... işte böyle böyle
Önce ben bir görünüyorum ki kim konuşuyor bilin. Yanımda FOK. Evet, yanılmayalım hepsi büyük harfle yazılıyor. Annoya'mın sevdiklerinin önde gelenlerindendir. Bu zamana kadar evde doğru dürüst bir fokumuz olmamıştı. D&R'da, National Geographic oyuncakları arasında FOK'a rastlayan Annoya'm almış gelmiş işte. Kısa zamanda pek kaynaştık, kuyruğundan tutup gittiğim yerlere götürmek istediğim bile oluyor. http://www.ngceurope.com/
Kargaburun karmaşası da gelecekmiş başımıza demek ki. Burada derli toplu durduklarına bakmayın bu aletlerin. Hepsi oldukları yerden çıkıp edevata karışıyorlar ve de olanlar oluyor tabii; ortalık birbirine giriyor. Tel bükmeye başladı benim maymun iştahlı. İncecik tellere boncuk takıyor, fındık sarıyor, çiçek dikiyor... Ne yaptığı belli olsa yüreğim yanmaz.
Ne buluyorsa iç içe tıkıp haşlama adetinin son resmidir bu. Evde olan her sebze, her yeşil ve ilaveten köy bulguru. Çiğdem Abla'nın Edremit'ten yolladığı köy bulguru demek istiyorum ki, bulgur da bulgur yani.
Pazar sabahını farelerle geçirdik. Carrefour'a gidince, ortalık yerde göreceğiniz 'ne alırsan 1 TL' ibareli garip karmaşayı atlamayın sakın. Annoya'm yumuşacık, şirin mi şirin farelerle süslü bu havluları bulmuş o dağın arasında, severim diye almış. Laf mı yani, bayıldım, pek hoşlar doğrusu.
Sızması, iki hafta filan sonra içinden limonlar alınarak kullanılmaya başlandı. Lakin şaşkındı geride kalan sızma, tadını nerelere soksundu? Izgara balığa mı eşlik etsindi, içine ekmek mi bandırtsındı, damlasını altın değeriyle ölçtürüp tabak kenarlarını mı süslesindi?
FOK, Fatma Oya Kayacan demek olur aynı zamanda, hepsi büyük yazılmasının nedeni bu yani. Hattâ bir zamanlar havludan şeyler üreten bizimkinin markası da olmuş. Ne yaratıcı ama, değil mi, havluda FOK markası!?
Kargaburun karmaşası da gelecekmiş başımıza demek ki. Burada derli toplu durduklarına bakmayın bu aletlerin. Hepsi oldukları yerden çıkıp edevata karışıyorlar ve de olanlar oluyor tabii; ortalık birbirine giriyor. Tel bükmeye başladı benim maymun iştahlı. İncecik tellere boncuk takıyor, fındık sarıyor, çiçek dikiyor... Ne yaptığı belli olsa yüreğim yanmaz.
Acaba kendi yüreği de yanıyor mu?
Ne buluyorsa iç içe tıkıp haşlama adetinin son resmidir bu. Evde olan her sebze, her yeşil ve ilaveten köy bulguru. Çiğdem Abla'nın Edremit'ten yolladığı köy bulguru demek istiyorum ki, bulgur da bulgur yani.
Pazar sabahını farelerle geçirdik. Carrefour'a gidince, ortalık yerde göreceğiniz 'ne alırsan 1 TL' ibareli garip karmaşayı atlamayın sakın. Annoya'm yumuşacık, şirin mi şirin farelerle süslü bu havluları bulmuş o dağın arasında, severim diye almış. Laf mı yani, bayıldım, pek hoşlar doğrusu.
Farecikler en çok peynir sever diye yaptığı yumurtalı peynirli çavdar ekmeği dilimini de Pazar kahvaltısında kendi yedi.
Tamam tamam, ben de baktım tadına, çok güzeldi.
Kış bitmeden osso bucolu nohut yapmazsanız darılırım bakın. O kocaman delikli kemiklerin içinden dökülen ilik lezzetiyle, yediğiniz en güzel nohut yemeği bu olacak çünkü. Başka yağ ilave etmiyoruz biz. "Bol biber, istediğiniz her çeşidi gözlerinizden acısı çıkana kadar kullanın," diyor Annoya'm.
Siz ona bakmayın.
İliğinden bir parmak bana da yalatın.
Kuru domatesleri de unutmayın.
... ve deeee, işte o kuru domateslerimizin sızmaya basıldıkları gün. Öyle kuru kuru alıp kullanmıyoruz yani.
Domateslerimizin yanısıra da minicik limonlarımız sızmaya yatmışlardı. Annoya'm bir çöp şişiyle bu bebek limonları delip delip geçti bir yandan öbür tarafa. Sonra da şekilde görüldüğü gibi küçük şekerci kavanozuna bastırdı... Acı süs biberini, sarmısağını ve defnesini eksik etmedi malûm.
