Kedili Mutfaklar

Cumartesi, Ekim 20, 2007

Börek yapsana börek...

Börek yap, böreğe pek benzemesin ama! Pizza gibi olsun, daaa yumuşacık olsun. Sucuklu mucuklu şöyle, türkiş lezzet hani pizza dedikse de...

Günlerden bir tatil gününde bir acıkma saati sahnesi. Sahnede Oya kendi kendine konuşuyor. Akabinde mutfağa sıçrayıp, olmasını dilediği sıçramaksa da aslında mutfağa doğru seyirtip, kafayı buzdolabına sokuyor.

Kafa buzdolabının içine tek hamlede girmiş ve şöyle çalışıyor, aynen böyle:

İki yufka, her halükâra karşı dünden alındıydı...
200 ml krema, kutusunda, sağda rafta duruyor...
Parmak sucuk acılı, üstünde mangal usulü yazıyor ama olsun, sonu fırın olacak çaresiz...
Yarım litre yağsız süt, kremanın yağı yeter...
Üç yumurta...
Tadına yandığımın parmesanı...
Domates biiiir...
Kekik boooool...
Dilimlenmiş zeytin.

Başkaca sizin dolabınızda ne var ne yoksa. Mesela bizde olmayan sivri biber.

Yufkalar üst üste içiçe iyice katlanmış, el kadar sarılmış mahallemiz yufkacısı tarafından. O haliyle, nazik nazik ince ince şeritler halinde kesiliyor. Neyin içinde fırına girecekse oraya yayılıyor. Krema, süt ve yumurtalar yufka ile iyice karıştırılıyor.

Domatesin çekirdeklerini çıkarıp küçük parçalar halinde, sucuklar da incecik dilimlenerek yerleşiyor bu karışımın üzerine. Parmesan fasulye soyacağı ile tırtıklanıp koyuluyor. Burası işin Kimsecik'imi en ilgilendiren kısmı. O da ilgileniyor sağolsun.

Bol kekik ve dilimli yeşil zeytinler eğer keyfinize göreyse sizlere de tavsiye ediliyor. Üzerine biraz da sızma fısfıslanıyoooor.

Fırın 200’de boş ısıtılıp, dolunca 175’de tutuluyor, taa ki böreğe benzemeyen börek kızarana kadar. Yufka olduğu belli belirsiz, kremanın zarif ve latif lezzet katkısıyla yumuşacık bir hamur ve de malûm üzeri..., enfes oldu.

Karın doydu.

Kafa çalışacak başka bir mevzu arıyor.

10 Comments:

  • yani bir pizza borek anlatimi bu kadarmi guzel olur :) bayildim. sirf anlatimi ve pratikligi icin yarin kahvaltida yapacagim sanirim :) yaparkende senin gibi anlatirim benimkide bayilir amaannnn :) ellerine saglik!

    By Blogger Yasemin, at 20 Ekim 2007 11:15  

  • Bu sabah kalkıp aynı şeyi yaptım, nasıl güldüm okuyunca.

    By Anonymous Adsız, at 20 Ekim 2007 12:52  

  • Yasemin'ciğim, Pazar kahvaltınıza karıştığım için pek mutlu oldum. Sevdi mi seninki 8~]
    ----------
    Ben de güldüm Seden. Bazı, mutfak mutfağa karşıymış, demek geliyor içimden!

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Ekim 2007 10:23  

  • Offf anlatım harika her zamanki gibi... Kokusu buraya kadar geldi:)

    By Blogger k.i.s.d., at 22 Ekim 2007 14:47  

  • Oyabla,

    Annem babam ve ablam gidip geldiler. Annem delikli kemik pişirmeye kalkınca dedem, ben yiyemem yaşlıyım demiş. Annanem de hayatta uğraşamam artık demiş. Ama annem pişirince ayıla bayıla yemiş, tarif edene de sevgilerini yollamışlar. "Aramızda kalsın annem limon rendesini unutmuş ama öyle de fena olmamış"

    Ben epeyce bozuldum tabii bu duruma. Şu hamile halimle beni evde bırakıp gittikleri yetmedi bir de et pişirip bensiz yemişler, boğazlarından da geçmiş. Şu doğumu bir yapayım sizin eve iltica edeceğim ama yavruları nasıl taşıyacağımın çaresini bulamadım henüz. Gerçi annem onları dışarıdan pek seviyor. Fırtına gibi bir tanesi var o da patisini uzatıyor ona.

