Madımak, oy madımak
Zır kapı, akşam vakti. Açılan kapıdan içeri süzülenler Amasya’dan madımak torbaları. Kızlar getirmişler, Şemsi’nin kızları. Üstelik ayıklanmış bir güzel, yıkanmış mis gibi, ki bu daha güzel. Çünkü tam saati birer kadeh bir şey koymanın, o hızla ağır ağır mutfak sefası yapmanın.
Mutfak sefası yanında atıştırmalık bu akşamlık iki avuç madımak. Erik ekşisi ve tuzla, rakı yanında. Gerisi yarını bekler, yarına Allah kerim
Yarın oldu, Şemsi geldi, sabah kahvesi içip madımak sohbeti yaptık bir süre. Benim madımaklar aşağıdanmış. Bahçelerde ekili bitkilerin arasından kendiliğinden çıkıverirmiş öyle. Bir de yükseklerde olan varmış ki, asıl oymuş madımak. Yakında ondan da getirirmiş.
Bir köyüm bile yok diye hiç üzülemedim, üzülmüyorum. Herkesin köyü benim köyüm.
Madımak çiğ yenmeye devam edilse, pestosu olabilir mi mesela? Havuçlu madımak ezmesi desek, ya da madımak sürsürü daha da uyar bana.
Kolay çok kolay, her ottan olabileceği gibi madımaktan da olabilen bir ezme. Gerçek ezme yarımay veya bıçakla elde yapılır, bu kolayından bıztezme. Sarmısağı bol, iki havucu var, sızması, tuzu, limon suyu, acı arnavutu; bastır bızzzztta... Yavaştan katarak madımakları, bızzzzlamaya devam. Sizde olmayan lime turşumdan da var içinde. Muuuhteşşem...
Nasıl yerseniz, neyle yerseniz yiyin. Her zaman parmesan diye tuttururum ya, bu sefer Kars gravyeri rendeleyip deneyin mesela kullanırken. Yerli mala gaz verelim.
Çiğ çiğ yutup da bir pişmişini denememek olmaz. Sorup okuyup anladığım kadarıyla pastırma madımağın pezevengi. Şemsi’nin dediği, “Pastırma bulaman da çemeni bol tutacağn, salçayı da koyacağn, bulgurunan haşlayacağn.”
Tarif bana göre değil. Aklıma yatan pastırma kısmı sadece.
Sızma içine ince çentilmiş soğanı bol olsun, katılsın sarmısaklar, arkadan madımaklar; orta ateşte çevrile çevrile yumuşatılsın. Kestane mantarı eklensin, pastırmalar da, bolca sumak, azca karabiber, sıkıca kapansın tencerenin tepesi. Yarım saat kadar, hepsi kendi suyunda, kısık ateşte pişsin.
Bunu yapar yerseniz eğer, zihninize çakılıp kalacağımdan korkarım.
******* yıldızlı meyhane diye sayıklayacaksınız beni walla...
18 Comments:
Ama , ama, ama...
Ben daha biraz önce ciğer yedim..
Doymuştum güya..
Çok tehlikeli olmaya başladı bu Kedili Mutfaklar:)))
Bu pastırmalı madımak tarifiyle yenidenmi acıkıyorum...
Tövbe, tövbe...
By Adsız, at 25 Mayıs 2008 20:55
madımak dedimi bizimkiler ac olsun tok olsun mutlaka yerler. memeleket sivas olunca, ben yiyemiyorum damak tadım alışmamış. ama çok güzel göründüler birden. elinize sağlık, güzel tariflerle güzel sunumlarınız var.
mutlu haftalar.. :))
By Adsız, at 26 Mayıs 2008 01:11
Afiyet olsun Nüket'çiğim; kedinin aklına ciğer girdi bir kere, yemeden duramadın... Madımak tariflerim nefis.
----------
Deniz Yıldızı'nın memleketi Sivas mı? İlginç! Madımak öyle fazlaca kendinden menkul tadı ve kokusu olan bir ot değil. Dolayısıyla mutfaklara çemenli, pastırmalı, etli pişerek girmiş çoğunlukla. Çiğ de yiyorsun tabii benim gibi. Yaprak yaprak yersen sadece ot yiyormuşsun gibi ama yaptığım havuçlu pesto bambaşka mesela... Pestolar aslında çam fıstığı, ceviz filan katılarak yapılır. Havuçla yapmak işi hafifletti biraz ve çok lezzetli oldu.
