Humpty-Dumpty
Benim Annoya'm böyledir. Ne yaptığını bilir! Bir Humpty Dumpty oyuncağı yapacak diye, bu yumurta kılıklı yaratık hakkında öğrenmediğimiz kalmadı. Kitabını da yeniden almalıymışız. Arayacağız tabii. Bilinçli okumak gerekiyormuş meğer Alice Harikalar Diyarında kitabını. Anlamışız ki pek çocuk kitabı değilmiş.
Oyuncağa gelince, iş var torbada! Bir kere çok büyük oldu. O sarı parçalar ayakları, yumurta bedeni benim on mislim filan. Biz oynayamayız, belki korkarız bile. İçine ne dolduracağımızı da bilmiyormuşuz. Kırpık, pamuk, sünger, köpük..., ara ki bulasın.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Lewis_Carroll hakkında biraz bilgi gerek. Tamam, adam pek sağlam pabuç değilmiş galiba. Rivayetmiş tabii bütün bunlar ama ateş olmayan yerden Wikipeduman çıkmazmış bir yandan da.
Bir de şu laflara bakar mısınız?
Humpty Dumpty: Bir sözcük kullandığım zaman, söylemek istediğimle tıpatıp uyuşmalı ne bir fazla ne bir eksik.
Alice: Esas mesele, tek sözcükten çok anlamlar doğurabilmek.
Humpty Dumpty: Esas mesele hangi anlamın anlamların efendisi olduğu.
Öffff be. Var ya bu Lewis Amca, din, politika, tarih, mantık, felsefe, matematik..., yutmuş adam yahu. Biz korktuk, daha da korkmak için kitaplarını* daha şiddetle aramalı, hemen bulmalıyız.
www.lindasolovic.com/humptydumptylarge.html Annoya'm böyle eğlenceli şeyler de yapsa bize. Zaten yeni bir dikiş makinesi almalıymış. Bizimki 30 yıllık filan bir alengirli Singer, zamanının en alâsıymış. Londra'da oturmaya niyetliyken almış Annoya oralardan. Burada gören Singerciler bayılıyor ama kimse derdini anlayıp derman olamıyor. Çok otomatik çooook.
Bu kadar yumurta konuşup da yemezsek olur mu? Olmaz. Annoya yine bir ilke imza attı. Dondurucuda her daim dolu duran ot kutusunu çıkardı dışarı. Bu ot kutusu, pazardan alınıp veya toplanıp eve getirilen ve de derhal tüketilemeyen dayanıklı yapraklar için. Yani maydanoz dereotu filan koymuyoruz kutumuza. Şimdi de tavayı tereyağı ile sıvazlayıp, üzerine avuçla bu ot yaprak falan yeşilliklerinden koydu. Tuz ve karabiber ilave ederek kızdırdı tavayı. İçine pat pat iki yumurta kırıp pişirirken yeşillikleri kenarlarından içe doğru topladı. Almanların dreikorn-brot dedikleri üç hububatlı ekmek dilimi kızartıldı. Yumurtalar üzerine alındı.
Defne yaprağı haricinde yalanılıp yutuldu.
http://www.sabian.org/Alice/alice19mj.htm (...ve yumurtanın felsefesi, okuyun!)
* Through the Looking-Glass / Aynanın İçinden
Oyuncağa gelince, iş var torbada! Bir kere çok büyük oldu. O sarı parçalar ayakları, yumurta bedeni benim on mislim filan. Biz oynayamayız, belki korkarız bile. İçine ne dolduracağımızı da bilmiyormuşuz. Kırpık, pamuk, sünger, köpük..., ara ki bulasın.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Lewis_Carroll hakkında biraz bilgi gerek. Tamam, adam pek sağlam pabuç değilmiş galiba. Rivayetmiş tabii bütün bunlar ama ateş olmayan yerden Wikipeduman çıkmazmış bir yandan da.
Bir de şu laflara bakar mısınız?
Humpty Dumpty: Bir sözcük kullandığım zaman, söylemek istediğimle tıpatıp uyuşmalı ne bir fazla ne bir eksik.
Alice: Esas mesele, tek sözcükten çok anlamlar doğurabilmek.
Humpty Dumpty: Esas mesele hangi anlamın anlamların efendisi olduğu.
Öffff be. Var ya bu Lewis Amca, din, politika, tarih, mantık, felsefe, matematik..., yutmuş adam yahu. Biz korktuk, daha da korkmak için kitaplarını* daha şiddetle aramalı, hemen bulmalıyız.
www.lindasolovic.com/humptydumptylarge.html Annoya'm böyle eğlenceli şeyler de yapsa bize. Zaten yeni bir dikiş makinesi almalıymış. Bizimki 30 yıllık filan bir alengirli Singer, zamanının en alâsıymış. Londra'da oturmaya niyetliyken almış Annoya oralardan. Burada gören Singerciler bayılıyor ama kimse derdini anlayıp derman olamıyor. Çok otomatik çooook.