    Uykum geldi. Zaten yağmur yağıyor. Haftaya kısmetse doğuracağım. Sonra görüşebilmek üzere ellerinden, yanaklarından yalarım.

    Bobo

    By Blogger Çiğdem, at 22 Ekim 2007 15:20  

  • tam bize göre bir tarif! en kısa sürede deneyeceğim, çok hoşuma gitti. teşekkürler.

    By Anonymous Adsız, at 22 Ekim 2007 17:16  

  • Bobo'cuk, bakalım kaç bebek gelecek. Kimsecik'im tek bebek doğurmuştu, tanıyorsun hani ya benim Cancan Oğlan. Bizim eve gelmende bence bir mahsur yok ancak Kimsecik tarafından aile boyu hırpalanacağınız kesin, istersen dene de gör!!!
    Delikli kemik pişiren anneciğinin ellerine sağlık ama gidip taaa Ankara'larda pişirmesi yüz kızartıcı bir suç tabii senin açından. Dur bakalım rica minnet ederiz sana da yapar belki, hani haftaya mesela, doğum hediyesi olarak filan. Hem de limon kabuğu meselesini yine unutursa senin için daha iyi olur.
    Bol yağmurlu günler olsun sevgili Bobo, Allah Baba sokaktaki bütün hayvancıklara yardım etsin, sığınacak bir yer versin ama... Sen de bir avaza kurtul inşallah. Annoya, Kimsecik&Cancan
    ----------
    Afiyet olsun Endişeli'ciğim, kolay lezzetlere ben de bayılıyorum...

    By Blogger Oya Kayacan, at 23 Ekim 2007 08:30  

  • Eline sağlık.Çook güzel olduğundan eminim ama rejim yapmaya çalışıyoruz burda yahu;)
    Yaz sonu tatili iyi gitti de kilolara bir iki daha ekledi.Ama bir misafir filan gelse de onu bahane edip yapsam şu böreği.

    By Blogger Nenoni, at 23 Ekim 2007 08:58  

  • Gördüm senin yazsonu tatili fotoğraflarını, içim gitti. Çandarlı'yı çok severdim, İzmir'de konuşlandığım zamanlardı. Uzun yıllardır gitmedim. Pek misafir ağırlayacak bişey değil be Nenoni, kahvaltı için olabilir ama.

    By Blogger Oya Kayacan, at 23 Ekim 2007 12:12  

  • Oya' cım,

    Yağmurdakilerden yana endişe etme, orada sen ve Mine, burada ben varken sokakta kalmaz bunlar. Verandanın altındaki odayı açtım. İçine eski havluları, mama kabı ve su kabı koydum, sitedekiler orada yatıyor.

    Bu sabah da fabrikaya anne kedi ve yavruları sığındı. Hayırlısı bakalım. Seveni bilip anlayıp hiç kaçırmıyorlar. Nereye kadar ben de bilmiyorum.

    Bobo hanım dün dedikodu yaptı sana ama akşama yedi etini. Bu sıralar doymak bilmediğinden de gece hastalandı, çıkardı. Şimdi evde serili yatıyor. Yayla çorbası içti sabah sadece. O şişko karından tek yavru çıkması mümkün değil. Zaten biri duruyor diğeri oynuyor sabaha kadar. İşi/miz zor yani.

    Hep birlikte kocaman öpüyoruz hepinizi...

    By Blogger Çiğdem, at 23 Ekim 2007 16:30  

Yorum Gönder

<< Home