Portakal suyunda elma
Annem Selma bile şaşırdı. Sabah kahvaltımızı hazırlarken reçeli de ateşe oturtuverdim. “Aferin benim marifetli kızım,” dendi bana. Kollarımı kabarttım, göğsümü gerdim.
Bu elmalar yenmediydi. Tatlarını mı sevmedim, çok mu aldım yoksa? Neyse, reçel olmak varmış kısmetlerinde. Yedi taneydiler, her renk ve çeşittendiler. Malumunuz olduğu gibi, yine kabuklarıyla birlikte aletimin cips kesicisinde kıyıldılar.
Önceden tencereye koyduğum yaklaşık 750 gram şekere, altı tane sıkma portakal ve greyfrutun karışık suyunu ekledim. Açtım altını. Elmalar da girdi tencereye. Karanfil ve kabuk tarçını yine ihmal etmedim. Harlı ateşte, köpüklerini alarak kaynattım. Kaşıktan damlama hali hafifçe koyulaşınca bir limon suyuyla kestirip kapattım.
“Aferin kızım,” dedi annem Selma bir daha. Bir yandan da gülüyordu.
Reçel yapan hallerimi sevmiş.
Tadına bakınca da, al sana kocaman bir aferin daha, etti mi üç...
Aferin bana.
5 Comments:
Yoktur zaten anne afferini gibisi, insan kac yasina gelirse gelsin. Receller yapip annemi evimde ne zaman agirlayacagim acaba, oyle gunler gelecek mi?
By Deniz, at 17 Ocak 2006 11:13
Sevgili kızlar Deniz ve İpek. Reçel deyince altından hemen anneler çıkıyor, ne şeker... Deniz'ciğim daha önce bana bir e-posta ile anlatmıştı annesinin reçel uzmanlıklarını. İpek'ten de, diyorum ya, hoş tarifler çıkacak biraz üstüne düşse. Doğrusu annem Selma'nın reçel konusunda ellerine kimse su dökemez diye uzun yıllar hiç reçel yapmayı düşünmedim bile. Şimdilerde yaptıklarım, annemin her meyvenin mevsiminde yapıp kocaman kavanozlarla çocuklarına (!) ve torunlarına vediği kavanozlarca reçelin yanında eğlenclik gibi kalıyor. Ama olsun, takdir topluyorum ya yaptığım soytarılıklarla:-))
Haa, bu fotoğraf iyi değil. Kavanozlar dolduktan sonra arta kalan ve de çokça sulu olan kısmı sadece. Yoksa daha kıvamlı ve her nedense jöleli oldu...
By Oya Kayacan, at 18 Ocak 2006 08:37
fotograf uzerine daha onceki yazışmamıza istinaden:
oyacığım, fotoğraf makinenin flashını tamamen kapatarak denesen çok daha güzel çıkacak sanıyorum. ama tabii bunun için en şart olan şart: gün ışığı! güneş ışığı değil, gün ışığı!
hani senin kediciklerinin oturduğu bir cam kenarı vardı, orada tam da günün en aydınlığında obje çekimi dene bakalım, makineni sarsma, flash olmadığı için daha uzun sürecek pozu tamamlaması
By hera, at 19 Ocak 2006 10:23
Portakal suyunda pişirmek ! vallahi tebrikler, ben hemen yaparım bunu, ne nefis olmustur yarabbim..
Eline koluna sağlık ve afferinlerin sayısını da kıskandım, darısı başıma:)
Sevgilerimle
Figen
By ZeYNeP, at 19 Ocak 2006 21:22
Tamam sevgili Hera, söz veriyorum çalışacağım... İki gündür denemelerimde hem başarılı hem de başarısız oldum. Yıllar önce bir Zeiss Ikon makineyle ne de güzel siyah beyazlar çekerdim, oooysaaa... Nostalji buraya da karıştı işte.
Figen'ciğim sağol. Yaptınsa hem afiyet olsun, hem de haber ver ki aferin alasın!
By Oya Kayacan, at 19 Ocak 2006 23:18
Yorum Gönder
<< Home