Laf lafı açar...
Bunlar Sap ve Saman, bir kardeşleri daha var gri beyaz, o da Cambaz. Tarafımızdan büyütüldüler. Görmeyin o kuyruklar filan pudra pomponu gibi, sallan yuvarlan dolaşıyorlar ortalıkta. Annoya'mın sesi, evin açılan kapısı, arabasının yanaşması, hepsini de biliyor açıkgözler. Açık büfe yapıyoruz onlara, mahalle arkadaşlarını da istedikleri gibi davet edip doyurabiliyorlar.
Limon suyuyla yaptı Annoya'mız pancar turşusunu. Kabuklarını soyup, saplarının da azıcık kılçıklarını ayıklayıp tuzlu suda haşladı. Varsa eğer yapraklarını da atmaz haşlarız biz. Sonra da aynı suyun içine limon suyu ve patlatılmış sarmısak dişlerini koyduk, soğuyunca doğru dolaba. Bizde bütün kış yapılır, hiç salata olmadığında mesela, ekşisiyle salatanın yerini tutar. Anneanne/Nine Selma'mız sirkeyle yapar. Önce haşlayıp kabuklarını sonradan soyar. Ha Ali Veli, ha Veli Ali diyeceksiniz ama değil, o güzeli haşlama suyu atılıp gidiyor kabuklarıyla haşlanınca.
Evde tatlı yokmuş, ne beis. Fıstıklı mıstıklı bir minicik kekimiz vardı, üzerine Annoya'nın erik sosundan koyduk bol bol ve de nane süsleriyle ikram ettik yemek üstüne. Annoya bu sos yapma işini çok sever, ekşi/tatlı/acılı sosları her damak zevkine uyar maşallah. Altında bir Şile bezi örtü var ya, onun da kırk seneden hayli fazlası varmış.
Arkadaşımız Kargo gelmişti. Annoya'm birlikte resmimizi çekmek istedi. Vıııınnn uçtuuuu. Ben böylece bakakaldım arkasından. Annoya'm Kargo'yu eğitmek için artık kabuklu vermeye başladı cevizleri. O da taa tepeden atıp kırmayı ve yemeyi öğrendi maşallah.
Derken ceviz ağaçlarının ceviz mevsimi de geldi bildiğiniz gibi. Karşı bahçenin ağacı cevizlendi ki bütün mahalle kargalarını doyurur, o kadar çok cevizlendi yani. Bir de ne görelim, bizim Kargo al sen cevizi ağaçtan, ayıkla yeşil kabuğunu..., pattadanak at caddeye, kırılsın, otur ye! Nerde yahu bu kargalara salak diyen tilki? Bakın işte öksüz karga bile zırt diye kapıverdi olayı.
Buzdolabımızın üstüne ne de şeker şeyler yapıştırıyor şu Annoya'mız. Küçük domuza üzerlik otlarını bağladı mesela, nazar otu da deriz biz bu ota. Ooooh artık ne domuza nazar değecek ne de biz ev halkına. Kuzumuza da gül dolu sepet almış, o daha çok nazlı ot yiyemez diye mi düşündü nedir?
Bu da dolabımızın yan cepheden görünen hali. Adam kılıklı magnetler Ikea'dan alınmış. Bir adam kalemleri yükleniyor, öbür adamın ayağına da kafa notlarını sokuşturuyor Annoya. Biraz bunuyor ya, her tarafımızı notlar aldı gidiyor. Mesela on dakikadır, "Magnet neydi yaww?", diye bize soruyor. Biz mık mık mık gülünce de, "Mıknatıs işte," diyor, "aaaaferinn sizeee." Bu kadın komik vallahi.
Adı Beşiktaş. İkizdiler, kardeşinin adı Çarşı'ydı. Çarşı öldü. Üzüntümüz günlerce tavan yaptı ama hayat bu, öyle böyle sürüyor işte. Önce arka bahçe kedimiz olan Beşiktaş, ikizinin ölümünden sonra kendini ön tarafa attı. Şimdi Sap, Saman ve Cambaz ile birlikte geçinip gidiyorlar. Bayram hediyesi olarak bizim sokak tarafındakilere Zbıdı katıldı. Zbıdı en küçük şimdilik, kapkara ve çok hareketli. Henüz kameralara alışmadığı için fotoğrafını yayınlayamıyoruz.Harç bitti, yapı paydos.
