, Kasım 04, 2010

Grip böyle geçer mi?




Geldi bir kere.  Yatağa yapıştırmasa da, kafayı yaslatıyor ille de.  Güneşlenme zamanlarında ense kökümü dayayıp keyif çatmak için bulundurduğum bir alet pek işime yaradı bu evcil günlerimde.  Yatıyorum, ense sabit, bir rahat bir rahat.  Ah bir de birisi olsaydı da saçımı okşasaydı...

 

Var.  Mustafa Mutlu.  O benim için çok değerli.  Vatan Gazete'sinde okuduğum köşesinden içime yaydığı huzuru pekiştiren bir ilk kitap bu.  Sağol Mustafa, çok kitaplar olsun isterim.  Bizi yalnız bırakma.



Gribal hallerim olunca meyve tüketimim arttı.  Keyfime göre de tabaklar hazırlanıyor, yiyorum bol bol, ara öğün mü desem tam mı bilemem.  Sarı turuncu ve kırmızının enerjisine inanıyorum bir de, artık ne demekse :)

   

Hasta yemeği diye mi yaptım?  Yooo...  İyi geldi ama.  Brokolinin sert saplarıyla havuçları rendeledim.  Zencefil de rendeledim.  Soğandı sarmısaktı yeşil biberdi falan kıydım...  Brokoli çiçeklerini ufaladım.  Sızmada üç beş dakika döndürüp mandalina ve limon suyu kattım.  Biraz da bulgur ve kaynar su...  Kırt kırt tuz biber... 

Süsümüz de eksik olmayacak, göze süs olduğu kadar ağzımıza da tat katacak ya.  Zeytin ve kapari çok yakıştı, çooook.




Dilin içeri girmiyor...  Bu bir tabir.  Öksürmekten dilim dışarı mı sarkardı artık nedir, Annem Selma çok kullanırdı çocukluğumda öksürük olduğum zamanlar.  Ballı biberli sıcak su ile geçiriyorum artık öksürüğümü.  Bu da Annem Selma'dan çok etkili bir kocakarı ilacı.  Bol karabiber kırtkırtı ve bal, iki parmak kaynar su ile karıştırılıp içiliyor. Dibine çöken karabiber zerrecikleri de kaşıklanıp yeniyor, bardakta bırakılmıyor.  Mükemmel.  Rahat rahat uyuyorum, dilim içerde.


Eskiden camdan bakmak diye bir şey vardı.  İnsanlar ciddi ciddi camdan bakarlar, 'camdan bakmak' diye bir tabir kullanırlardı.  Sonra ne oldu?  Sıkıştırılmış hayatlar yaşanmaya başlandı. Camdan bakmayı geçtim, baksalar bile görememe halleri başladı. 

Ben halâ camdan bakanlardanım.  Çayımı kapar otururum cam önüne, başlarım uçan kuşu gözlemeye.  Rakımı alır çökerim cumba içine, renk kollamaya, ışıklardan resim çizmeye manzara üzerine...



Cancan kaşlarını çatıp oturuyor sessiz sedasız.  O kuyruk var ya, tam fotoğrafı çektiğim anda oynatıldı, yoksa tam kadraj yatıyor olacaktı masa üzerinde!  Kuyruk vurmak bir protesto halidir de, n'oooldu canım Cancan'ım?   Ha tabii yaaaa, top oynamıyoruz kaç gündür.  Kırıklığıma ver, bağışla bir tanem.  Yarın başlarız yine, tamam mı?




Grip halleri işte.     

Artık kafayı yaslasam yeniden head up chair'e.  

Mustafa'nın son sayfalarına doğru yollansam, son satırını da okusam...

...dalıp gitsem geceye.


