Kedili Mutfaklar

Çarşamba, Kasım 07, 2007

Yaprak paçavra

Anneannem Estreya’ya kızanlar vardı. Sabahın köründe mutfağa girilir, ev yemek kokusuna boğulur muydu hiç? Daha çaylar demlenmemiş, kahvealtılara oturulmamış, bir sigara bile tellendirilmemişken olacak iş miydi? Ablam Hülyalarla Anneannem Estreyalar, bir süre yaz aylarını aynı yazlık evde altlı üstlü geçirmişlerdi. Ev halkları bahçeye kahvaltı sofrasını hazırlamaya başladığında, o mutfakta yemek faaliyetlerini sonlandırmış, bacak bacak üstünde keyif sürmeye başlamış olurdu. Millet böğrüne aldığı soğan kokusu darbeleriyle uyanmışmış, ne beis; dolmalar sarılmış, tencere tıngırdamakta.

Halim benziyor ara sıra anneanneme. Bu sabah mesela, kargalar bok yemeden uyanışa geçmişim yine, tepemde kığğrul krulğğğ söyleniyor benimkiler, sarıl bize kafalarımızı kaşı anlamında. Saatlerin erkene çekilip sabahların sis pus renklerinde olması da üstünüze afiyet fena bozmuş zaten keyfimi...

Peh peh, az biraz oynaşıp çocuklarla bulmuyor muyum kendimi mutfakta? Yaprak sarmaya temayüllü bir halde değil miyim üstelik? Adı Kurtalan Ekspres eşlemesiyle aklımda kalan bir paket Yurtalan yaprağı duruyor dolabın alt çekmecesinde ya, gözüm onda.

Derken, “Hooop hooop Oya,” demişim kendime, “sarmadan yesene şu yaprakları. Var ya yerel yaprak yemekleri hani? Ispanak gibi pişiriyorsun şimdi bunları, çabucak olup bitiyor! Annoya da Kimsecik ve Cancan'a kalıyooor.”

İyi ki demişim, daha az iş sanki. Önce kaynar suda üç beş dakika tuzunu attırdım yaprakların. Damarlarını çıkarmak zormuş, başa gelince anladım. Sapından tuttum bir elimle, diğer elimin baş parmağını damar aralarından ite soka, elimde yaprakların iskeletleri kalana kadar uğraştım. Soğanla kıyma birlikte suyunu saldı ve çekti. Paçavra haline getirilmiş yapraklarla birlikte pişti de pişti de pişti, ki yumuşasın yapraklar yenebilir hale gelsin. Karabiber çektim, bulguru da kattım.

Sarmısaklı yoğurtla ağzıma layık oldu sonunda.

Sarmaya değişmem ama.

Tembel şey n’olucak!

Anneannen Estreya olsaydı böyle mi yapardı?

----------

Sürpriiiz...

Evet pek yakında sürprizli bir yaprak harekatım olacak. Yirmi kadar yaprağı bir kenara ayırın... İçinde yaprakları tuttuğunuz kaynar suyu atmayın. Soğusun, koyun bir kavanoza beklesin biraz.

5 Comments:

  • Bence de yaprak sarmak daha kolay! Sabahlari yemek pisirip, sonra keyf kahvesine oturmak belli bir milletin özelligi sanki! Ben de ayni hastaliktan muzdaribim...
    Sevgiler

    By Blogger tata, at 7 Kasım 2007 16:32  

  • İtiraf etmek gerekiyorsa, fena halde sarma tembeliyim. Kim samışsa beliririm kapısında kedi gibi. Koku alamamışsam eğer zaten çağırırlar!
    Allah iyiliğini versin Tata, dur daha bir yakın gözleyeyim durumu.

    By Blogger Oya Kayacan, at 8 Kasım 2007 08:56  

  • Dolma saramayanlardanım, aslında sarabilirim de yarı günümü ayırmam lâzım, birazı sabırsızlıktan birazı mükemmelliyetçilikten.
    Ayni boyda, kalınlıkta... olması için uğraşır dururken sabrım taşar.

    Bütün yemeklerin sürpriz gibi :))
    Bayılıyorum mutfaktan gelen keyifli yazılarına.

    By Blogger kuzine, at 9 Kasım 2007 11:11  

  • Bir de tadlarını nasıl merak ederim bilsen ?

    By Blogger kuzine, at 9 Kasım 2007 11:12  

  • Aşkolsun Kuzen, o kadar da kolay şeyler yapıyorum. Denesene. Bütün istediğim son zamanların moda deyimiyle 'ezber bozmak'. Geleneksel mutfaklarımızda yaratılacak harikalar yaratılmış zaten. Ağızlar alışmış o mükemmel lezzetlere. Değişik yemek lezzetleri bulmak, değişik yöreleri, ülkeleri ziyaret gibi sanki. Hiç görmediğin binaları, bilmediğin giyim tarzlarını görmek gibi. Heyecan verici, bazı ürkütüyor da insanı altından ne çıkacak diye. Bence biraz yapbozcu olmaktan korkmamak lazım mutfakta.

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Kasım 2007 12:48  

Yorum Gönder

<< Home