Tarhananın yediği naneye bak...
Tarhanayı bol bulunca çeşitlemeler fikri doğdu tabii. İç iç çorbasını iç, çorbayı ne kadar değişik lezzetlere boğsam, "Ooof yine mi," dedirttirir adama çünkü. Çorbalarımı koyu koyu sevdiğimi her fırsatta beyan eden ben, şimdi de içmek yerine yenen bir tarhana olsun bakalım, dedim. Tarhana raydan çıksın.
Bir çanak, iki çanak derken fevkalade doyuldu, başka yemeğe yer bırakmadı, üstelik arttı da.
Bir gün sonra eve akşam saatlerinde dönüp akşam yemeğine de meze sever misafirim olunca, aynı tarhananın başına başka bir iş geldi. Bir küçük komposto kasesi dolusu yoğurtlu tarhanaya iki üç kaşık yeşil zeytin ezmesi ekledim. Yazdan közlenmiş iki patlıcanımı tabağa çukur döşeyip ortasına yoğurtlu tarhanamı doldurdum. Yine bol sızma gezdirildi üzerine, siyah zeytinlerle süslendi. Ancak sonradan, "Tüh tüh," dendi, "neden yeşil zeytinle süslenmedi ki?" İçindeki ezmeye uyum açısından hani...
Rakı şaşırdı kaldı, bu tarhana nasıl böyle raydan çıktı diye...
Oya'dan...
Beş kaşık tepeleme tarhana ılık suda ıslatılıp bırakıldı bir süre. Tahta kaşıkla eze çevire karıştırıldı arada. Çok az su katarak, demek oluyor ki çok koyu bir kıvamda sürekli karıştırarak pişirildi.
Pişmek kelimesi hiç çorbaya göre değildir zaten. Çorba yapılır, pişirilmez. İstanbul ağzı mı öyledir yoksa Türkçemizde ağıza öyle mi denk düşer artık bilemem ama çorba pişmez yapılır, yenmez içilir. Böylece bir kısa notu da belirtmeden geçmedikten sonra, 350 gram süzme yoğurt katılacak içine. Çırpma teli ile har har har karıştıracaksınız. Pul biber ve bol taze nane yaprağı ile bir taşım daha kaynatıp, sızma ekleyin son son.
Sonuçta sıcak sıcak, yoğun, kaşıkta dik duran bir tarhana yemeği oldu.
Tepesinde de ekmek kıtırcıkları, daha da nane, daha da biber...
Bir gün sonra eve akşam saatlerinde dönüp akşam yemeğine de meze sever misafirim olunca, aynı tarhananın başına başka bir iş geldi. Bir küçük komposto kasesi dolusu yoğurtlu tarhanaya iki üç kaşık yeşil zeytin ezmesi ekledim. Yazdan közlenmiş iki patlıcanımı tabağa çukur döşeyip ortasına yoğurtlu tarhanamı doldurdum. Yine bol sızma gezdirildi üzerine, siyah zeytinlerle süslendi. Ancak sonradan, "Tüh tüh," dendi, "neden yeşil zeytinle süslenmedi ki?" İçindeki ezmeye uyum açısından hani...
Rakı şaşırdı kaldı, bu tarhana nasıl böyle raydan çıktı diye...
Oya'dan...
3 Comments:
tarhananin zivanadan cikmasinin zamani gelmis demekki :) ne de guzel degerlendirilmis. ilk yaptigin ekmekli tarhanani benzerinin kayinvalidemler yapar. tarhana paparasidir adida :) ellerine saglik! sayende guzelim tarhanayi farkli kullanim sekilleri ogrendik!
By Yasemin, at 24 Ekim 2007 15:35
Yasemin'ciğim, tarhanayı çorba dışında kullanma şekli olmalı Anadolu'da. Araştırmak gerek. Paparası, eminim ki çok güzel bir yemek olur mesela, kayınvaliden usulü. Belki kıymalısı/etsuyu ile yapılanı bu paparayı müthiş lezzetli yapar. Sahi kayınvaliden nereli?
By Oya Kayacan, at 25 Ekim 2007 10:12
Mucit Annoya:)
Ellerine aklına sağlık!
Tarih bunu yazmalı..
Yakında mezeler içinde hak ettiği yeri bulacaktır eminim...
Adı Annoyalı tarhana Mezesi olsun:)
By Şirin, at 25 Ekim 2007 14:34
Yorum Gönder
<< Home