Kedili Mutfaklar

Pazar, Ekim 07, 2007

Tahinli çamfıstığında çiçek

Kırmızı beyaz ve yeşil aynı tencereye... İki parmak su ve tuz kat, sıkıca kapat ağzını, bırak buharda yumuşasınlar.

Kışa giriliyor artık, ne karnabahar kurtulur elimden ne brokoli, yerim de yerim. Koy taze soğan maydanoz sızma ve bol limonu henüz haşlanmışlarının, sıcacıklarının üstüne, bayılırım. Sarmısaklı yoğurtla yanında yatarım. Fırında beşamelli yapsam, kışın tadına varırım. Taratorlusuna çok fena olurum. Çorbalarına hele, ne katacağımı şaşırırım.

En çok nesini nelisini severimin tek cevabı var, kıymalısını sevmem. O kadar!



Oldu bile bunlar, onbeş dakikada yumuşadılar. Kocaman kırmızı çarlinin kabuklarını soyup çekirdeklerini çıkardım. Bir avuç çam fıstığı ile iki diş sarmısak ezdim benim emektar mezzaluna* ile, bir bardak tahinle karıştırdım. Niyetim belli oldu bu merhalede. Fırına girecek.

Tahinli karışımı döktüm üzerine, girdi fırına nitekim.

Çıktığında yenecek tabii.

Yendi, ooooh çiçek çiçeeeek.

Karnabaharlı yemeklerim arasına katıldığına memnun olundu.



* yarım ay şeklinde bıçak

11 Comments:

  • Tahin ve karnabahar, brokoli? Biraz yabanci geldi.
    Ama Antalya piyazinda fasulyeye olur da, karnabahara olmaz mi ama?
    Ne kadar tuttun firinda Oya'cigim?
    Denesem bari, bir avuc karnabaharim var, hani evde tek yiyen de benim.

    Vallahi bahce olayina pek ozendim:) Ne guzel ferah ferah, mis gibi..
    Bizler de hepinizi optuk:)

    By Blogger Hanife, at 8 Ekim 2007 06:44  

  • Limon da sıktığımı ve kaynama suyundan fırın tepsisine ilave ettiğimi yazmayı unutmuşum!
    Aslında karnabahar ve brokoliyi küçük çiçeklere bölerek sosu daha iyi emmesini temin etmeli.
    Dün biraz yorgundum. Evde gereken bütün kış tamirat ve bakımlarını hafta sonuna sığdırmaya çalışınca böyle oldu. Yemek aceleye gelmez, aceleye getirince de ince taraflarını düşünmeden yaptım işte.

    Hanife'ciğim fırında kırk dakika kadar 170 derece, sonra da kızarması için 200 üstünde yirmi dakika. Tahin zaten çok yağlı olduğu yağ koymadım.
    Bahçe deyince, beş karış da olsa çok keyifli oluyor. Bir de böyle dönüm dönüm bitki görmek ve de içinde kedileri köpekleriyle...
    Sevgiler, yanak öpmeler hepimizden...

    By Blogger Oya Kayacan, at 8 Ekim 2007 08:56  

  • Oya hanım henüz hiç bir tarifinizi denemedim, denemek kısmet olmadı daha..ama uzun zamandır takipteyim sitenizi..bayılıyorum yazım tarzınıza...hele bir de kediler konuşunca süper oluyor bu site canım...ahhh ah üzülüyorum sizin adınıza..casus var sizin evde..kediler bize herşeyi anlatıyor, annoya neler yapmış neler, hepsini öğreniyoruz bir bir.yani kimsecik falan aldanmayın masum gözüktüklerine, casus onlar ana oğul :)benden söylemesi...

    yazım tarzınızı gerçekten çok beğeniyor, orhan kemal'in eserlerini okurken duyduğum kadar keyif alıyorum. sahi kuzum niye edebiyata da el atmıyorsunuz..emin olun -bütün kitaplarını okumuş bir insan olarak söylüyorum- nobel alan yazarımızdan daha iyi yazıyorsunuz ve çok daha keyifli sizi okumak.

    sevgiyle kalın

    safiye

    By Anonymous Adsız, at 8 Ekim 2007 09:03  

  • Bak seeeen, casuslarım varmış haaa? Tez verile bunun hesabı, akşama cezaya konulalar... Güzelce balıklar alınıp gidilecek eve Beylebeyi Meydan'dan, İsmail'den. Tıka basa yesinler de görsünler günlerini. Ancak haydi onlar casus, sen nesin peki? Arkamda dolaşıp izini belli etmiyormuşsun haaa? Bal gibi Hafiye Safiye'sin sen de.
    İkinci paragrafa gelince sevgili Hafiye'm, bill board kiralayıp sergilemeyi, T-shirt'e bastırıp giymeyi giydirmeyi, Orhan Pamuk'un burnuna sokmayı filan düşünmüyor değilim.
    Orhan Kemal, edebiyatımızın üç Kemal'i bir yana başka kim varsa öbür tarafa yazar bende8~}
    Sevgiler ve teşekkürler Safiye. Bir gün olur da bir yemeğimi denersen eğer önceden haberim olsun, panzehir tarifini özeline gönderirim. Bu muameleyi beni pohpohlayanlara özel yapıyorum!

