Patates salatası portakal suyunda, elmalı üstelik..., külbastı hindiden.
Mutfak hareketli. Annoya'm tabaklarımdan birini de boş olarak setin üstüne koymuş. Demek ki bana verecek insan yemeği var. Yoksa yemeklerimi yerde yiyorum malum. Böyle bir bilinç oluşturdu bende. İnsan yemeği setin üstünde yeniyor, kedi yemeği yerde.
Bir üçüncü durum daha var. Annoya'm yemek yerken yanına oturmak ve ağzıma ağzıma verilecek küçük parçaları beklemek. Bana uygun birşeyler yiyorsa tabii. Yoksa yine oturuyorum yanında, bir şeycikler talebetmiyorum o zaman, sadece oturuyorum.
Nereden duyuyor bilmiyorum ama hindi eti her etten sağlıklıymış. Balığı ayırın tabii, etten saymayın, balık balıktır. Dipten giden iri ve yaşlı balıklar kurşunlu, suyun üstüne yakın yüzen ufaklıklar kurşunsuzdur. İnsanlar da delirdi valla, benzin alıyoruz sanki. Kurşunsuz balıkları da oktanlara bölerler yakında kendi aralarında. Kurşunluları da süper ve normal diye ayırırlar. Yemek yemek işkence haline geldi be.
Ne diyorduk, işte nereden duyuyorsa duyuyor, hindi sağlıklı diye alıyor bazı bazı. Hindi külbastı olunca ben de pek beğeniyorum. İştahla yiyoruz.
Mevsimi diye, haşlanan kızaran ızgaralanan sotelenen her yemeğe kattığı otlarını da koymuş külbastıların üzerine. Az sonra ağzımıza layık olduklarında indireceğiz mideye. Tabağa aldıklarında insanlar iki damla sızma, bol biber filan da kullanıyorlar.
Bir üçüncü durum daha var. Annoya'm yemek yerken yanına oturmak ve ağzıma ağzıma verilecek küçük parçaları beklemek. Bana uygun birşeyler yiyorsa tabii. Yoksa yine oturuyorum yanında, bir şeycikler talebetmiyorum o zaman, sadece oturuyorum.
Nereden duyuyor bilmiyorum ama hindi eti her etten sağlıklıymış. Balığı ayırın tabii, etten saymayın, balık balıktır. Dipten giden iri ve yaşlı balıklar kurşunlu, suyun üstüne yakın yüzen ufaklıklar kurşunsuzdur. İnsanlar da delirdi valla, benzin alıyoruz sanki. Kurşunsuz balıkları da oktanlara bölerler yakında kendi aralarında. Kurşunluları da süper ve normal diye ayırırlar. Yemek yemek işkence haline geldi be.
Ne diyorduk, işte nereden duyuyorsa duyuyor, hindi sağlıklı diye alıyor bazı bazı. Hindi külbastı olunca ben de pek beğeniyorum. İştahla yiyoruz.
Mevsimi diye, haşlanan kızaran ızgaralanan sotelenen her yemeğe kattığı otlarını da koymuş külbastıların üzerine. Az sonra ağzımıza layık olduklarında indireceğiz mideye. Tabağa aldıklarında insanlar iki damla sızma, bol biber filan da kullanıyorlar.
Şu patates salatası benlik değil ama insanlar bayılıyor. Taze patates yarım kilo olsun, bir granny smith elma, bol sarmısak dişi, iki portakal suyu, yine o penceremizin önünden Allah ne verdiyse ot yaprak filan. Bu patateslerde biberiye, dağ kekiği ve defne yaprağı var. Az da su eklemek gerek. Onlar öyle soyulmuş vaziyette haşlanadurup suyunu epeyce çekince, patates ezeceği ile püre yapılıyor. Ver sızmayı, ver tuzu biberi.
Hindi külbastı yanında mükemmel bir lezzet oluyormuş.
Annoya'mın eli çabuk mutfakta maşallah.
Fazla bekletmedi beni.
13 Comments:
Ne şanslisin Cancan...
Şu yorgun günlerimde seninle yer değiştirsek:)
Oyacan pişirse, ben tezgahın kenarında hem seyretsem, hem ciğer bekler gibi beklesem pişenleri..
Hmmmm.. Ciger dedim de!!! Yok mudur Oyacan'ın değişik bir ciger tarifi şöyle otlu, yapraklı:))) Hııı?
By Adsız, at 23 Mayıs 2008 15:13
çok şirin kedileri çok sewiyorum ben buarada unutmadan elerine sağlık diyim :)
By pastacı cafe, at 23 Mayıs 2008 16:41
Nasılda şekerşeker bakmış.Poz vermiş:)Alışık tabii.Yine döktürmüşsünüz:)
By NiNo, at 23 Mayıs 2008 16:44
Nüket,tam yerine denk geldin. Ben hiç ciğer sevmem ki. Düşünüyorum da başka ne sevmem diye, hah çiğ tereyağ sevmem. Tereyağına aslında sevmek kelimesi denk gelmiyor, yiyemiyorum demek gerek. Ciğer meselesi o kadar katı değil ama hayatımda ciğer alıp eve gelmiş biri değilim mesela. (Pate taklidi yapmak üzere tavuk ciğeri almaklarım hariç.) Bazı yerlerde yaprak ciğer ızgarası yaparlar, tadına bakarım ancak. Bir de takım ciğer yemeği vardır hani. Anadolu'da çok bulunmuş bir dostum pek güzel yapardı. Akciğer, karaciğer, ve takıma başka ne giriyorsa işte, saatlerce pişip esaslı bir lezzete dönüşüyordu. Şimdi düşündüm de otlarla filan yapılsa daha da güzel olur takım ciğer.