28 Comments:

  • Çok geçmiş olsun.Acil şifalar diliyorum))nesrin

    By Anonymous Adsız, at 4 Kasım 2010 18:28  

  • Camdan görünen manzaranız fotoğraftakiyse Oyacan ben o cama yapışık yaşarım:) arada bir benim için de bakın camdan, kahve, çay, rakı ne içecekseniz bir fırt da benim için alıverin.
    O narlı, portakallı tabak pek yahşi görünüyor, hemen gidip kendime de hazırlayım bir adet.
    Geçmiş olsun dileklerimi güvercin kanadında yolladım...
    Not: Şaşırtıcıdır ama Ankara'da taze yapraklı kereviz bulduk, bu akşam bizim sofrada yaprak kereviz salatası vardı, sizi andım yerken...

    By Blogger Leylak Dalı, at 4 Kasım 2010 19:11  

  • Bizim evimiz, bizim mutfağımız da kedili oldu çok şükür. İki ayı geçiyor, ne büyük şans kedili evde yaşamak. Bizimki de oyun istiyor şimdi. Çocuklar ödev yapıyor, kızın renkli kağıtlarını çekiştiriyor. Kucağıma alayım, okşayayım, o hırlasın, ben öpeyim.

    By Blogger Narince, at 4 Kasım 2010 19:50  

  • Ama herkese kediyi anlatasım var, Üzüm'ü yani. Bu yüzden unmuttum işte: çok çok geçmiş olsun.

    sağlıcakla...

    By Blogger Narince, at 4 Kasım 2010 19:51  

  • Senin grip böyle kesin geçer canım..Benim ki nasıl geçer bilemiyorum..Bu sabah işe gidip öğle olmadan apar topar eve döndüm kü görme..O biçim yani..)

    Çok geçmişler olsun sana canım..Çok dikkatli olmak gerek bu aralar..))

    Fazla durup ekrana bakamıyorum canım..Öpüyorum kocaman ve sevgilerimi bırakıyorum..)

    By Blogger Damak Tadı, at 4 Kasım 2010 20:35  

  • O kedi biblolarını (kenardaki hani) ve kısık kısık bakan kediyi insanın çalası geliyor:) Ne yalan söyliyeyim şimdi..

    By Anonymous Adsız, at 4 Kasım 2010 20:43  

  • Geçmiş olsun,kitabın adı beni çekti..bulgur pilavım tıpkısının aynısı değil ama benzeri oldu bugün sizin yemeğin :)sevgiler.

    By Blogger Asis, at 4 Kasım 2010 20:54  

  • Oyacan'cım geçmiş olsun be yav...Şimdi anlaşıldı senden neden ses yok...

    By Blogger Unknown, at 4 Kasım 2010 22:07  

  • Merhaba Oya
    hani hamsi turşusu tarifin vardı, bulamıyorum ?
    Şu hamsi bolluğunda tekrar tarifini versen de, ben de yapsam. Şöyle Tekirdağın yanında yanında yesek onu :))

    By Blogger kuzine, at 4 Kasım 2010 23:07  

  • Buldum tarifi 2006-Eylül.

    By Blogger kuzine, at 4 Kasım 2010 23:13  

  • cok cok gecmis olsun Oya hanim:(

    toz zencefil+bal karisimi da yutun lutfen..

    sevgilerimle..

    By Blogger Unknown, at 4 Kasım 2010 23:44  

  • Annoya'm, çabucak iyileşmen dileğiyle...
    "Galle gulle" tarifini yaptığın Reşide Sultan'ın öksürük reçetesini de vereyim bari.Evet, bu tarif de onun annesinden miras.Çok becerikli bir büyük büyükannem varmış, ailede hâlâ anlatılır. Cidden işe yarıyor, çocukluğumuzdan beri üzerimizde uygulandığından biliyorum:)) Şu anda da hipotiroidi hastası olduğum için öksürük şurubu(iyottan dolayı) yasak bana.Tek kurtarıcım bu ev ilacı yani.Malzeme çok ilginç: Hani, cevizi kırdığımızda iki lobun arasında incecik,zarımsı bir kabuk var ya.İşte onlardan bir tutamı bir tanecik de ceviz ilavesiyle çooook kısık ateşte(aslında soba üstünde de, biz artık o keyfi unuttuk) kaynatılıp sonrasında da üç beş dakika dinlendirilip içilecek. Ne kadar kaynatılacak dersen, paşa çayı kıvamında renk vermesi yeterli. Tabii işin içine başka keyfler girecekse, tarçın,karanfil,tane karabiber ve zencefil dörtlüsüyle bir arada da kaynayabilr, balla tatlandırılabilir. Bize hep sade içirildi.:) Alt tarafı cevizi ikiye bölen zar yahu! Kim keşfetti acaba, nasıl oldu da bunu öksürük şurubu yaptı?