10 Comments:
oy oy hasta olmuş,geçmiş olsun sana kedicik.
Annoyam,ne güzel döktürmüşsün yine.Pancar tursusu tarifi için teşekkür, ben de hep kabuklarıyla haşlarım.Bundan sonra ben de soyacagim.Geçen gün ilk kez pancar yedi Defne,palyacoya döndü,kıpkırmızı dudaklarıyla ;)
By Isil Simsek, at 17 Ekim 2007 18:49
Sevgili Annoya,
O sandal daha çookk yol alır :)
By Boncukçu, at 18 Ekim 2007 08:23
Güzel kedicik geçmiş olsun...Annoya'ya söyle elvan beni çok şanslı buluyormuş diye:))
Sevgilerimle...
By Bocuruk, at 18 Ekim 2007 10:50
Annoyacım,
ah şu buzdolabı süslerine ben de bayılıyorum. Artık buz dolabında dokunacak yer kalmadı kapağında. Bizim buzdolabı kapağının diğer bir işlevi de Maya'nın yaptığı en son resimleri oraya asmamız. O bile alıştı resim yapınca dolaba asmaya koşuyor :)
Sizin şu 40 yıllık örtüye de bayıldım doğrusu (8*
By Papatya, at 18 Ekim 2007 13:03
Kedicik idrar yolu enfeksyonu geçiriyor olabilir. İlerlerse çok ızdırap çeker. Veterineriz herhalde sizi rahatlatır. Geçmiş olsun. eg
By Adsız, at 18 Ekim 2007 14:51
Dene bakalım Işıl'cığım... Palyaço olana kadar yediyse Defnecik pancarı sevdi mi demek oluyor yani?
----------
Umarım Bocukçu, ağzın dert görmesin...
----------
Teşekkür mırlarımı gönderiyorum Elvan Abla. Annoya'mı da öptüm az önce...
----------
Papatya'cığım benim de bazı sevdiğim çocukların fotoğrafları, ilk çizdikleri, karaladıkları falan birikir dolabımın üzerinde. Sonra hepsini indirir, saklama çekmecelerime depolarım. Mıknatıslar o kadar keyif verici, can alıcı olmaya başladılar ki artık, az önce eli kolu olan bir minik fareyle döndüm mesela eve. O da dolaplık!
----------
Teşekkürler sevgili İsimsiz. On gündür tuvalete çıkmasını sıkı sıkı takipteyim. Hiç sıkıntısı yok. Keyfi de yerinde. Şimdi oğluyla günlük güreş fasıllarından birini daha tutuyor mesela ve yine tuşa getiriyor koca oğlanı, yine fena benzetiyor! Hala enfeksiyon tehlikesi var mı sizce?
By Oya Kayacan, at 18 Ekim 2007 20:41
zevkle okudum yazıyı, sabah sabah iyi geldi, sagolun
By homosapiens, at 19 Ekim 2007 10:44
Sevgili kedi dostu Umama, beni Küba'ya bekle artık sık sık 8~]
By Oya Kayacan, at 19 Ekim 2007 19:49
Tuvalet problemi olmamasına sevindim. Selemlar. eg
By Adsız, at 20 Ekim 2007 16:53
Oya'cigim,
Kimsecigime cok cok gecmisler olsun. Umarim artik hicbirseyi kalmamistir.
Pancari soyulursa renk vermez diyorlar, ama sende hic de oyle gozukmuyor. Ben de kabuklariyla haslayip sonra soyardim hep. Limon suyunu ne kadar koyuyorsun. Dolapda ne kadar sure kalabiliyor bu haliyle.
Ben arada az az haslayip, dilimleyip uzerine sirke, limon sarimsak koyup, sahte birseyler yapiyorum ama hani heran elimin altinda olmasi daha iyi gibi.
Bu arada evin guzellerini koklayiniz yerimize.
By Hanife, at 4 Kasım 2007 21:27
Yorum Gönder
<< Home