Normale dönüyoruz
(Arkamda duran Atatürk portresi Annoya'nın çok sevdiği Avni Arbaş'ın. Avni amca ölmüştü de Annoya çok üzülmüştü. Kafamda da Fofo.)
Neyse ki ne, bizimle ilgilenmeye başladı biraz. Artık sabahları sağından sağından kalkıyor. Zaten sadece ev düzenli olmadığında solundan kalkar o. Bildiğimiz için uzuncadır sesimizi soluğumuzu pek çıkarmadık. Gördünüz gibi makarnalı yazıya sızdık sadece usulca, biraz mızmızlanmaya başladık, baktık ki üzülüyor kestik hemen aleyhinde yayını. Sabahları da sepetlerimizde uyandık, onu rahat bıraktık.
Derkeeeen işte o yumak yumak uyanmalarımıza başladık yine, Annoya’mızla üçümüz kucak kucağa. Dün sabah olduğu gibi. Sonra kalkıp giyindi gitti. İşi gücü de yok bugün, bir şey de demedi bize. Nereye gitti acaba?
Döndü geldi ki elinde bir kocaman fare. Aslında ona fare değil sıçan derler galiba. Şöyle bir baktık önce uzaktan. Korkacağımız varsa bile korkmadık, hattâ ürkmedik bile. Annoya bizim korkulu rüya bile görmemize izin vermez çünkü.
Günün geri kalan kısmını bu Fofo dediğimiz fareyle eğlene uyuya geçirdik.
(Küpe çiçeklerimiz açmak üzere. Yaseminler açtı ama buradan görünmüyorlar. Dün Annoya'nın getirdikleri arasında bu tenekeden kuşlar da vardı. Çiçeklerin arasına yerleştiler, oturuyorlar.)(Annoya, Annas Pepparkakor diye bir kutu almış kendine. Zencefilli bisküvi imiş. Biz sevmedik ama o tıkır tıkır yiyor kahve yanında ve de pek lezzetli buluyor. Fofo da sebepleniyor galiba.)
Akşamına da ızgara balık yedik, bu da demek oluyor ki üç orta boy somon parçası. Bize yiyebildiğimiz kadar yedirdi, gerisini de o yuttu.
Biz salata yemedik, şarap da içmedik tabii.
Yemekten sonra anlattığına göre Ikea’ya gitmişmiş.
7 Comments:
güle güle oturun yenilenmis evinizde!
anna'nin zencefilli kurabiyelerine ben de bayilirim, benim yerime de yiyin mis kokulu kurabiyeleri.
By Isil Simsek, at 11 Haziran 2006 15:25
Ev konusunda eksik olma Işıl... Zor bir devre geçiyor ve mutluluk getiriyor sonunda; boya işi böyle bir iş.
Annas'ın zencefillilerini ben de çok beğendim, keşke daha önceden dadansaymışım. Ne haber sizin oralardan? Bıdık nasıl? Aklımda hep o deri koltuğu ne zaman parçalayacak diye bir soru işareti var! Benimkiler yazlığına misafirliğe gittiğimiz bir arkadaşımın deri koltuklarını hacamat etmişlerdi de:-)))
By Oya Kayacan, at 12 Haziran 2006 12:34
Annoyacim,
Bibik sagolsun ilk gunlerde bir iki yere tirnak gecirdiyse de sonradan birakti o huyunu. Burada aldigim tirmalama tahtasini Istanbul'dakinden cok daha fazla sevdi ve onu tirmaliyor, yoksa napardik bilmem, cunku moilyalar bizim degil, evsahibinin ;)
By Isil Simsek, at 12 Haziran 2006 17:54
Seviindim Işıl'cığım, okumuştum eşyalı tuttuğunuzu. Bibik tabii, Bıdık çok genel oldu değil mi:-(
By Oya Kayacan, at 12 Haziran 2006 20:05
Ohh makarnlardan sonra somon, afiyet olsun guzellerime:) Faremizde tam oynamalik yani:)
Ilk fotografi cok begendim..
By Hanife, at 15 Haziran 2006 02:14
Kimsecik Fofo'yu evlat edindi Hanife'ciğim. Ona bebecikken aldığım Coco the crocodile ile yıllarca sürmüştü bu evlatlık edinme hali. Sonra Coco'ya ne oldu bilmiyorum. Ara tara yok. Yerine Fofo geldi işte. O boyutlarda ama hafif oyuncak olması çok önemli Kimsecik için. Yakalıyor ensesinden miyavlaya miyavlaya taşıyor evde üç aşağı beş yukarı.
By Oya Kayacan, at 15 Haziran 2006 14:32
bişey sorcam o foto'daki kurabiyeleri nasıl bulabilirim acaba yada nerde satırlır???Bize biri getirmişti onada biri fln getirmiş ama nerden alacağımı bulamadım eğer biliyosanız urbanlife@windowslive.com adresine mail atarsanız sevinirim
By Sevinç, at 12 Temmuz 2009 19:39
Yorum Gönder
<< Home