    By Blogger asmira, at 5 Kasım 2010 01:46  

  • geçmiş olsun canım annoya. çok geçmiş olsun, çabucak iyileşin lütfen. kapariyi de unutmamışsınız ya, ah ne güzel...

    By Anonymous metin, at 5 Kasım 2010 09:35  

  • Teşekkür ederim, acil değilse bile eli kulağında Nesrin.
    ----------
    Mesaj alındı. Pencere önü oturmalar ve camdan bakmalarda hatırlanacaksın Leylak Dalı. Kereviz yaprakları, nasıl da güzel kokutmuştur evin her yanını. Nasıl da afiyetler olmuştur.
    ----------
    Kedinin adını ne koyduk diye sorsaydın keşke, paso Üzüm derdim Narince. Bana yazar bazı kediler ;) En keyifli oyun zamanları ilk üç dört ay, hem öp hem ye... Tanıtmadın ama blogunda, ben mi kaçırdım yoksa?
    ----------
    Gül canım, tam zamanı galiba, teker teker alaşağı edecek hepimizi. Sana da anneciğin öyle bir bakar ki, iki güne kalmaz geçer, hiç merak etmiyorum :o)
    ----------
    Bizde kedi çaldıracak göz var mı Gasilhane? Ne biblomuza ne de kılımıza dokundurtmayız, mahvederiz adamı valla ;))
    ----------
    Mustafa'yı okumanı tavsiye ederim Butterfly. Bulgur pilavına narenciye lezzeti çok yakışıyor. Koymadınsa öylesini de dene bir daha sefere.
    ----------
    Ses, seeesss... Çıkmıyor ki Mine'si, günlerdir zurnada peşrev oldurtma halindeyim her konuşmaya kalktığımda.
    ----------
    Ben de yapmalıyım Kuzen, kaç haftadır aklımın köşesinde de almak kısmet olmadı bir türlü. Tekirdağ da memnun kalacaktır, eminim, kendini hamsi turşusunun yanında bulunca.
    ----------
    Peki Asmira!!! Yani valla kafam kazan gibi zaten, iki lobun arasındaki zar bana 'laf kıtlığında asma budamak' denir ya aynen öyle geldi. Şimdi tarifi baştan alırsak eğer, taze cevizi dalından kopardık, yeşil kabuğu çıkardık, sert kabuğu kırdık... Devam et ne olur ;)
    Unutmadan, Reşide Sultan'a sevgilerimi söyle lütfen.
    ----------
    Sağol varol sevgili Metin. Öğrenemedim kendimi kollamayı bir türlü. Kapari bulgurlu yerlere çok yaraşır, hani derler ya pezevengi gibidir ;)

    By Blogger Oya Kayacan, at 5 Kasım 2010 10:46  

  • Annoyam çok geçmişler olsun üzüldüm bak..
    dikkat et kendine..

