Patlıcan salatası, çakma...
Belki en lezzetlisi değil ama patlıcan salatalarının en kolayını buldum, çakmasını. Şu közleme işi yıldırır bazı insanı. Canının isteyeceği varsa istetmezsin. "Bir meze tabağı eksik," dersin, "oluversin akşamın içki sofrası." Ocak batacak, temizliğiyle uğraş uğraş dur. Cillit Bang, bang bang bang...
Fırında közlenir gibi yapılmışını sevmem, öyle yapanları hiç sevmem... Acımsı bir karaya bürünür güzelim patlıcanlar. Kavanoz kavanoz satılanların içinden çıkanlardan patlıcana yakın uzak bir lezzet yakalayamazsın. Onu da sevmem.
Şimdi açın iki elinizi de duaya durun, "Kimler kimlerin bızzzzt aletinin bulunmasında katkı ve faydaları varsa, dünya ahret cennet mekânlarda boy göstersinler," deyin. Ben gir mutfak çık mutfak bu duayı yapmasam kendimi huzurlu hissedemem. Neydi yani neydi o eski günler? Hele pres yapmaya, püre etmeye dair bir aletler vardı ki, mutfağı zehir ederlerdi adama.
Patlıcan salatasını çakmak için yaptığım, bızzzzla beş dakika. Kabukları soyulmuş patlıcan, soğan ve çekirdekleri çıkmış yeşil biber azar azar bızzzztlanacak. Azar azar çünkü irili ufaklı parçacıklar elde etmek istiyorum, çamur değil.
Bunları hep birlikte sızmada dolaştırıyorum. Sonrasında otlar motlar ekliyorum yine dolaştırıyorum. Sotelenirmiş gibi yani ve de azıcık su ekleyerek pişmeye, yumuşamaya bırakıyorum.
Soğansız yapılınca da güzel, soğanlı da. Sonrasında tut sarmısaklı yoğurttan sirkeli sarmısağa, limondan tahine, neylerseniz eyleyip koyun ortaya. Soğuk bira, buzda rakı vesaireyle, vesaire...
Senin çakmadığın yok demeyin.
Beni n'olur üzmeyin.
Yapıp yediniz de kötü mü oldu, ona bakın.
Fırında közlenir gibi yapılmışını sevmem, öyle yapanları hiç sevmem... Acımsı bir karaya bürünür güzelim patlıcanlar. Kavanoz kavanoz satılanların içinden çıkanlardan patlıcana yakın uzak bir lezzet yakalayamazsın. Onu da sevmem.
Şimdi açın iki elinizi de duaya durun, "Kimler kimlerin bızzzzt aletinin bulunmasında katkı ve faydaları varsa, dünya ahret cennet mekânlarda boy göstersinler," deyin. Ben gir mutfak çık mutfak bu duayı yapmasam kendimi huzurlu hissedemem. Neydi yani neydi o eski günler? Hele pres yapmaya, püre etmeye dair bir aletler vardı ki, mutfağı zehir ederlerdi adama.
Patlıcan salatasını çakmak için yaptığım, bızzzzla beş dakika. Kabukları soyulmuş patlıcan, soğan ve çekirdekleri çıkmış yeşil biber azar azar bızzzztlanacak. Azar azar çünkü irili ufaklı parçacıklar elde etmek istiyorum, çamur değil.
Bunları hep birlikte sızmada dolaştırıyorum. Sonrasında otlar motlar ekliyorum yine dolaştırıyorum. Sotelenirmiş gibi yani ve de azıcık su ekleyerek pişmeye, yumuşamaya bırakıyorum.
Soğansız yapılınca da güzel, soğanlı da. Sonrasında tut sarmısaklı yoğurttan sirkeli sarmısağa, limondan tahine, neylerseniz eyleyip koyun ortaya. Soğuk bira, buzda rakı vesaireyle, vesaire...
Senin çakmadığın yok demeyin.
