Kedili Mutfaklar

Çarşamba, Mayıs 09, 2007

Domates biber patlıcan


Kullandığım ne varsa, hepsi ayrı telden çalıyor. Güneş kurusu eski yaz domateslerimi bitirmeye çalışıyorum artık. Yeni yaz geliyor eli kulağında. Çanakkale domateslerinin kokusu tadı bu yıl da varolursa alır yerim yine. Yok onlar da hormon kurbanı oldularsa bilmem.
Patlıcanlarım eskiden turfanda dediğimiz mevsimi yaşıyor. Bahçe, minik, lekeli rugan parlağı, üstelik eski zamanları çağrıştıran acımsısı var hafiften. Pijamalı soyduktan sonra bol sirkeli suda bekletiyorum. Acısı gidiyor ve bu yemeğe çok yakışan ekşisi geliyor. Boyuna dilimleyip uzun şeritler yapıyorum patlıcanlarımdan, sirkeli suya atmadan. Yanına yine şeritler halinde kestiğim biberleri de koyuyorum. Biberler sera çıkışlı belli, özene bezene yaratılmış hallerinden belli.
Kocaman bembeyaz sulu sulu soğanlar, inci diyorlar; çok kullanıyorum onlardan. Üç patlıcana üç baş soğan piyaz doğrama, bir baş da sarmısağın dişleri patlatmaca.

Sebzelerimi sirkeli sudan şöyle bir silkeleyip çıkarıyorum, sıkmadan. Kat kat yerleşiyor malzeme tencereye, tuzu, şekeri ve sızması ve az suyu koyuluyor. Pişiyor tıkır tıkır.

İşin sonu şöyle geliyor. Zor ama becerebilirseniz eğer, dibini tutturuyormuş gibi yapıyorsunuz.
Bıçak sırtı bir andır o. Her zaman herkese söylemem ama yeşil olmayan bazı zeytinyağlılarımın acayip lezzeti de bundan sebeptir!

Ocağı söndürünce tencereye bol dereotu katıp sıkıca kapaklayarak demlendirin bir süre.

Dooomates biber paaaatlıcaaaan.

14 Comments:

  • Oya' cım, kurutulmuş domateslerde rengi kırmızı kalsın diye kullanılan bir madde var. Zararlı olup olmadığını bilmiyorum ama katkıdan uzak duruyorum ya kendimce... Minik minik "ama kiraz domatesten biraz büyük" domatesler aldım dün. Birazını dörde bölüp serdim güneşe. Kurusunlar bakalım ne olacak. Bu akşam bir kısmını da iki patiska arasında kurutmayı deneyeceğim yine güneşte.

    Sonucu sana gönderirim. :-)

    - En son aldığım kurutulmuş domatesin üzerinde "güneşte kurutulmuş" yazsa da lezzetinde bir odun isi kokusu vardı :-(

    By Blogger Çiğdem, at 10 Mayıs 2007 10:01  

  • Çiğdem yaaa, kaç zamandır, "Kürşat'ı nasıl bilirsin?" diye soranlara methediyorum hep. Umarım onlar da boyacılardan değildir. Üzülürüm vallaaaa!!!
    E tabii ki senin yaptıkların daha lezzetli olacak. Kireçle denense nasıl olur acaba? Kayısı gibi, patlıcan gibi..., domatesin de reçeli yapılırken kireçleniyor galiba. Şekerlenmese de sadece kireçle bırakılsa??? Fikirdir, geliştirilebilinir Mİ ACABA?
    Öptüüüüm.

    By Blogger Oya Kayacan, at 10 Mayıs 2007 18:20  

  • Bilmem ki, onu da deneriz. Benimkiler şimdilik renkleri bozulmadan kurumaya yaklaştılar. Böceklenmesin diye fırınlıyorlarmış o sırada renk gidiyor herhalde. Ben marine edip konservelemek istiyorum.

    Geçenlerde hiç şekersiz çilek marmeladı yaptım denemek için. 1 kilo çileğin suyunu kaynatıp şerbet haline getirdim kalan yarım kilo çileği de bu suyla marmelat haline... :-)

    Tadı bana az geldi, içine azıcık da pekmez ekledim. Çok lezzetli oldu.