    By Anonymous pembe, at 5 Kasım 2010 13:29  

  • Taze cevizi dalından kopardılar, yeşil kabuğu çıkardılar,biz onu kuruyemişçiden aldık, sert kabuğu kırdık... Karşımıza ceviz çıktı, iki lobdan ibarettir ya o ceviz.O iki yarımın arasında perde gibi bir kabuk vardır hani???Ben görsellerden arayayım bakalım bulabilir miyim dedim ama bulamadım. :(

    By Blogger asmira, at 5 Kasım 2010 14:19  

  • Peki Pembe, ederim. Üzülme sen, sevgiler...
    ----------
    Tamam Asmira tamam, zar lafı kafamı karıştırmış; kuru cevizde bayağı serttir o dediğin... Geç oldu ama anladııım :(

    By Blogger Oya Kayacan, at 5 Kasım 2010 14:48  

  • Geçmiş olsun Oya Hanım, acil şifalar

    By Anonymous Adsız, at 5 Kasım 2010 15:24  

  • :) teşekkür ederim Pınar.

    By Blogger Oya Kayacan, at 5 Kasım 2010 16:06  

  • Bir türlü doğru tarifi yapamıyorum, uygun sözcüklerle anlatamadım, neyse ki Annoya'm anlamış!Denersen şifa olsun, denemezsen de çabuk iyileş,seni seviyoruz!

    By Blogger asmira, at 5 Kasım 2010 17:38  

  • Çok geçmiş olsun...

    By Blogger SEDA, at 6 Kasım 2010 13:08  

  • Kabuklu cevizim yok, deneyemedim ama biber yöntemi çok iyi geldi Asmira. Anlatamamak değil, anlayamamaktı, pardooon.
    ---------
    Geçti gibi Seda'cığım. Çok teşekkür ederim.

    By Blogger Oya Kayacan, at 6 Kasım 2010 16:38  

  • Cok gecmis olsun.Acil sifalar dilerim.
    Sevgiler
    Sam

    By Anonymous Adsız, at 7 Kasım 2010 04:26  

  • Grip böyle geçermiş Sam, geçti gittiii :)

    By Blogger Oya Kayacan, at 7 Kasım 2010 08:39  

  • çok acilen geçmiş olsun Oya hanım.Aman havalar çok sakat dikkat edin kendinize.Camdan bakmak,bakabilmek!!İnsanların hiç vakti kaldımıki?Yok hiç vakitleri yok,hiçbirşeye vakitleri yok.Ne yazık.Ne büyük kayıptır camdan bakamamak..Son bir satır,cancan fena bozuk belliki.Ama sadece top oynayamamak değil derdi,sizin hastalığınızı hissettiğinden,o yüzden sarkmış yüzü.Adım gibi eminim.Sevgiler.

    By Anonymous madrugador, at 8 Kasım 2010 16:03  

  • Gecmis olsun. Ben gripken evde yatmayi da severim. Ilaclarla dirilince kitap okumak veya film izlemek pek keyifli olur. Ise gitmemek de cabasi...

    By Anonymous Adsız, at 8 Kasım 2010 23:21  

  • Dikkat falan nereye kadar Madrugador, oluyor işte. Kollanmak gerek ama nasıl ;)
    Biz koridor topu oynarız. O bir uçtan vurur ben öbür taraftan. Oynayamayınca bekledi haliyle topların başında, bozuldu... Duyarlıdır da çoook benim torunum, dediğin gibi üzülmüştür Annoya'sının salya sümük dolaşmasına, boru gibi çıkan sesine feelaaan...
    ----------
    Ben ilaç almam da Vejekedi, en fazlası eriyen asp.irin. Sürünmüyorum da herkesin bana biçtiği günler kadar. Dördüncü gün havuzda yüzüyordum ;) Ev gibi yok canııım, hasta olmanın keyfi de başka tabii, hele de etraftan ihtimam gösteriliyorsa :o)

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Kasım 2010 08:50  

  • ma che profumo che sale dalla pentola!oggi si va a marmaris pero' il broccolo era gia' stato acquistato in settimana, il link del suo post nel mio inbox che mi punta, niente da fare :)
    un abbraccio alla Sg.a Retsina

    By Blogger Unknown, at 11 Aralık 2010 09:31  

Yorum Gönder

<< Home