Kedili Mutfaklar

Pazar, Ağustos 21, 2005

Kızılcıklarım oldu


Galatasaray Balık Pazarı’nda, üstelik gecenin tam ortasında arayıp bulduğum kızılcıklarımın bugün ikinci mutfak etabı tamamlandı. İki kutu kızılcık, bir kilo sekizyüz gram dediydi manav. Likör yapmak için yarım kilo kadar kullandım. Az şeker, üç karanfil, bir şişe votka; bu sefer hepsi bu. Dinlensin bakalım.

Kalan kızılcığım dünden beri bir kilo şekerde yatıyordu, reçelim ekşi ekşi olsun dedim, sevdiğim gibi. Kızılcık öyle su koyveren meyveler gibi değil, sabah kalktığımda şekerini eritememiş, sadece boyamayı başarmıştı. Erken erken koyuldu ocağın üzerine, gerekenden fazla su ilavesi ile. Örttüm yani kızılcıkları iyice suyla. Bunun da nedeni, kızılcıklarımla üçüncü bir ürün yaratmak. Olur ya, yine acılı, dertli günler çıkageliverir, kan kusup kızılcık şerbeti içtim demenin de yeri gelir! (Kaynayan kızılcıklar fotografı bir deneme kaçağıdır!)

Harlı bir ateşe oturttum, ebadı içinde barındırdığından bir hayli büyük tenceremi. O hırsla o kabardı, ben köpüklerini sıyırıp aldım. (Köpük meselesi her reçelde önemli. Alınmamış köpükler reçelin ömrünü kısaltır, küf müf yapar.) Yine kaynadıkça oluşan köpüklerden arındırdığım reçel müsvettemin suyundan çalma zamanı geldi sonra. Huninin içine oturttuğum küçük bir çay süzgeçinden süzerek şişelendi bu güzelim renkli kızılcık suyu. Reçelim de kaynadı kaynadı, göz göz olma haline gelince de bir limon suyu ile kestirilip kapandı altı.

Gece gece kızılcık alışverişi yapmalara değdi doğrusu.

9 Comments:

  • ablacim bu blog isi iyi oldu derim ben.. yoksa senin bu mutfak harikalarini izleyemeyecektik degil mi ama?? bu arada: ne zaman geleyim sana???

    By Blogger Tijen, at 21 Ağustos 2005 16:17  

  • kizilcik en sevdiklerimdendir ve ne yazik ki bu ulkede yok -- herhalde! gecen haftasonu ilk defa bir kizilcik agacina rastladim ve cok buyuk bir agac olmasina ragmen uzerinde sadece toplasan 50 tane meyvesi vardi belki. Benim boyumun yettigi yerlerde 4 taneydi, topladim, yedim ve ektim cekirdegini. Bakalim ne olacak.

    Peki, hani kizilcigi yakinda bulabilecegimden degil ama likorunu de sadece alkole (vodka gibi) yatirip yapiyoruz degil mi? Tijen'nin kitaplarinda bahsedildigi usul.

    By Blogger fethiye, at 21 Ağustos 2005 17:10  

  • Tijen'cim, ben lafımı bir kere söylerim, "başımın üstünde yerin var..." demiştim değil mi taa eskilerde. Ama tövbe "gel" demem. Yani demedim başıma neler geldi, bir de desem n'oolacak kimbilir:)))...

    Sevgili Fethiye, görüyorsun değil mi hallerimi? Parablogoya şizofblogen falan oldum yani. Sanki benimle dalga geçen biri var blogun içinde. Yeme kafayı Oya yemeeee....

    Haa haaa, ne şekersin yahu! Kızılcık çekirdeklerinin yerini unutma sakın. Hatta bir tanesini çıkarıp biraz ezerek tekrar dik bakalım. Çok zor filizlenir çünkü meyve ağaçları, çekirdekten yetiştirmeye uğraşırsan eğer!

    Likör işinde belki Tijen de cevaplar seni. Ben kafaya göre takılıyorum çünkü. Tarifsever bir kadın değilim. Kızılcıkları üç dört kaşık şekerle üç dört karanfil ve anında votkaya basarak bekletmeye başladım. Bakalım ne olacak? Kamkatlarımı açıkta, vişnelerimi ise buzdolabında ve hayli fazla şekerle bir ay kadar bekletip iyice sulandırdım. Sonra votkalayıp kamkatı yine dışarıda vişneyi de yine dolapta bırakarak yaptım. Nefaset oldular.

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Ağustos 2005 17:47  

  • oya,
    ne guzel siselerin varmis senin oyle:)

    By Blogger hera, at 22 Ağustos 2005 10:47  

  • Evvvettt yaaa, hele o Kühne sirke şişelerine bayılıyorum... Migros kavanozu ve Paşabahçe şarafakisi! Buyrun bakalım üç reklam arka arkaya... Eee Hera'cım, çalış senin de olur:--))

    By Blogger Oya Kayacan, at 22 Ağustos 2005 19:37  

  • tamamdir, ben tijenin kitaplarinda yazdiklarindan sonra da senin bu yorum cevabindan yola cikarak bir seyler yapayim ;) tesekkurler.

    By Blogger fethiye, at 23 Ağustos 2005 18:26  

  • bir de... yok, unutmam mumkun degil kizilcik cekirdeklerinin yerini cunku herbirini ayri ayri, ufak saksilara ektim. bu aksam ikisini dedigin gibi cikarip azeyim bari; filizlenmelerine hayrim olur belki. yine boyle, yenidunya cekirdekleri ekmistim, 4 tanesi 20cm oldular bile. ;) TR'den getirdigim visnelerim ise halA basgostermediler ;(

    By Blogger fethiye, at 23 Ağustos 2005 18:29  

  • Fethiye'cim, malta eriği çekirdekleri yumuşaktır. Yani ısırılabilen çekirdeklere ben yumuşak diyorum. Onlar daha çabuk kök salıp filizleniyor.

    By Blogger Oya Kayacan, at 24 Ağustos 2005 08:45  

  • Oya, haklisin. Ben bu yumusak/sert cekirdek isini dusunmemistim! Visnelerim belki de kurudular bile. ;(

    By Blogger fethiye, at 24 Ağustos 2005 08:47  

Yorum Gönder

<< Home