    Bir de senden şu çilekli votkanın tarifini alırsam mevsimi değerlendirmiş olacağım :-)

    By Blogger Çiğdem, at 11 Mayıs 2007 10:54  

  • Çilekli votkanın da tarifi yok gibi. İstediğin miktar çileği istediğin kadar votkanın içine bırakıyorsun. Çilek renginde ve tadında, kokulu mis gibi votka oluyor. Azdan çoğa doğru şeker kullandığın zaman likör elde ediyorsun, istediğin tat ayarında.
    Kireçleme durumu için, annem meyveleri tek sıra halinde büyük bakır tepsilere dizer, üstlerine hava almayacağı gibi cam örter ve güneşin altına bırakırdı. Galiba camın altında oluşan ter damlacıkları zaman zaman bezle kurulanıyordu. Burasını sormalıyım bir ara.
    Şekersiz reçelin reçel kıvamı oluyor mu? Yabancı markaların şekersizleri jöle katkılı mesela...
    Sana kolay gelsin Çiğdem'ciğim, ne güzel uğraşlar bunlar...

    By Blogger Oya Kayacan, at 11 Mayıs 2007 11:55  

  • Oya' cım, henüz evimi getiremediğim için anneannemden kalma yöntemler kullanıyorum. Yani senin bızzzt yerine tel süzgeç, rende, havan gibi :-)Ev tamam, her şey tamam bende zaman yok gelip toparlanamıyorum.

    Çilekleri yıkayıp ayıklarken yumuşaklarını ayırdım. Tel süzgeç yardımı ile püre benzeri bir şey elde ettim. Onu da az limon suyu ile kaynatınca oldukça kıvamlı oldu. Ben reçelin üzerinde oluşan köpüğü şekerden zannederdim, meğer meyve yapıyormuş. Arkadan sertçe çilekleri bu şuruba ekledim. İşte o noktada sulandı. Bu yüzden çokça pişirdim haliyle marmelat oldu :-) Oysa ben reçel istiyordum :-)

    Biliyorsun jelatin bile olsa katkı sevmiyorum. Bu yıl denemeler yapıyorum. Bakalım seneye ne olacak.

    By Blogger Çiğdem, at 11 Mayıs 2007 12:16  

  • Çilekli votkayı hiç denemedim ama vişneli votka şahane olur. Deneyin derim.

    By Blogger kuzine, at 14 Mayıs 2007 17:43  

  • Merhabaaaaaaaa,

    şu yazışmaları okurken nasıl mutlu oldum anlatamam. Bu yaz bahçeme domates ektim. Oldukça fazla olacaklarını umut ediyorum :)) Olmasalarda burada bahçesi olan teyzelerden alıp kurutmak istiyorum. Ama ilk defa bu işlemi yapacağımdan nasıl yapılacağını bilmiyorum. Çiğdem Hanım dediğiniz gibi yıkayıp dörde bölüp güneşe bırakmak yeterlimi? çürümüyormu? tuzlamalımıyım?.. Bilgi verirseniz nasıl mutlu olurum anlatamam.

    Ayrıca Oya Hanım, şu çilekli votkayla ilgilide birşey sormak istiyorum. Votkanın içine çilekleri attıktan sonra ne kadar bekletmeliyiz. Ve şekeri nasıl eklemeliyiz? Bu konuda yardımcı olabilirmisiniz.

    Yipuuu çok sevindim sizleri bulup tanıdığıma...

    Sımmmsıcak sevgiler.

    Şimdiden teşekkürler...


    Bu sırada yemek tarifini anlatım şekliniz pek keyifli :)) Söylemeden geçemeyeceğim...

    By Anonymous Adsız, at 17 Mayıs 2007 22:58  

  • Bu mutfağın kedileri nerelerde
    Sevgiler
    Minno&Boncukçu

    By Blogger Boncukçu, at 18 Mayıs 2007 08:22  

  • Sevgili Zerrin,

    Benim kuruttuğum domatesler cherry domatesin biraz büyükçesi domateslerdi. Normal boyda olanları henüz denemedim.

    Buranın (Edremit) güneşinde 3 günde kurudular. Bozulmadılar, renkleri de kırmızı kaldı. Şu anda mutfakta bez torbanın içinde bekliyorlar. Çok büyük domatesleri halka halka kesip kurutmak ya da 4 yerine 8' e bölmek kurutma zamanını kısaltabilir belki.

    Şimdiden afiyet olsun.

    By Blogger Çiğdem, at 18 Mayıs 2007 10:37  

  • Nasıl hastaysam? Berbat hastayım! Etrafıma sataşamıyorum. Kendimle uğraşamıyorum. Geçmiyoooo. İki haftadır geçmiyo.
    ----------
    Kuzen, beni bilirsin, votkaya katmadığım yok. Bu da çok güzel oluyor.