    By Blogger Oya Kayacan, at 8 Ekim 2007 13:28  

  • sadece casusluk da yapmıyorum üstelik, mahhallenin dedikoducu komşuyum ben..tanıdığım herkese söylüyorum siteni..aman ha girin okuyun, orda bir annoya var, sabahlara kadar konuşsa, o sussa kediler konuşsa, kediler sussa o konuşsa diye..o kadar anlattım ki seni bir arkadaşım seninle tanışmayı bile düşünüyor. bana gelince eeeeeeeee ben hafiyeyim, hafiyeler kimlik belli etmez.

    tarif denemeye gelince: tembelim ben tembeel..nedeni bu. ben de sizin evdeki casuslar gibi ekrandan kokluyorum mamalarınızı. ne yapsam acaba sizin yandaki duvara bende mi taşınsam? beni de beslersin belki kediciklerle :)

    Dedim ya her kitabını okudum Orhan Pamuk'un..desene kötü olduğunu anlaman için her kitabını okuman mı gerekti...ne bileyim herkes bu kadar beğeniyor bu adamı, vardır belki benim göremediğim bir numara diye evirip çevirip okudum. bulamadım sonuçta hiç bir numara...

    Ama o Orhan Kemal yok mu orhan Kemal... uykusuz gecelerimin suçlusudur kendisi. hani şairin deyimiyle "rahatımı kaçıran kitaplardır" onun kitapları.onu çok geç keşfetmişim tıpkı senin siteni geç keşfettiğim gibi (her ne kadar bir süredir takip etsem de geç bence).

    bakınız uzattım lafı, uymadı hafiyeliğime. döneyim özüme, susayım ve izleyeyim sessizce.göreyim daha neler neler olacak Annaoya'nın evinde.

    ama belirteyim susmadan önce: hafiyeler pohpohlamaz, acemiyse eğer bazan çeneleri düşer sadece.

    sevgiyle,saygıyla

    safiye

    By Anonymous Adsız, at 8 Ekim 2007 14:19  

  • Nicedir gelemedim... Öyle özlemle koştum ki yazılarına Annoya:)) Sanki gönlüm daraldı çıkacak yerinden... Yaşamak arzusu gerek nefes alıp vermek için... Sana sığındım.. İyi ki varsın.. Yemekler bahane değil ama altından görünen güzelliğin var ki işte o gerçekten şahane! Limon turşundan cumbadaki küçük fiancıklara kadar neler neler kaçmış gitmiş... Olsun varsın... Sen sağol Annoya... İyi ki varsın... Ki arada dünya cennet de olabilimiş aslıda dye düşünebiliyor insan... Yoksa inan "ah bu hayat çekilmez!"

    By Blogger Şirin, at 8 Ekim 2007 14:19  

  • canim ellerine saglik kandilini kutlarim

    By Blogger NiNo, at 8 Ekim 2007 17:57  

  • Sevgili Safiye, dört beş satırda anlaşılıyor ki, Türkçe meraklısı biri var karşımda. Dilimizi doğru kullanmak bir yana, onu isteyen herkes yapabilir. Ancak yazıya müzikal dokunuşlar katmak, sözcükleri sarsıp güzelleştirmek edebiyatçı kişilik ister. Benden söylemesi. Okuma konusunda sabırlı kişiliğini tebrik ederim, ben ilklerde kaldım Pamuk edebiyatında... Duvara bekliyoruz kedi ailesi olarak.
    ----------
    Gelip bakıyorum sana arada Şirin'ciğim. Benim canım da en az sen kadar yorgun ve sıkkın inan. Şu yaşadıklarımızı göre göre geldik sanki bu günlere, çağırdık neredeyse. Ancak umutsuzluğa kapılmıyorum. Umutsuzlukların kayıp hanelerimize katkısı olur sadece. Nereye dönsek, ne düşünsek çıkışsız labirent gibi görünse de, 'şimdilik' bütün bu olanlar. Ne duvarlar yıkılıyor dünyada. Gel her zaman, Kedili, mutfaklı keyiflerimizi kaçırma.
    ----------
    Teşekkürler Nino...

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Ekim 2007 09:37  

  • wallahi sahane gorunuyorlar, bizde de benden baska yiyen yok, tabii Çakıl farketmeden çorbasının içinde yiyor :) bilhassa brokoli favori sebzem, boyle renk renk de süper olmuş ellerine sağlık, sen bize bir de tarator tarifi verirsin yakınlarda di mi :)

    By Blogger Cakil's Mom!, at 9 Ekim 2007 09:48  

  • Sevgili Oya Abla ellerine sağlık bu kadar orjinal tarifler hiçbir yerde yok.Bende sebzeleri kıymalı sevmeyenlerdenim.En çok karnabahar ve brokoliyi bende sarımsaklı yoğurtla seviyorum
    ellerine sağlık
    sevgiler

    By Blogger Burcu Özdoğan, at 9 Ekim 2007 10:36  

  • Hemmen Çakıl's Mom... Bir bardak dövülmüş ceviz, bir bardak bayat ekmek içi, 2-3 diş sarmısak, tuz, sızma yağ ve sirke. Ben sirke yerine limon koyarım, aslı sirkedir ama. Hepsi iyice karıştırılıp dişe dokunur bulamaç haline gelir. Bulamacın koyuluğunu sızma ile ayarlarsın. Bu tarif 'En Hakiki' tarator tarifidir. Eskiii Rum meyhanecilerinin usulüdür. Bazı kırmızı biber ilavesiyle de hoş olur. Şimdi yapılanlar, lokantalarda önümüze getirilenler tuzlu suda ezilmiş bayat ekmek filandır ki yemeye değmez, lezzeti filan yoktur zaten.
    ----------
    Sevgili Burcukuşu, sarmısağın girdiği her yemek çıldırtır beni. Pazarcım bu sene birbuçuk kilo bağlamış bana. Kocaman bir demet sallanıyor şimdi mutfağımda. Teşekkür ederim keyifli sözlerin için...

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Ekim 2007 16:49  

Yorum Gönder

<< Home