Bahçeden gelmiş bir halim mi var?
Der der, Mine'si bu. Bahçe onun, el ne karışır? El, kalkar gider tabii.
Bu salatalıkların şekilleri yok. Şekilsizler yani. Yani hani alıştık satınaldığımız her yiyeceğin Avrupa'ya uyum şekline, tek tip, tek beden, tek model olmasına ya. Bunlar turkishi! Uzun, kısa, yuvarlak veya yassı; kıvrık, düz, kalın veya ince... Dikenli üstelik. İnsanı, Euro'dan silinen Türkiye haritasına şükrettiriyorlar durup durup. Beş yıl önce, "En geç on yıl içinde AB'ndeyiz," diyen tanışım Soros birader ve hemşirelere de, "Ye beni," diyor sanki mübarekler.
Bahçede öyle bir salatalık yedik ki tuza bandırmaca, bir de soruyoruz birbirimize, "Bu kadar salatalık yemenin mideye zararı var mıdır acaba?" diye.
Orada bitiremediklerimi alıp eve getirdim. Çıtır ve sulu salatalıklardan bir küçük tarif çıkarmalı, rakı yanında ağız sulandırmalıyım. Malûm, rakı uzun yıllardır aperatif yerine de içiliyor. Fi tarihlerde meyhaneler dışında ayıptı öyle ulu orta rakı içmek. Büyük otellerimizin, ki o zaman Hilton ve Divandılar, barlarında rakı servisi yoktu. Kulis'in toprağı bol yatsın Jorj'u da vermezdi rakı. Artık masal olan Park Otel ve yaşayan efsane Pera Palas da öyle... Viski içilir, cin tonik içilir, haydi yemek üzeri bara geçildi diyelim konyak alınırdı.
Benim dolara birebir el sürmem uzun yıllar almış olsa da, Cumhuriyet tarihinin ilk devalüasyonu ardından 2.80 liraya tekâbülü ile İngilizce kitap alışlarımı unutmam tabii. Koleje başladığım yıllar, İngilizce kitap düşkünlüğüm hâd safhada. 1960 yılında 4.73, 1961 yılında 9.04, 1964'de 9.08, 1970'de 10.92 derken, viski bardağı tutmaya alışmış ellere/entellere arka arkaya indi darbeler. Viski fiyatı katlandıkça katlandı. Haydaaa barlarda eksilen müşteriye, gelen müdavimlerin de kadehleri sayarak tüketimine karşı, rakının aperatif olma modası çıkageldi.
Yanında salatalık ikramı eksik edilmez oldu bu durumda. İşte o ikram bu olsun. İkiye bölünen salatalıkların çekirdek yatakları oyulsun. İçine dereotu yayılsın, üstüne süzme yoğurt yerleştirilsin ve sarmısaklı biber çekilsin. Beyaz peynirle de yapılsın yoğurt yerine tabii, fesleğenle veya dereotu olmazsa, olmaz mı?
Bu güzellik Oya, lagerstromia indica, adaşım ağacım. Artık cumbamın üzerinde yaşayacak. Son yıllarda belediyelere pek sevdirdi kendini ve saray bahçelerinden sokaklara düştü zavallı oya. Olsun, gözler güzel görsün.
Elmalar bizim bahçenin. Daha çok var ağaçta. Her sene yaptığım gibi değişik elmalı reçeller yaparım bu yıl yine.
Bu da mine ağacı, lippia citriodora. Üzerindeki incecik koncalı saplar mineli mineli çiçekleniyor. Limoni lezzette yapraklarını dondurucuda saklıyorum ve özellikle balıklarda çok kullanıyorum.http://www.ekoses.com/ekolojikyasamportali/bpg/publication_view.asp?iabspos=1&vjob=vdocid,146494
Upuzun lif kabaklarını Mine yaptığı lifli sabunlarda kullanıyor. http://www.mineflora.com/ 'da satılıyor. Hani sabunlanmak için satılan lifler var, onlar meğer kabakmış, öğrenmiş oldum! Bu arada öğrenmiş olduğum ikinci şey kabak dallarının çok sağlam olduğu. Bu fotoğraftaki dal bir kabak ailesini taşıyor.
İki minik çam geldi benimle eve. Onlar da çıktılar cumba üstüne, büyüyecekler inşallah. Kendime bir mini orman yaratmaya çalışıyorum. Şimdilik meşe palamudu, çınar, defne, pavlonya*, çam&çam, oya, incir, ıhlamur, at kestanesi ve bilmem daha neyim olacak ama işte onlar, hepsi benim pencere önü ormanımda bilfiil veya hayalimde mevcut?Bu harekât neden başladı derseniz eğer, durduk yerde bir saksımda biten çınarla başladı. Hattâ gözlerime inanamamıştım da, o günlerde bana uğramış olan Şirinceli kızım Candan'a teyid ettirmiştim. İyice boy attı kerata, adam olacak.