Sana da güzel bir hafta diliyorum.
By Oya Kayacan, at 26 Mayıs 2008 09:45
Annoyacığım, sen zaten zihnimize de yüregimize de öyle çakıldın ki, sökülmene imkan yok, dilerim ki hiç ayrı düşmeyelim senden...
Bizim evde her öğün, hatta günün bilumum saatlerinde adınız anılıyor hem benim hem oğluşumun dilinden.
Madımak Sivas'ta meşhurdur ama Kayseri'de de hep tüketilir ve sevilir, azıcık bulgur ya da pirinçli+ içinde kıyma /sucuk veya pastırma ile kavrulur tarzda yapılabilir, bu formların herbiri sarmısaklı yoğurt ile de yenebilir. Ben de en çok sucuk veya pastırmalı olanlarını severdim, sizinki yine mantarla filan lezzetüstü bir şey olmuş, yıldız mıldız yetmez, apolet lazım artık size kanımca.
Öptüm sizi...
By dgül, at 26 Mayıs 2008 09:55
Ne şeker Demet'çiğim senin ve oğluşunun dillerinde olmak. Hem pastırmalar sucuklar, bir yandan da sarmısaklı yoğurt; oyy ki ne oyyyyy madımak...
By Oya Kayacan, at 26 Mayıs 2008 18:14
Oy oy oy!
Daha tadına bakmadan nasıl bişiidr ki bu yıldızlar sayılıyır Annoya:))
Öyle bir anlatım ki ... vay vay... İnan "yemiş kadar oldum" sözü senin çin söylenmiş...
Ellerine sağlık...inan çok güzel olmuş... Biz yapsak da şimdi asla senin elinden olduğu gibi lezzetli olmayacak...
By Şirin, at 26 Mayıs 2008 22:42
Havuçlu madımak ezmesi, pek güzel duyuldu kulağıma, tadı da nefis olmalı, çok yaratıcı bir fikir, aslında sizin tarifler her zaman öyle :)
By Papatya, at 27 Mayıs 2008 02:02
Şirin'ciğim, yapsan olur be canım. Tembellik ediyorsun!!!
----------
Ben de sana baktıkça keyifleniyorum sevgili Papatya. Doğallık var, deniz kokusu var, sevgi var yaptıklarında. Havuçlu pesto akıllıca, zaten hayli sızma kullanılıyor içinde, bir de fındık fıstık kalorisi ile yüklemeden hoş bir lezzet oldu.
By Oya Kayacan, at 27 Mayıs 2008 10:21
Oya'cığım,bizim memlekette ne yazıkki kara lahanadan başka bir şey yok.Kara lahana sanırım tüm otların vitaminini içinde barındırıyor..(belli oluyor değilmi?? )
Canım benim sen harika ve dünya tatlısısın..SENİ ÇOK SEVİYORUM..Öpüyorum o tatlı yanaklarından..
Sevgiler
By Damak Tadı, at 27 Mayıs 2008 18:37
Kandıramazsın beniiii... Isırgan, pazı, tomari; daha bilmediğim neler vardır kimbilir Gül'cüğüm. Ayrıca karalahana yeter de artar yani. Patlıcan misali o kadar çok çeşidi yapılıyor ki. Öööptüüüm.