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Mayıs 2007 15:10  

  • Misss gibi bir Zerrin'imiz var artık. Bloguna bakınız, orası da misss... Çiğdem'ciğim yokluğumda kendi payına düşen cevapları vermiş. Bana da çilekli votka kalmış. Şeker ve çilekleri aynı zamanda koyuyorum votkaya. Şekerin erimesi ve çileklerin rengini votkaya aktarması kadar (asgari) zamana ihtiyaç var. Şeker erimesini kolaylaştırmak için şişeyi çalkalamak mübah! Şeker konusunda kimsenin ağzının tadı diğerini tutmaz. Ben bal gibi sevmem mesela, ayarımı bilirim. Tülbentten süzerek bir şişeye alıp derin dondurucuda tutulursa, içerken içine hatta azıcık limon kabuğu, nane yapraklarının tepesi gibi süsler koyulacak olursa...
    ----------
    Sevgili Boncukçu & Minno, Annoya'mız mutfağa girdiğinde biz de onunla beraber mutfaktayız her zaman. O hastalandı zavallı, ara sıra tek gözünü açıp öbürünle uyuyarak çorba yapıyor kendine. Kalın kafalı üstelik, doktora gitmiyo, ilaç almıyo doğru dürüst. Haa bir de fotoğraf makinesi bozuldu. Dün gitti yeni bir makine alıp geldi hasta hasta. Bir de Ananinemiz Selma'yı bize getirdi. Ananinemiz bakıyor şimdi Annoya'mıza. Biz de çok yakında ekrana döneceğiz. Tamam mı? Mucccxxx, Kimsecik & Cancan

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Mayıs 2007 15:39  

  • arkadaş var yaa.. kadın kısmının okumuşundan çektiğim kadar hiç bişeyden çekmedim yahu.. öğlen iş yerinden çıkıp laptopu almaya eve gittim.. kediler.. kablolar derken tam çantayı kapatıcam.. Dede abiii... Efendiim...? Benim ingilizce ödevi nooldu dede abi..??... Eeerr.. Konusu neydi..? Ankarada su rezervleri ile ilgili yorum ve haber dede abi... hımm.. tamam.. işe döner dönmez hemen hazırlıyorum.. İşe dön.. bi wireles yakala.. araştır.. ingilizce Ankarada su kesintileri ile ilgili bi haber ve yorum.. aha.. Writings on water.. eee.. bu ne..?? aa... yemek tarifi. aaa.. kediler.. iki saatir burdayım.. ödevi bitiremezsem komşunun küçük kızı bana küser.. off.. nedir benim bu okumuş kadınlardan.. okumakta olanlardan ve mutfaktaki kedilerden çektiğim..

    By Anonymous Adsız, at 21 Mayıs 2007 16:37  

  • Tatlı tatlı anlatmışsın Dede Abiiii... Eee Aski'ye aç bi telefon sorunu çözüldü bil diyeceğim ama ödev İngilizce. Arapça olsaydı! Yaptın bitti mi peki, sevindi mi komşu velet? Unutmuş, yazmamışsın. Mutfaktaki kedilerden sevgilerhhh!

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Mayıs 2007 18:24  

  • hımm.. komşunun velet bluğ çağına yeni girmiş bi hanım kızımız.. bu nedenle ona velet yerine küçük hanım diyelim hep beraber.. askerdeki tertipçilik gibi biz çektik onlarda çeksin olayı olmasın.. neyse.. yazı tamam.. biraz kes yapıştır oldu.. özellikle yazıda bahsedilen şehrin ismini Ankara diye diye değiştirirken baya içim sızladı ama dert dil.. görev görevdir..
    berbat bi kış günüydü.. neden diye sormayın çümkü anlatmak için başka bi blog lazım ama bizim evin yani yeni bahçeli evin ilk kayıt altına alınan kedisinin adı Jet Lee.. ve jet lee erkek.. ve bizim ev anaerkil bi sistemle yönetiliyor.. bu ana erkil otoritenin zirvesi olan annem.. neden bu yaşta hala annemle yaşadığımda ayrı bi blog konusu.. jet lee nin hamile bıraktığı bütün hanımların zor kış şartları nedeni ile bizim evde doğum yapmaları gerektiğine karar verdi.. takip eden doğumlarla beraber kediler tufandan kurtulmuş nuh kavmi gibi çoğalmaya baladılar.. hepsine tek tek isim bulan ve beni bunları öğrenip ezberlemeye zorlayan annemin himayesinde her odaya ortalama 6 kedi düşecek şekilde yayıldılar.. pufff.. yazmak bile yoruyor.. okumuş kadınlardan ve okumuş kadınların özlük hakları konusunda bilinçli kedilerinden cidden bıkmış durumdayım.. hayatta değişiklik yapma zamanımmı geldi ne..??

    By Blogger dedeinan, at 28 Haziran 2007 02:28  

Yorum Gönder

<< Home