Beni n'olur üzmeyin.
Yapıp yediniz de kötü mü oldu, ona bakın.
16 Comments:
Can kardes ellerine saglik ;sag olsun hanim haftada bir veya iki kere yapar.Elektrikli ocagin keramiginde yapiyor közlemeyi.Temizlenmeside kolay oluyor.lezzet evvel patlicanin kokusu bir baska tabii.Mermer üzerinde hafif yay bicakla onu ufaliyor.Camur gibi olani bende sevmem.Icine ne koyuyor bak onu bilmiyorum.O kadarida ona ait olsun.
Sevgilerle.
By ERDIL, at 10 Haziran 2008 14:40
Denemedim bilmem.
Ben hala ocağın üzerinde, mangalın közünde... Közlenir közlenmez alır soğumadan suyun altında soyarım kabuklarını. O zaman kabuk rengi içine işlemez bembeyaz çıkar patlıcanlar ortaya. Sonrası yatır tahtaya, şef bıçağıyla bir o yana bir bu yana...
Közmatik diye bişey çıkmış kullananlar beğeniyormuş. Sevemedim öyle her işe bir aletleri. Kesme tahtam, şef bıçağım, tel süzgecim.. Karadutum, çatalkaram, çingenem .)
By Çiğdem, at 10 Haziran 2008 14:50
Oya'cığım nane ne diri duruyor.Senmi yetiştirdin. Yaparsın vallahi..sevgiler.
By daimamutfak, at 10 Haziran 2008 16:29
Denemek lazım derim:)meze damak tadı bukadar gelismis birinin yaptıgını mutlaka denemeli:)
By NiNo, at 10 Haziran 2008 17:25
Közlenmiş patlıcanın tadına ve kokusuna bayılıyorum ama işte o ocağı temizleme derdi yok mu ?
Bir dönem ben de fırını denedim,teflon tencereyi denedim...Iıh gerçekten de kapkara oluyor ..
Ben de hiç közlemiyorum uzun süredir.
Ne güzel anlatmışsın ama Sevgili Oya...
Heveslendim şimdi.
By Hülya, at 10 Haziran 2008 23:27
Can evimden vurdunuz Erdil Bey, haftada iki sizde olurdum aramız olmasaydı ;~} Bu ocağın keramiği işine de aklım basmadı pek ama. Patlıcan suları sızım sızım her tarafa akıp bulaşmıyor mu peki!!!
Anladınız yani, bazı takıntılarım var... Silvana Mangano'yu hatırlarsınız, "Acı Pirinç"in (Riso Amaro) unutulmaz kadını... Roma yıllarımda oğlu arkadaşımızdı. Sık sık evlerine giderdik. Bir mutfak, bir mutfak ki fare düşse başı yarılacak. "Kadın dediğinin mutfağı böyle olmalı," derdi rahmetli. "Mutfak kullanmak, pislenmek, dağıtmak için vardır. Mutfak yaşarsa ev halkı da yaşar." Benim mutfağım da karmaşıktır biraz, her yerde her şey olabilir. Kir pas meselesine dayanamıyorum sadece.
Neden bu kadar vır vır ettim anlamışsınızdır. Sizin hanım keramiği nasıl temizliyor, onu soracaktım da!!! Sevgilerimle ve hanımın ellerine sağlık.
----------
Seni bilmez miyim Çiğdem, ya yaparsın ya yaparsın. Ben biraz kıvırtır oldum, kolayına bakar oldum işlerin galiba! Aslında bir girdim mi köz işine abartırım. Yaz sonuna doğru, dondurucu yükleme hallerim tuttuğunda yani. Komşudan minik tüp alıp balkonda yaparım, bazı da bahçede çingene mangalı yakarak. Seremoni yani! Közmatik dersen bende var, matah bir alet değil. Dibinde delikler olan kapaksız bir teneke tencere. Eeee, sular deliklerden yine ocağa akıyor, yine ocağa akıyor!!!