By Oya Kayacan, at 28 Mayıs 2008 15:41
madımak kelimesini görünce atladım valla. Ailece bayılırız. Aslı Şemsinin dediği gibi pişer. Hafif tereyağda pastırmalar kavrulur soğanla ki tadı , aroması çıksın. Sonra inceccik doğranmış madımak ilve edlip salça ile birlikte hahiften kavrulur gibi yapılır, Biraz sıcak su ilavesi ile pişmeye bırakılır. Madımaklar yumşayınca bir avuç bulgur ilave edilir. Bizim ev de yenilen şekli bu. Geçenler de Üsküdar Cumartesi Pazarında bulup almıştım. Ellerinize sağlık afiyetler olsun
By laleninbahcesi, at 28 Mayıs 2008 18:37
Lale'ciğim, Şemsi bugün dediğin gibi ince ince doğranıp hazırlanmış halini getirdi bana. Bu da yükseklerin madımağıymış. Dağlardan. Yapraklı saplı halini göremediğim için yandım tabii... Şemsi'ciğim de bana daha fazla yardım edebilmiş olmak için işi uç noktasına kadar vardırmış, pişmeye hazır etmiş. Şimdilik madımak budalası gibi görünmemek için dondurucuya attım. Sahi madımaktan o salçalı yemekten başka n'olur? Ben salça hiç kullanmam. Yeşille birlikte domates bile kullandığım nadirattandır. Mutfağım rengi rengine pişer nedense. Üsküdar Cumartesi Pazarı güzel olmalı ama hiç gitmiyorum. Kuzguncuk ve Selimiye Çarşambaları sanki daha benlik. Harikasın Lale, böyle konuyu açan yorumlar çok hoşuma gidiyor.
By Oya Kayacan, at 28 Mayıs 2008 21:49
Ben çemeni sevmem ama madımagın böregini yapardı esimin anneannesi.Muthiş olurdu.Yaa bub otlar insanı acıkdırır.
By NiNo, at 29 Mayıs 2008 13:43
Pastırmalı madımak harika görünüyordu. Acayip canım çekti, ağzım sulandı inanın...
Amasya'dan gelmiş madımaklarınız ne güzel. Ben de 17-18-19 Mayıs^da Amasya daydım. Oradan aldığımız, salatalık, yeşil soğan, yeşil erik hala bozulmadı. Yemin ederim. Normalde pazardan aldığımda bunları, dolapta 3-4 gün sonra bozuluyorlar...
Amasya ile ilgili fotoğraflar var bloğumda, merak ederseniz bir bakın derim...
By Ebruli, at 29 Mayıs 2008 20:24
Nihan'cığım, benimde aklımda vardı madımaklı börek, eşinin anneannesi yaptığın göre tamamdır bu iş.
----------
Görmüş de bayılmıştım o fotoğraflara Ebru'cuğum. Şemsi'ye de gösterip, "Kızım ne arıyorsunuz şu İstanbul keşmekeşinde mis gibi memleket varken, "diye çıkıştım üstelik. Büyük şehirlere gelene kadar üç dört elden geçen, sandıklarda, kamyonlarda dolaşıp duran sebze meyve tabii ki dalından koparılmışlar gibi değil. İki gün önce aldığım kiraz buruştu kaldı dolapta. Şehir hayatı bütün artılarının yanında eşek yükü parayla kötü beslenmeyi de getiriyor ne yazık ki.
By Oya Kayacan, at 30 Mayıs 2008 09:22
Sevgili Tuğba, hiç sıkıya gelemem, özel günler özel hazırlıklar filan bana göre değildir. Ancaaaak, sen iste yeter ki, emrin olur Kedili Mutfaklar senin. Gözüne giren ne varsa, bana haber vererek götürebilirsin!!! Ha bir de çay meselesinden hiç anlamam ben. Bir ömür boyunca sabah kahvaltısı dışında çay masası hazırlamışlığım yoktur. Size kolay gelsin.
By Oya Kayacan, at 30 Mayıs 2008 18:57
Hep merak eder dururum su madimagi, ama hic kismet olmadi tanismak. Hani bir getirenimiz de yok Oya'cigim..
Afiyet olsun sana. Yerime de ye olur mu?
Onceki yazidaki guzelligi de yerime koklayiver, ne cok sey istedim degil mi:)
By Hanife, at 30 Mayıs 2008 19:07
İstanbul Toronto hattında ot seferleri nasıl başlatılabilir acaba, dur bi araştıralım bakalım ;~} Cancan'ı öptüm yerine, sen de Ege'yi bir zahmet kokla öp tarafımdan olur mu Hanife'ciğim?
By Oya Kayacan, at 31 Mayıs 2008 11:08
Yorum Gönder
<< Home