Sızması, iki hafta filan sonra içinden limonlar alınarak kullanılmaya başlandı. Lakin şaşkındı geride kalan sızma, tadını nerelere soksundu? Izgara balığa mı eşlik etsindi, içine ekmek mi bandırtsındı, damlasını altın değeriyle ölçtürüp tabak kenarlarını mı süslesindi?
Ben, yukarıda FOK arkadaşla birlikte görüntülenmiş olan Cancan, işte böyle böyle anlattım olan biteni.
Çok manâlı şeyler değil mi?
Şimdi işime gidiyorum.
19 Comments:
Eh bu gidişle artık sen yazacaksın yazıları galiba Cancan:)
Annoya'mızı aratmıyosun walla.. Sakın duymasın aman :))
Ama inan çok güzel döktürmüşsün yazıyı. Eee üzüm üzüme baka baka kararmış. Sende belli artık iyiden iyiye birde gurmesin. Eminim sendeki damat tadı kültürü nice insanda yok Cancan'ım... FOK'unu da çok sevdim... Havlu ve FOK dedin de aklıma geldi birden. Geçen gün bende Kadıköy Çarşısı'nından RODİ'li mutfak havlusu almıştım. Rodi Kadıköy Çarşıiçinde bi başına dolanıp duran kazın adı. O gün Rodi'yi göremedim ama havlusunu görünce aldım. Haber vereyim bari bu vesileyle..
By Şirin, at 2 Mart 2009 17:25
Oya Hanım, limonlar Fas yemeklerinde kullanılanlar mı? Siz nelerde kullanıyosunuz? Cancan yazmamış. Pek ilgilenmiyor limonla herhalde...
Engin G.
By Adsız, at 2 Mart 2009 17:48
Sevgili Cancan; aramızda kalsın, ben dün Anoya'nın sihirli patates püresini ve portakallı somon balığını yaptım. Enfes bir pazar yemeği yedik eşimle. Tabii eşim (bu hallerime çok alışık olmadığından) kopya çektiğimi anladı:))) Ama kopyanın böylesine can kurban demiş olmalı...
İmza: Mutfak rontgenciniz:P
By Basak, at 2 Mart 2009 17:48
Sızmaya yatırılmış limonlara bayıldım :)
Marketteki o kazulet limonlardanda olur mu? Lütfen Cancan, Annoya'ya söyle olsun desin :(
By ruhdagı, at 2 Mart 2009 20:58
Ben o tellerle yapılan işlerin bitmişini çok merak ediyorum.Hemen biter mi?
Kavanozları aldım,kendi mutfağıma koydum bile.
Sevgiler
By Ece, at 2 Mart 2009 23:18
Offfffffffffffffffffffffff,Soyle taze ev ekmegi olacakti citir citir.Sizmaya bandirip yemek vardi.
Sevgiler
By Sam, at 3 Mart 2009 06:31
Aaaaa, Annoya'm uzun zamandır gitmedi Kadıköy Çarşısı'na, Rodi'yi de merak ediyordu doğrusu. Neden havlusunu bastılar acaba? Anısına filan değildir, Rodi iyidir inşallah. Annoya'mı da çok sever o, oturup konuşurlarmış filan...
----------
O havalide limonun sulusu, kurusu, salamurası, turşusu filan her bir şekle sokulup kullanılıyor. Ancak hangi boyutta limonlardan kullandıklarını vallahi bilmiyorum. Ben limon aşığı olduğum için her yere yakıştırıyorum doğrusu. Kabuğunu da jülyen aletiyle incecik alıp katıyorum yemeklerime çoğu zaman.
29 Eylül 2007'de yeşil limon/lime turşumu anlatmışım mesela. Et ve balık yemeklerinde çok lezzetli, ekşi krema yapmaya birebir.
Evet yaaa, Cancan'a limon sevdiremedim Engin.
----------
Çok renkli bir Pazar sofranız olmuş ne güzel değil mi sevgili Başak? Bir sevgilim, "Senin yemeklerin insanın ahlâkını bozuyor," derdi. Bir süre hakaret ediyor zannettimdi!
----------
Olurmuş Ruh'çuğum. "Keyfine baksın, dedi Annoya'm.
----------
Merak kediyi n'aapmış Ece'ciğim? Kayda değer birşeyler olunca gösteririm tamam mı?
O kavanozlar her mutfağa girsin istiyorum zaten. Işıl ışıl lezzetler, daha ne ister insan mutfağında 8~}
----------
Bu söylediklerini yapmak senin oralarda çok mu zor? Benden de sevgiler Saaaaaaaaaam...;-))
By Oya Kayacan, at 3 Mart 2009 09:41
Annoya'ya dedi ki Can can:
dilim varmıyor ama benimde aklıma öyle kötü kötü şeyler geldi havluyu görünce ve de Rodi'yi göremeyince... Satıcıya sormaya bile cesaret edemedim nedense... Ki tam o havlunun satıldığı sokakta arzı endam ederdi Rodicik... Bir daha gittim de görürüm umudumu kaybetmek istemedim galiba... Bazen bilmemek de bir kaçma yolu galiba...
