Kedili Mutfaklar

Salı, Şubat 24, 2009

Taze lezzetler

Üç tanecik, tazecik, yemyeşil sakız kabağımın başına ne iş açsam acaba? Uzuuun kereviz saplarımı da dolaptan çıkarsam mı? Mantar da alınmıştı dün. Onlar da taptaze belli. Nerden mi belli? Hani o saplarına yakın tırtır yerleri vardır ya içe doğru. Oralarda zarları duruyor daha, açılmamış, tırtırları ortaya çıkmamış.

Kabaktaydık. Kereviz sapları ve soğanla ağzıma layık olur doğrusu. Sızması, limonuyla benim mutfağımın bildik hafifliklerinden, kolaylıklarından. Aaaaa, neden soydum ben bu körpecik kabakçıkların kabuklarını?


Ne yani ziyan mı olacak şimdi o güzelim yeşiller? Mantarlarla bakışıp duruyorlar da bir yandan. Bir haltlar mı karıştıracaklar yoksa? Hele durun bakalım.

Mantarın etlisi pek yaptığım şey değil. Mamma Rachaela yapardı yıllaaaar önce Cittanova'da. Dağ köyü Zomaro'ya tırmanıp, kocaman mantarları toplayıp dönerdik. Onları ters çevirip tepsiye dizer, üzerine bol domatesli salçalı etler, onun üzerine yağda kavrulmuş una kattığı galiba kremalı parmesanı dökerdi. Kıtır çıtır bir kapak kaldırırdık sanki üzerinden fırından çıkınca. Biz çocukların (!) ilk kapıştığı yer o kapaktı.

Kapak açılınca ikinci perde başlardı. Spaghetti üzerine mantarın etli sosunu alırdık kaşık kaşık. Şimdi de yutkunmadan edemiyorum. Bir daha bulduğum yediğim bir lezzet değildir maalesef.

Sonra da altından çıkan muhteşem mantarları dağıtırdı Mamma Rachaela spaghettiden boşalmış tabaklarımıza.

Şimdi yapsam diyeceğim ama nerde benim mantarlarım nerdeeee onlar? İyisi mi, kıymayı çentilmiş soğanla kavurup, biberini çekip tuzlayıp filan katayım mantarları içine. Dirice pişireyim sevdiğim gibi. O caanım yemyeşil kabak kabuklarını da katarım. Süsün alâsı olur bu yemekte.


Düşünüyorum ya, bir yandan da yaptım. Mantar pişerken bir kase yoğurda hayli taze sarmısak ve maydanoz doğradım. Tabağın kenarını o yoğurtla çevirip ortasına kıymalı mantarımı koydum.

Sonrası sağlık.

Doymadım, doyamadım...

10 Comments:

  • Süper lezzetler köşesi:))
    Ne kadar tok gelsem de ağzım sulanıp gidiyoum senin tariflerin sonrası Annoyacığım..
    Bu arada Pino'nun Cancan'a çizdiği arkadaşı gördüm az önce...
    Süper bişi...
    Ne şanslı kedicik Cancan:))

    By Blogger Şirin, at 24 Şubat 2009 12:55  

  • Nam, nam ağzımın suyu aktı:)

    Sevgiler..

    By Blogger Kedila ve Meşe, at 24 Şubat 2009 13:53  

  • Şirin Teyze, iyi ki haber verdin, benimki uyuyordu yoksa ;~} Arkadaşımın büyük kağıda basılması için talimat verdi az önce, çerçeveletmek üzere. Zinnur'cuğumuz da onu alır blog'un bir yerine oturtur inşallah. Annoya'm bilgili değil bu konularda, beceremiyor. Adını Mavi koydum. "Ma vie gibi de okuruz," diyor Annoya'm, Pino Abla'mın bana Fransızca şarkı göndermesiyle alakalı olarak. Neyse, çok mutluyuz, fazla konuşamıyorum, daha düşünelim bakalım.
    ----------
    Neye nam nam Kedila, yemeklere mi yoksa oğlumun arkadaşı Mavi'ye mi?

    By Blogger Oya Kayacan, at 24 Şubat 2009 17:04  

  • Cancanım:
    Bak ne güzel yapmış Annoyacığımız.. Blogun baş köşesinde Pino'nun sana çizdiği arkadaş Mavi olacak...
    Çok güzel şeyle rolmuş bugün ya..
    Bugünü mutlu ve kârlı kappatık sayende... Tanrı siz Cancanları başımızdan eksik etmesin..

    By Blogger Şirin, at 24 Şubat 2009 22:44  

  • Oya' cım şu bizim merkilerden sana yollamak hep aklımda ama hava soğuk bir türlü çıkamadılar ortaya. Malum bugün çarşamba talih yardım eder de bulursam ortaya çıkacağı şimdiden merak ediyorum.

    By Blogger Çiğdem, at 25 Şubat 2009 08:26  

  • Şirin Abla, seni seviyoruz. Mutfağına bir fiske lezzet, dudaklarına biraz gülücük konduruyorsak da seviniyoruz çok.
    ----------
    Sıkı yağmur isterler önce değil mi Çiğdem? Arkasından durulan, mülayimleşen bir hava. Çıldırır fışkırırlar vallahi. Sen her halükârda kolinin içine bir hocafendi de koy gelsin;-)

    By Blogger Oya Kayacan, at 25 Şubat 2009 09:06  

  • Kabağa bayılırım ben Annoyam ve yazının başında o körpecikleri çıplak bıraktığını duyunca, benim içim cız etmişti :) Ama fuzuli keder tabii benimkisi, senin gibi yaratılmış her bir nimetin kadrini-kıymetini layıkıyla bilen için, elbet keşfedilecek yeni bir icat bulunacaktır. Mantarlı hikayen muhteşem yine, hep böyle aralarda anlatsan mininn minik Annoyam?
    Öptüm Cancan'ı da sizi de.

    By Blogger dgül, at 25 Şubat 2009 10:12  

  • Oyacım çok teşekkür ederim:)))
    Ne kadar tatlısın:) Ne çok şaşırdım mavi kediciği sağ tarafta görünce:)
    Kucak dolusu sevgiler, öpücükler:))

    By Blogger pinomino, at 25 Şubat 2009 13:24  

  • Hepsine:)

    By Blogger Kedila ve Meşe, at 25 Şubat 2009 14:13  

  • Demet'çiğim, geçen yıl rahmetli olan Teyzem Jülide, kabak yemekleriyle birlikte mutlaka zeytinyağlı kabak kabuğu da pişirirdi. Bir sebzeden mutlaka iki üç yemek yapmasıyla ünlüydü. Ondan almışımdır belki bu huylarımı. Biz de seni öpüyoruz güzel torunum Cancan ve ben.
    ----------
    Mavi başımızın tacı oldu Pınar'cığım. Büyüyüp çerçevelenecek de. Ellerin dert görmesin. Kızları da öp benim için.
    ----------
    Anlamıştım zaten ;~}

    By Blogger Oya Kayacan, at 25 Şubat 2009 17:14  

Yorum Gönder

<< Home