İşteeee, ve de finalde minyatür portakal ağacım, calamondin. Limon bulamadık, yerine portakal olmaz mı? O da evin güneşli bir köşesinde, sevinç içinde, yaşamaya devam edecek.
http://www.geocities.com/verymad_scientist/
* http://www.paulowniaizmir.gen.tr/
11 Comments:
Oya'cığım,
Ne kadar güzeller hepsi..Bak bak doyamadım inan..))Salatalıklar tıpkı Trabzon'da yetişen salatalıklardan.Küçükken hep dermişim;neden bu salatalıklar bu kadar şekilsizler,acaba cin mi çarpmış bunları??Şimdi cin min değil çarpan çarpmış tohumunu ve şekillilerin arasında hemen sevdiriyorlar kendilerini ne dersin..))(çok uzun oldu..)
Hünnaplar ise pek lezzetlidir,hemde küçücük,minicikler.))Limon ağacının yerine portakal ağacı da olur canım.Hemde pek güzel olur.))Arkadaşın Mine'ye sana bu güzellikleri yaşattığı için teşekkürler.Sende bizimle paylaştığın için gönülden teşekkürler canım benim..
BU TEŞEKKÜRÜM İSE SANA ÖZEL MELEK OYA'CIĞIM.TEŞEKKÜRLER!!TEŞEKKÜRLER!!
Kocaman öpüyorum seni.
Sevgilerle.
By Damak Tadı, at 2 Ekim 2007 17:39
Nasil yani o lifler bu kabaklardan mi yapiliyormus? Vay anasina insan her gun yeni bir sey ogreniyor :)
By ycurl, at 2 Ekim 2007 23:55
Eveeet Gül'cüğüm, bu halleriyle hem de çok sevdiriyorlar kendilerini. Her biri başka karakter sanki! Mine'ye gitmek gerçekten mutluluk veriyor bana, sağolsun.
Bu arada annenin tatlılarını seyretmek bile beni mide fesadına uğratıyor. Hürmetlerimle kendisini uyar lütfen! Yoksa yasaklı blog olacaksın 8~}
----------
Curly'ciğim, uzun lafın kısası cahil gelip cahil gidiyoruz galiba.
By Oya Kayacan, at 3 Ekim 2007 08:26
O kadar imrendim, o kadar bayıldım ki.... Orada olmak istedim:)
apartman dairesinde kapalı balkonumda, bir zeytin bir limon bir de minik avokado ağacı ile idare ediyorum. Şimdilik! :)
çok sevgiler
ipek
By ipek, at 3 Ekim 2007 09:43
hakikaten cok guzeller, dikenli salatalıklarin ıtırlı kokusu geldi burnuma taa burdan, mis miiis :)
By Cakil's Mom!, at 3 Ekim 2007 11:53
Sevgili Oya,
Size ilk defa yorum yazıyorum. Mutfaktaki yaratıcılığınıza hayran olmamak mümkün değil.
Son yazınız tam da evdeki hünnaplara nasıl bir kurtarma operasyonu uygulayabilirim diye düşünürken denk geldi. Gerçi siz taze taze yemeyi tercih etmişsiniz ama ben yine de hünnap reçelini denemek istiyorum Tabi tarif bulabilirisem. Siz hünnap reçelini nasıl yapıyorsunuz acaba?
Sevgilerimle...
By Zeynepp, at 3 Ekim 2007 11:54
Az mı İpek'çiğim? Üç özel ağaççık... Sonsuz keyif olmalı onlar sana... Üstelik, şimdilik sözünün arkası dolu gibi geldi bana sanki...
----------
Çakıl'cık da yeseydi keşke onlardan. Süzme yoğurtla tadına doyamadım vallahi.
----------
Hahaaaa Zeynep, ilahi sen. Ben ne bilirim hünnap reçeli yapmasını? Mutfağa girdiğimde aklıma yakın gelen bir şekilde reçel olacaktı onlar. Reçellerimi genellikle yaklaşık veya eşit miktarlarda meyve ve şeker kullanıp kaynatırım. Önce çok az su koyardım, hünnapların su koyverme durumuna göre sıcak su ilave ederdim. Kaynayıp yeterince koyulaşınca şekerle kestirirdim. İnternette bulunan tek tarif ise 1280 gram (Amman dikkat 1283 filan olmasın!!!) hünnapa iki kilo şeker ... Hünnapları haşlayıp soymuş filan. Hiç gerek yok bence. Hünnapı seven kabuğuna ve çekirdeğine katlansın.
Operasyon başarıyla sonuçlanırsa bize de haber ver Zeynep'çiğim...
By Oya Kayacan, at 3 Ekim 2007 14:14
Sevgili Oya,
Ben de o 1280 gr Hünnap ve 2 kg şeker'li tarifi görünce "aman ne oluyoruz?" dedim.
Operasyon sonucu ilan edilecektir. Merak etme....
Sevgiler...
By Zeynepp, at 3 Ekim 2007 18:03
ben de bay1ld1m portakal agaciniz ve kurabiye kavanozunuza nerden ald1nIZ ?
AYSEM
By Adsız, at 4 Ekim 2007 23:32
Ayşem ördek kurabiyeliğim Çağlayan TEM Mağazası'ndan. Alalı çok oldu ama. Portakal ağacı malum Mineflora'dan...
By Oya Kayacan, at 5 Ekim 2007 11:57
Please update your links Thanks http://oliodigest.com/calamondin/
By Andrei, at 15 Eylül 2009 19:13
Yorum Gönder
<< Home