Elde avuçta kalanlar
Annem Selma geldi, kaldı. Ben zamanımı onu şımartmaya ayırdım. Kahvaltısı kuruldu kaldırıldı. Sahil balıkçıları dolaşıldı bir bir. Enfes lezzetlerle dolu keyifli sofralara oturuldu. Akraba görüşmeleri yapıldı. Birlikte televizyon izlendi. Talimatları gündüz gündüz, "Şu kanalda buna bakıyor musun sen, ben ona bayılırım," filan gibi verdiği için programlar ona göre ayar edildi.
Bamya tazeleri tezgahlara yerleşeli hayli bir zaman oldu. Benim mutfakta kuruları duruyordu daha. "Bir güzel yıkayıp, azıcık haşlayıp, sızma limon tuzla yemeli," dedim. Sade sade, kuru bamya kokusuyla. Sonradan karabiber de istedi, çektik tabii.
Akşamlardan bir akşam, Bizim Tepe'de abla tarafımdan bir kısım yakınlar toplandık. Bizim minik Kaan'ımız, Yeğenim Aylin'in oğlu, artık orta okul mezunu olmuştu. OKS'sinde de, dediğine göre bir hayli başarılı olmuştu... İşte biz yakınlar da toplanıp olayı kutladık, gerekeni yaptık.
Kuzenim Kaan diploma töreni falan ayağına bir sürü hediye götürmüş. Ben burda sinir krizleri geçiriyorum tabii. Seneye Kedili Mutfaklar'dan mezun olucaaam. Bakalım bana neler alacaklar.Yeğenim Aylin, oğlunun ilk mezuniyetinde gülücükler saçıyordu. Annem Selma "Biz bunlardan çok gördük ama bu tuzu biberi," olgunluğundaydı. Daha neler göreceksin bak sen. Sıkı bas tamam mı? Ablam Hülya'nın yüzünde güller ha açtı ha açıyordu . İlk torun tabii. Haydi bakalım Kaan, kim tutar seni. Hak tanırlarsa ülkeye hayırlı bir evlat ol. Yok o hak hukuk zamanlarını aşmış olursak eğer, bilmem artık. Bizim canımızdan olduğunu unutma yeter.
İtalyan mutfaklarında, artan makarnaları frittata yaparlar. En güzel pasta frittata, frittata di spaghetti'dir. Kaldığı tencerenin dibindeki makarnalara çırpılmış yumurta başta olmak üzere peynirler salamlar otlar filan eklenir. Ocakta bir süre halleşir malzemeler. Sonra bir fırın kabına ters yüz edilip fırınlanır. Bir güzel olur, bir güzel olur. Her makarna yapılışında fazlaca hazırlanıp arttırılmaya bakılır ki, bir öğün sonra nefis bir dilim frittata di spaghetti yensin.
Ninem ve Annoya'm mutfak masamızda kahvaltı ederken ben böyle ayakucu pozumu alıyordum. Taze dil peyniri veriyorlardı bazı.
Tüh be, çocuğun yakın plan tek pozunu çekmişim o da balık gözü şeklinde neredeyse. Eh Oya Teyze de heyecan yapmış biraz, makine ayarı filan hak getirmiş.
Çoook eskiden Batanay, sonra Seaport idi. Artık Eftelya. Beylerbeyi'nde. İki hafta kadar sonra bu çirozlardan da yenecek kısmetse. Şimdilik, yine kendilerinin yaptığı enfes lakerdası ve muhteşem mezeleri balıkları salataları filan idare ediyoruz. Bir de yetişip tek masalık rıhtımını ayırtmışsam eğer. Değmeyin...
Yine bürodaydım. Annem Nurci bana bilgisayar öğretmeye çalışıyordu. Nurci personel değil ki, ona ne oluyor anlamadım. Annoya'm öğretsin diye direndim. Nurci de beni yeteneksiz zannetti. Üzülmeyeyim diye sarıldı. Sonra çıktık evimize gittik.
Baktık Babam Aycan da evde. Oturduk film izledik. Annoya'm da vardı. Sonra da Nurci'nin yaptığı hindistan cevizli dülger balığı yemeğini yediler. Şimdi bizde Filipinli bir abla var, ondan öğreniyoruz bu yemekleri. Çok mutluydum.
Bir güzel bahçe, güzel yemekler ve güzel kadınlar. Eren'ciğim sağolsun, tadı unutulur gibi değildi domatesli fesleğenli makarnasının. Kirazları ağacından yedik, diş kirası olarak da bahçenin kıvırcıklarına talip olduk. Şimdi soldan soldan geliyoruz, Candan, Ceylan, Mine ayakta; Oya ve Eren kurulmuş oturanlar.
İşte oradan buradan, size biraz Haziran.
Bitti bitiyor, gitti gidiyor.
Annem Selma da gitti evine.
Vaya con Dios.
8 Comments:
Annoyacığım;
Önce Kaan'ı kutluyorum...Baraşrılarının sürmesini diliyorum. Umarım bu ülke onların elinde ileri gidecek... Benim hâlâ umudum var... Çaresizliğin en güzel ilacı bu güzel çocuklar... Onların olduğu yerde nasıl çaresiz olabilir ki insan... Geleceğimiz onlar bizim... Yolun açık olsun Kaan!
By Şirin, at 27 Haziran 2008 20:40
Kaan'a tebrikler,basarilari ve mutlulugu daimi olsun.Haziran yagmurla gecti bitti umidimiz temmuzda...
Sevgiler
Sam
By Adsız, at 30 Haziran 2008 08:25
Sağol sevgili Şirin. Kaan bilinçli ve hırslı bir çocuk. Yolun açık olması önemli ama!
----------
Haziran da kurak geçti, ümidimiz Temmuz ayına kaldı desem güler misin ağlar mısın? Bize de Sam, bize de yolla sizden artan yağmurlardan. Kaan'ıma gönderdiğin güzel dileklerine teşekkürler.
By Oya Kayacan, at 30 Haziran 2008 09:08
Ben en çok karnımı mıncıklayın dercesine yatana bayıldım :)
By Boncukçu, at 30 Haziran 2008 09:52
Oya'cığım, ne güzel bir haziran ayı böyle.Bizler de seninle mutlu olduk. Kaan'ı kutluyoruz. Başarılı bir öğrenci olduğu belli zaten. Hiç kaygıya gerek yok.
Bütün ailenize, tek tek kutlamalar benden.
Sevgiler,Ülkü
By ulku, at 30 Haziran 2008 11:21
Peki Boncukçu, Minnoş'u da getirirsen mıncıklatırım göbeciğimi.
----------
Hülya ve ben sık sık adını anıyoruz Ülkü'cüğüm. Biz de aile boyu seni öper teşekkür ederiz.
By Oya Kayacan, at 30 Haziran 2008 18:47
Oya' cım,
Tuna Kiremitçi diyor ki "evde annesi babası kavga eden çocuklar gibiyiz"
Kaçsak kaçılmıyor saklansak devekuşu...
Kaan' ın, kızımın, oğlunun gözlerine bakamıyorum. Utanıyorum.
İyisi mi gideyim, bi deli raporu alıp geleyim.
By Çiğdem, at 2 Temmuz 2008 09:43
Gitmişken bana da yazdır Çiğdem'ciğim, bir değil bir kaç tane. "Üst üste delirmekten muztarip," desin doktor.
By Oya Kayacan, at 2 Temmuz 2008 10:35
Yorum Gönder
<< Home