Bu kadar yumurta konuşup da yemezsek olur mu? Olmaz. Annoya yine bir ilke imza attı. Dondurucuda her daim dolu duran ot kutusunu çıkardı dışarı. Bu ot kutusu, pazardan alınıp veya toplanıp eve getirilen ve de derhal tüketilemeyen dayanıklı yapraklar için. Yani maydanoz dereotu filan koymuyoruz kutumuza. Şimdi de tavayı tereyağı ile sıvazlayıp, üzerine avuçla bu ot yaprak falan yeşilliklerinden koydu. Tuz ve karabiber ilave ederek kızdırdı tavayı. İçine pat pat iki yumurta kırıp pişirirken yeşillikleri kenarlarından içe doğru topladı. Almanların dreikorn-brot dedikleri üç hububatlı ekmek dilimi kızartıldı. Yumurtalar üzerine alındı.
Defne yaprağı haricinde yalanılıp yutuldu.
http://www.sabian.org/Alice/alice19mj.htm (...ve yumurtanın felsefesi, okuyun!)
* Through the Looking-Glass / Aynanın İçinden
18 Comments:
Oyacan,
Oyuncağın içine kuru otlar doldurmak istersen biz yardımcı oluruz kardeş...Heeeeeeee hee
By Adsız, at 17 Ağustos 2007 13:24
Lewis Carroll buraya, yani Guildford'a sık sık gelir, gezermiş. Bir parkta Alice'in ve tavsaninin heykeli var. Kışın bir kez de "Lewis Carroll'in dolaştığı yerler" temalı bir yürüyüş turu düzenlenmişti, gidememiştik, Defne'cik küçüktü.
By Isil Simsek, at 17 Ağustos 2007 15:12
Eveeet Mine'si, ne şeker olur... Saman dolu oyuncaklar ne zaman vardı sahi? Sanki görmüüşlüğüm var onları. Kokar ama biraz, bir de böcekler çıkarsa ya içinden?
----------
Işıl'cığım ince ince inceleme konusuymuş meğer bu adam. Ben çocuk kafamla okuyup pek sevemeden unutmuş gitmişim. Defne'ciği kucak kucak severim...
By Oya Kayacan, at 17 Ağustos 2007 17:18
Iki gündür hanimin Singer makinasini tamir edecegim diye ugrasiyorum.O da 15 senelik hafiza benimkine dönmüs bazi seyleri unutuyor.Tabii öyle olunca ben ve Carlincin "sarmanim" kapsama alanina girmemek icin ne yapacagimizi bilemiyoruz.Bakalim bu isin altindan nasil kalkacagiz.Eskiden kolaydi simdi Siger'de kapandi.
Sevgilerle.
By ERDIL, at 18 Ağustos 2007 01:34
sevgili oya hanım,
kitabı geçenlerde tekrar okudum. gerçekten muhteşem bir yazar lewis carroll. ben carroll'ın, sohbet ettiği bu küçük kızların entelektüel gelişmelerinde ne tür katkısı oldu, onu merak ediyorum. ne oldu o kız, hayatı nasıldı vs.
içi saman dolu yastık hatırlıyorum ben de. semsert olurdu ve evet kokardı.
ben, işte gördüğünüz gibi dönüp dolaşıp geldim oya hanım:)
sevgilerimle.
By endiseliperi, at 18 Ağustos 2007 11:12
Merhaba sevgili Erdil Bey... Sizin Singer daha genç sayılır canım, ha gayret iyice sıyırmadan kafayı toparlayıverin bakalım. Bizim Singer'ciler tam gaz çalışıyor izlenimi veriyorlar TV reklamlarına bakılırsa. Ancak olay şudur ki, Singer mağazalarına artık rastlanmaz oldu. Arayıp bulmalı bakalım, nereye uçtu bunlar yahuuu? Muhtemelen ucuz kiralı sokak arası dükkanlara. Öyle ya bu devirde dikiş dikmeyi zûl sayıyor çoğunluk. Adamlar cadde üzeri kiraları ödeyemez olmuşlardır.
----------
Peri'ciğim, kalakaldıktı yani ööölece. İyi ettin sahneye dönmekle!
Nereden akıl ettin sahi durduk yerde Alice okumayı, büyüdükten sonra yani? Ben de çocuk kafamda bir sürü soru işaretleriyle kalan rahmetliyi pek sevmezken, bu yaşta sever oldum!
Bu adreste sorularına ipuçları vardır belki...
http://www.lewiscarroll.org/info.html
----------
By Oya Kayacan, at 18 Ağustos 2007 12:52
Oyacan,Bizim eve yakın bir Singer var hala...