Bir şef bıçağım bile yok. Hani almak için fazla çırpınmıyorum ama, ne zaman sorsam bir buzdolabı parası falan istiyorlar 8~} Şaşı oluyorum yani!
----------
E sorulur mu Neriman? Otlarımın ve yapraklarımın hepsi mutfak camı önü mahsûllerimden. Her yıl yeniler veya düzenlerim onları. Dağ kekiğim, defne ağaççıklarım ve biberiyem kalıcıdır.
----------
Meze olmazsa da yemek olur. Patlıcana çabuk tav olurum ben sevgili Nino. Doğru el doğru işi yapmışsa tabii.
----------
Köz tadı gibi olmuyor tabii Hülya'cığım. Çakma lezzet dedim ya!
By Oya Kayacan, at 11 Haziran 2008 11:58
Can kardesim,közlemek icin kalin kabuklu olanlarini sececeksin anliyicagin burada yetisen cinslerin cogu öyle Türkiye'ninkilerin cogu ince kabuklu, devamli olarak oklava sopasini kullanir gibi patlicana hafif baski yapacaksin, yok dikkatim dagilir dersen altina alumünyon kagitda koyabilirsin.Dikkat edecegin sey suyunun kaybolmamasi.Mutfak konusunda nedense bizim hanimlarin cok yanlislari var.Her önüne geleni aliyorlar.Netice dolaplar senede bir kullanilacak gereclerle
doluyor.Yemek daginik mutfakta olur mühim olan o daginikligin hijyen yönünden bilincli olunsun yeter.Yaratiliciga gelince o kadinin ic yapisindan geliyor.Bu da yillardir kadinin önüne konulan malzemeden geliyor ister o malzeme zengin olsun isterse yoksun olsun her zaman sofrayi donatilmasi beklenmisdir.
Burada Patlicani pek tanimizlardi.
30 sene evvel; simdi onlarinda vaz gecilmezlerin arasina girdi.Bizim neslin insani, hele Istanbul esrafi ise "esraf" esasinda Anadolu sehirlerinin yerlileri icin kullanilirdi amma simdi Istanbul'lu icin yerinde kelime meze'nin her türlüsünü cok mükemmel bilip yaparlardi.Patlican ezmeside onlardan bir tanesi.
Ah can kardes bir gün gelirde karsi karsiya oturursak inan hem aglar hem güler dertlesirdik ,saat mevfumu bile ortadan kalkardi.Gecenlerde Siyaset Meydaninda Istanbul'lu diye bir program vardi.O programi seyrederken anladimki bizlerin devri coktan kapanmis.Siz nerelisiniz diye sorsalar "öyle bir sey sorulmazdiya" alinan cevap hic bir zaman Istanbul olmazdi sadece semtinin ismi olurdu.Ay gene dagildim.Kal saglicakla sevgili dost.Hanimda selamlarini sunuyor .
By ERDIL, at 11 Haziran 2008 12:40
patlıcanları çokca alacaksın,semtteki taş ekmek fırınına gönderip közleteceksin.
Sonra güzelce bıçakla kabuğunu sıyıracaksın.Sonra poşetleyip atarsın dndurucuya.Beyaz kalması için de limonlayacaksın tabii ki.
Bizim buralarda babagunnuş yapılır patlıcan salatası yani,sana tarif vermeye gerek yok bilirsin , bilmezsen de yaparsın sen eminim..sevgiyle
By carpediem, at 11 Haziran 2008 13:36
Keyifli notlarınız için teşekkürler Erdil Bey. E tabii, bizim nesilde karşılıklı gelince laf lafı açacak o kadar mevzu var ki. Sevgiyle.
----------
İlahi Dilara, sen beni fırıncılarla papaz edeceksin... Hani benim oturduğum yer nisbeten eski mahalle havasında olsa da, burası İstanbul! Bilirim bilirim babaganuş yapmayı. Pek de severim.