----------
Daha önce keşfetmediğim güzel pastalar yapan bir güzel pastacı daha. Sena'cığım, nedden keddin yook?
----------
Her şeyi anlar benim oğlum Nihan'cığım. Bu bekleyişlerin sonunda da hep karlı çıkar.
By Oya Kayacan, at 23 Mayıs 2008 19:20
Elinize sağlık. Patates Salatası tarifiniz tam bana göre. Kesin lezzetli olacak...
'Kurşunlu&kurşunsuz balık' olayı çok tatlı, kelimelere bayıldım...
By Ebruli, at 24 Mayıs 2008 00:03
Anlamıştım zaten ciğerle aranızın şekerrenk olduğunu:))))
Yorumu yazdıktan sonra vaktim elverdiğince bakındım eski yazılara, ciğer var da benmi atladım diye..
Teşhisi koydum sonra:)
Rahmetli babacığımın sağlığında alınırdı o takım ciğerler , akciğeri karaciğerden daha çok severdim aslında çocukkende.. Sonra akciğer bulunmaz oldu çoklukla,
zararlıdır , kist doludur rivayetleride sıklıkla söylenince karacigerle idare eder olduk.. Şöyle bol yeşillikli soğan yatağında yaprak yada arnavut ciğere hiç hayır diyemem ben.. Yanında illede bulgur pilavıyla..
Mmmmm..
Ben ciğerciye gidiyorum:)))))
By Adsız, at 24 Mayıs 2008 12:34
Sevgili Cancan,
Minnoş ve benim de en büyük zevkimiz beraber koltukta oturup bişeyler atıştırmak. Elimden ne olsa yer :))
By Boncukçu, at 24 Mayıs 2008 23:33
Değişik bir patates lezzeti değil mi Ebru'cuğum?
----------
Hayatımda yaptığım en uzun ciğer ve ciğerci sohbeti oldu herhalde.
Şu takım meselesini bir başkasının mutfağında deneyeceğim bir gün, bana göre çoook ağır bir kokusu var çünkü akciğerin. Eskiden kedicikler için haşlarlardı ve bir arkadaşımın evine de o kokudan dolayı pek gitmek istemezdim. Yaaa işte böyle Nüket'çiğim, mutfakta itiraz ettiğim bir yanımı yakaladın...
----------
Ben Annoya'mın her verdiğini yemiyorum Minnoş. Çok seçiciyim. Bir de Annoya'm çatlaktır biraz. Veteriner arkadaşı ona kedişlerin yemeyeceği şeyleri yazıp vermiş eline çok eskiden. Hala o listeyi hatırlar durur. Domatesli, patatesli, fasulyeli, meyveli falan şeyler yok. Tatlılar yok. Şarküteri yok. Sakatat yok. Hayat mı bu be Minnoş? Esaret bir nevi.
By Oya Kayacan, at 25 Mayıs 2008 10:23
Bravo Nüket hanim,Oya kardesimin blogunu takip etdigimden bu yana ciger ile ilgili bir tarif yakaliyamadim.Tespitiniz harika.
Can kardesim Arnavut cigerini her gün önüme koysalar hayir demem.Eger yaninda kirmizi sogan maydonoz kirmizi biberli salatasida olursa.
Saygilar sevgiler.
By ERDIL, at 25 Mayıs 2008 13:19
Oyacanım,
Erdil beyden de destek geldi bana.
Artık ok yaydan çıktı, istesekte kapanmayacak bu ciger muhabbeti.
Otların en güzel olduğu mevsimde bize bir ciger partisi vermen şart oldu...
Hava güzel, bahçe balkon neresi uyarsa yayılırız artık,
Baharın kokusu içinde kaybolur gider cigerin kokusu, sanada fazla ağır gelmez:)
İsterizzz, isterizz:)))))))
By Adsız, at 25 Mayıs 2008 13:31
Sevgili Erdil Bey, sevgili Nüket... Ben yokum, siz sevenler birlikte oynayın 8~}
By Oya Kayacan, at 25 Mayıs 2008 18:42
Ben bugün hem çaldım hem oynadım kendi başıma:)
Ciğeri, böbreği, yüreği yarımay doğranmış soğanla bir güzel kavurup, kekiğini, acı biberini ekledim, yanina da aklıma gelen bütün koyu yeşillerden koca bir çanak salata..
Sen bile dayanamaz 2 çatal alırdın Oyacanım:)))
By Adsız, at 25 Mayıs 2008 20:50
selam arkadaşlar
benim de evimde birkaç kedim var , bulduğumda hep kaza geçirmişlerdi tedavi ettirdık , bazı uzuvları yok. ama evde benimle çok rahatlar. ben çalışıyorum , eve geldiğimde sevinçlerinden şımarıyorlar ve yaramazlıklar yapıyorlar. onları çok seviyorum . bütün canlıları çok seviyorum aslında, kötülük yapan insanlar hariç.. sevgiler
By Adsız, at 3 Haziran 2008 19:30
Yorum Gönder
<< Home