Altıntepe de..
Emekli Sandığı var ya...
O sokağın başında..
Ben telefon numarasını da öğrenip buradan yayınlarım ilk fırsatta...
Yayıncınız......:)
By Adsız, at 18 Ağustos 2007 13:25
Uğraşma Mine'si. Internette vardır, bana yakın olanı bulurum. Ama modellere bir baktım da..., oohoooo, almış başını gitmiş bu iş. Kullanışlı bir tane bulmak gerek. Öyle beyni benden çok ileri olanlarla pek anlaşamıyorum da 8~}
Sen bana geçen yıl Tuzla'da ağacından kopardığım yaprakların adını yazsana. Onlar da dondurucuda duruyor ve ot yaprak kullanmak istediğim her yere giriyorlar. Kokusu, hele kızarınca çok güzel. Yumurta yaptığım tavanın dibinde onlardan da vardı ve çok lezzetli oldu.. Telefonla da sorarım ama kayıtlarda kalsın istedim!
By Oya Kayacan, at 19 Ağustos 2007 11:02
Oyacan,
Türkçe adı olarak :Melissa diyorlar..ama değil tabii ki..
Lippia citriodora...
Limonataya da çooook yakışır o...
By Adsız, at 19 Ağustos 2007 11:42
http://www.botanypictures.com/plantimages/lippia%20citriodora%2003.JPG
Mine'si, inanamıyoruuuum, işte bunlar benim yapraklarım... Adı da Mine Çiçeği imiş... Mine çiçeği buysa eğer kırlarda mavicik mavicik açan miniklere ne demeye mine diyorum peki ben?
By Oya Kayacan, at 19 Ağustos 2007 12:07
Sevgili Oya,
İngilizceden ilk anım "humpty dumpty set on a wall" ve topalak ingilizce öğretmenimin tahtaya beyaz tebeşirle çizdiğituğla dıvar üzerinde oturan yumurta adam :)Evdekileri bayıltana kadar şiiri okuduğum rivayet edilir. (Orasını hiç anımsamıyorum:))
By Boncukçu, at 20 Ağustos 2007 11:56
Benimki, "row row row your boat gently down the stream, merrilly merrilly merrilly life is but a dream."
...and so it is Boncukçu!
By Oya Kayacan, at 20 Ağustos 2007 14:56
Hımm..yumurta süper duruyor..
By Age35, at 20 Ağustos 2007 22:22
Çok lezzetliydi Yaş 35. Tavsiye ederim! Ot, yaprak, yakıştırdığın baharat ve tuzu tereyağlanmış tavada hafifçe kızartıp yumurtaları öyle kıracaksın. Böylece yumurtanın lezzeti de gerçek yumurta olarak kalıyor. Sevgileeer...
By Oya Kayacan, at 21 Ağustos 2007 09:46
Su Alice Harikalar Diyarında meselesi ne zamandır benim de kafamı kurcalıyor.
Derin bir yapıt oldugu kesin.
AHtta örnek verdigin diyalogda hoş bir aşmışlık var ki, mesleki egitime giderken -görevdaşlarla birlikte yatılı- alıp okusam mı diye düşündürdü beni.
Ancak koca kadın Alice mi okur diyecekler endisesi var, hala toplumu onemsiyoruz haliyle :)
Hele bir de ilk defa tanısacagim insanlarsa sozkunusu olan.
neyse
http://anlatanne.blogspot.com/2007/07/ne-demiti-fndk-faresi.html
bu da benim ucundan Alice'den bahsettigim bir yazim.
Sevgiler
By Binnur A. Ö., at 21 Ağustos 2007 12:28
Binnur'cuğum, al yanına git eğitime bana kalırsa... Bıyık altından da olsa gülmeye çabalayan görevdaşlar olursa, içinden cımbızladığın bir cümleyi oku ve açıklamasını iste. Belki de bir nevi zeka seviyesi ölçümü şeklinde oyuna dönüşür, eğlenceli olur 8~}}
Hafta sonu Hallmark kanalında filmini seyrettim Alice'in. Tam da yerine rastgeldi yani! Görselliğe odaklandığım için derin incelikleri kaçırdım, üstelik İngiliz aksanı pek koyu kullanılmış!!
Yazını okudum. Çok ders var içinde bu yapıtın.
By Oya Kayacan, at 21 Ağustos 2007 13:40
hahaa boncukçu hatırlamıyor ama ben gayet iyi hatırlıyorum evcek hepimize humpty dumpty den baygınlık gelmişti:))
By Nenoni, at 22 Ağustos 2007 09:47
Bu hatırlatma / anı için teşekkürler Nenoni 8~}
By Oya Kayacan, at 22 Ağustos 2007 10:30
Yorum Gönder
<< Home