By Şirin, at 3 Mart 2009 11:52
Cancan'cığım, sen böyle bıcır bıcır, tatlı tatlı konuştukça, seni de, FOK'unu da yemek istiyorum ona göre!... Malum, Annoya'(canı sağolası)nı tanıyalı, ahlakımız bozuldu gayri, sayfadaki ota çöpe bile sulanır olduk... :))
Annoya'na bir sor bakalım; o bahsettiği Osso Bucolu nohut yemeğinin çok benzerinin, Osso Buco değilse bile( bilmiyorum çünkü türünü) bolca kemikli et, bolca iri kıyım soğan ve nohutla pişirilen ve adına "bayram yahnisi" denilen ve memleketim Kayseri'nin olmazsa olmaz bayram sabahı aile yemeği olduğunu duymuş mu daha önce?
By dgül, at 3 Mart 2009 15:47
Bir gün Rodi'yi görmeyip de esnafa sorduğumda benimle iyi dalga geçmişlerdi Şirin. Yok düğüne gitmişmiş, yol gece anasının evinde kalmışmış, öyle öğle uykusuna yatmışmış... Derken çarşıyı dağıttım, buldumdu Rodi'yi. Yine öyle olsun inşallah.
----------
Demet Abla, 'osso buco' dana incik oluyor. Kemiğin en kalın yerinden dilimlenmiş hali. Bizim pişirdiğimiz yemek de çok bol soğanlı. Senin anlattığının tıpkısının aynısı sanki. Bilmiyorduk vallahi Kayseri usulü olduğunu... Bayram Yahnisi haaa? Bizimkine her gün bayram ya ;~} Bir tek sabah demeni anlayamadık. Yani sabah sabah mı yeniyor?
By Oya Kayacan, at 3 Mart 2009 16:34
Eveeet Cancan'cığım sabah sabah! Sen bilmezsin bizim hemşerileri, sabahları öyle peynir-zeytinle yetinilen kahvaltılar olmaz bizde. Dışardan gelenler şaşırır kalır bu yüzden, hani brunch menüsünü yüzyıllar öncesinden keşfetmişiz gibi, söylemesi ayıp, pastırma, sucuk, kıymalı yumurta, menemen, kızarmış patates-biber,saç böreği, katmer, tandır böreği, su böreği (bak canım çekti yine anlatırken)vb. den illaki biri olacak kahvaltıda; doymayız yoksa :)))
Yahni ise, bayram sabahına özeldir, tüm ailenin en büyük olanda toplandığı sofranın baş yemeğidir ve size ne kadar tuhaf gelse de; ne de güzel yenir bir bilseniz :) Beklerim ben Kayseri'ye izne gittiğim bir bayram, kap Annoya'nı gel, misafirimiz oluverin...
By dgül, at 3 Mart 2009 18:58
Demet Abla, Annoya'm diyor ki öyle kısa ziyaretlerle falan olmazmış. Yerleşelimmiş Kayseri'ye bu durumda; çevrede bu menüden en az üç beşini kahvaltı sofralarında bulunduran hayırlı komşuların oturduğu (!) bir semte.
By Oya Kayacan, at 4 Mart 2009 09:01
siz bu yemekleri güzel güzel anlatırken ben masal dinliyorum sanki burnuma kokusu geliyor yemeklerin..
ülkü
By Adsız, at 4 Mart 2009 10:27
Ev bakmaya başlıyorum o zaman :))) (e tabii, komşusuyla alınacak artık...) Ahhh, ah Cancan'cığım ne güzel olur, ben de yerleşiverebilsem keşke sizinle birlikte, ayyy seni öperim de öperim o zaman... Annoyanı da başımın tacı ederim, en has komşusu oluveririm...
By dgül, at 4 Mart 2009 13:54
Ne güzel Ülkü, masalsı da oldu yemeklerim *-}
----------
Miawww miawwwww Demet Abla...
By Oya Kayacan, at 4 Mart 2009 17:26
Sizmada liman harika bir fikir
ben o sizmaya ekmek batirmayi tercih ederdim
By lezzet sefasi, at 5 Mart 2009 04:04
Geçenlerde yaptığın ekmeği gördüm Lezzet Sefası. Ben sana bir kavanoz limonlu yağ, sen de bana o ekmekten göndersen. Ekmeklerimizi limonlu yağlarımıza bandırsak ;-) Sevgiler
By Oya Kayacan, at 5 Mart 2009 08:13
kediciklerinedee..yemek tarif uslubuna da bayıldım.okurken keyif aldım..ellerine sağlık..bana da beklerim..
By aktifmutfak, at 31 Mart 2009 13:43
Çoook teşekkür ederiz Aktif Mutfak... Buradaki adresin sana gelmiyor, bakalım neredesin?
By Oya Kayacan, at 31 Mart 2009 15:09
Yorum Gönder
<< Home