By Oya Kayacan, at 11 Haziran 2008 18:42
Genzimde o harika tadı hissettiren közlemenin yerini hiç bir şey tutmasada, yoğurtlusuyla, sirkelisiyle , limonlusuyla, otlusuyla , cevizlisiyle, her haliyle beni yolumdan döndürür bu sebze.. Anlayacagin ister çakma olsun ister odun ateşinde közleme, patlican salatası dedin mi bende akan sular durur Oyacanim... Ellerine sağlık.. Yarasınnn
By Adsız, at 12 Haziran 2008 19:55
Hafta sonları özel mangal seansları bile düzenlenir misss gibi kokan patlıcan közlemeleri için:)) Anlayacağın bizim için de apayrı bir lezzettir, öyle fırında, ocakta keyif vermez..
Ama Annoya'm yapmış, beğenmiş, Rapu'da yapıp denetecektir tüm ev ahalisine:)) Hem Sevgili Çiğdem'in misss gibi zeytinyağı da duruken mutfakta, kaçınılmaz bence..
By DİDEM ÖZCAN, at 12 Haziran 2008 22:29
Annoya,
Ne denli sağlıklıdır bilmiyorum ama folyoya sarıp ocakta közleyince
ocak batmıyor.
Senin salata da muhteşem görünüyor, ellerine sağlık.
By Boncukçu, at 12 Haziran 2008 22:50
Közleme bir yana, enfes tabii. Bazı da hayatı daha kolay bir patlıcan salatası yaparak kolaylaştırmak için de, çakması Nüket'çiğim.
----------
Didem, Didem'ciğim, sen bize bir patlıcan pastası yapsan mı? Reçeli var ya, reçelini ezerek aralara sürüp filan! Olmaz olmaz dememek, denemek gerek 8~} Bayılıyorum yaptıklarına zaten.
----------
Folyo işini de denemiştim sevgili Boncukçu. Beğensem hatırlardım vallahi. Becerememişim demek ki. Sağlık açısından cız olduğu muhakkak ama diyelim ki o sağlıksız tarafı kabuklarda kalıyor. E, kabukları da soyuyoruz, di mi ama?
By Oya Kayacan, at 14 Haziran 2008 11:09
Ben sahsen tuttum senin tarifi, Erdil
Bey'in hanimina bravo, keramikte beceriyormus, ben beceremedim, firinda da güzel olmadi, hazirlarin sirkesi fazla geldi...geriye senin tarif kaldi denenecek.
Fakat yazin Cesme'de közlemeye dönerim yine de!
Sevgiler
By tata, at 16 Haziran 2008 10:34
Oya Ablacım,
Pek lezzetli yemeklerini ağzımın suyu akarak okuyorum hep :) Ellerin dert görmesin
Sabunlarımı aldım cok teşekkür ederim nefis kokuyorlar..harika olmuşlar. Mine ablaya da sana da cok teşekkür ederim.
Bir tanesiniz :)
By Ozge, at 16 Haziran 2008 17:31
Çeşme, Çeşme'nin eski hali, ah öyle gözümde tütüyor ki. Upuzun koca bir mangal yanardı avluda, lahosu yatırırdık boylu boyunca. Patlıcan biber domatesi söylemeye ne gerek. İyi yazlar Tata'cığım.
----------
Özge'ciğim bir ara Mine'yi görmem uzadı, bir süre de ben ihmal ettim. Gecikti sabunların. O nefis sabunlarda hakkın var senin de... Rooibos'u senden duydumdu ben. İşte hem içip hem de sabununu yaptık gönderdiğin çayın! Sağolsun Mine'si. Şimdi her yerde görüyorum. Kozmetik alanında da hayli yer almaya başladı. Sabunlarını güle güle kullan. Güzel gözlerinden öpüyorum.
By Oya Kayacan, at 17 Haziran 2008 12:49
Yorum Gönder
<< Home