Kedili Mutfaklar

Salı, Şubat 10, 2009

Acıda damping




İneğe versek bıkar. Ben bıkmam. Lahana verin siz bana. Çiğ, az pişmiş, çorba olmuş; bayyılıyyorumm. Acısını da layıkıyla basacaksınız ama, burun kıvırmam işten değil yoksa. Acılarım arasına karışan en makbullerimden biri yeşil biber salçası. Bunu bu yaz herkesler yapmalı, buzdolaplarına koymalı. Ben hariç. Ben yapanın sebeplenicilerindenim.

Edremit'in Çiğdem'idir, biber mutfağımı kendi mutfağından ayrı koymaz sağolsun. Çarşıda biberin nesini bulursa birşeysini yapar kavanozlar. Elinden salçasından turşusundan kurtulmuş kalanlarını da koliye neyin doldurur. Herkes destek amaçlı gazetelerden, pıtırtılı koruyucu naylonlardan yararlanırken onun usulünde biber yayılır kolinin aralıklarına.

'Urfalım Tevfiğim' de memleketinin gözleri yerinden söküp geri soktuktan sonra, gırtlağı bir süreliğine işlevsiz kılan haso salçasıyla pulundan getirir bana. Ye iç gül eğlen dostlar, ehlem ve sehlem dostlar çalınır yenirse bu acılarla, yeridir.


Lahana yemeğimi, yukarıda, tencere yerleşiminde görüldüğü üzere Çiğdem'in yeşil biber salçasıyla yaptım. Zaten yaz geliyor, yenileri yola çıkar nasılsa diye, salça kullanımım bugünlerde tavan yapmak üzere handiyse.

Küçük lahananın kökü oyulup yapraklarını açarak yerleştirdiğim tencere, kocaman piyazlanmış beyaz soğan, tavuk suyu, ufacık kesilmiş bir parmak sucuk ve az sonra buharlanması düşünülen brokolinin yaprak ve çiçekleriyle süslendi. Pişerken bir limon sıkıldı. Pişince iki yumurta sarısının terbiyesi verildi.

Çok fena birşey oldu.

Yapıp yiyemeyenlere ayıp mı oldu?

Aynı zamanda aklıma giren yeşil pilav fikrimi de uyguladım. Domateslisi olur, patlıcanlısı oluyor daaa biberlisi neden olmasın pilavların? Şemsi'nin köyünden doğranıp kurutulmuş acı yeşil biberlerle, Çiğdem'in yeşil salçası bir uyum bir uyum ki vay vaaaaay vay.

Yerken bir miktar nar ekşisi gezdirip, Şirinceli Candan'ımın sızmasını üstünden dolandırıp..., yani boşal da semerini ye halimi almışım ki değmeyin.

Göstermeseydim mi diyorum ama, şu şekilde biberli bonfile yemeyi akıl eder miydiniz ben göstermezsem bilemem? Sarmısak sızmada dönecek, etler iri çekilmiş biber çeşitlerine bulanacak ve sonrası size kalmış. Domatesler renk ahengi yaptı güzelce, yukarıdaki yeşil pilavla aynı tabağa girince. Sosunda biraz kırmızı şarap var, o lezzeti de bu ete katmaya değer bence.


Bu vesileyle dolaplarımda biber taraması yapmış bulunuyorum.

Yeni yeni biberli yemeklere karışmak üzere biber ayarı verdim mutfağıma.

Ne mutlu bana.

Acı gün dostunuz.

13 Comments:

  • Oya' cım sıkıntım çeşit bulamamaktan. Ya kırmızı var ya yeşil. Oysa bulsam şöyle kocaman sarılardan, morlardan... sen seyret o zaman. Tohumunu bulup kendim yetiştireceğim başka çare yok. Ablam bu yıl mor domates fideliyor. Bana da verecek fidelerden. Hasat güzel olursa mor domates salçası bile yeriz bakarsın.

    By Blogger Çiğdem, at 10 Şubat 2009 13:08  

  • Annoyacağım,

    Konu dışı bir teşekkürüm var sana. Blogundan esinlenerek maydanoz pesto ve nar likörü yaptım. İkisi de nefis oldu ve çok beğenildi. Mmmmmmm. Cancanın bıyıklarından öpüyorum..

    By Blogger Feride Nizamettin, at 10 Şubat 2009 13:57  

  • Çiğdem'ciğim, önemli olan mevsiminin sahici sahici biberlerini kullanman. O cart renklileri, renklerini çok sevmemem rağmen pek de sık alıp kullanmıyorum. Bazı bazı, maksat dekor olsun diye ancak.
    Mor domatese yazılmam lazım ! Kaç yıl sürerse sonuç almak artık, Allah kerim, beklerim.
    ----------
    Şu bıyık meselesine Cancan pek sevindi. Son zamanlarda göğsüme yatıp suratını iyice suratıma yapıştırıyor. Ben de bıyıkcıklarını öpüyorum. Alışık yani.
    Yaptıkların güzel olduysa marifet senindir. Ellerine sağlık, afiyetle Pisi'ciğim...

    By Blogger Oya Kayacan, at 10 Şubat 2009 16:41  

  • Bu yemeklerin hepsi benlik. Tam ağzıma layık. Ne vardı bir yapan olaydı hemencecik :)

    Yalanıp, yutkunup oturuyorum oturduğum yerde :(


    Biberin karasını, kurusunu, tazesini, her rengini pek seven biri olarak, yeşil biber salçası ilk kez duyduğum ve merak ettiğim bir ayrıntı.
    Nasıl yapılır?, nereden bulunur acep?

    By Blogger ruhdagı, at 10 Şubat 2009 18:35  

  • Ne güzel şeyler öğrendim...
    Sevgiler...

    By Blogger geçkalmadımki, at 10 Şubat 2009 21:08  

  • Sen tembel misin kuzum Ruhdağı? Yani bu kadar da kolay anlatıyorum, üzme beni yap ye... Oyun alanlarının içine mutfağını da ekle. Boş günlerini Annoya günü ilan et, Annoya yemeklerine ayır ;~} Ben de dağa çıkarım vakit buldukça!
    Yeşil biber salçası hakkında Çiğdem'ciğim mutlaka açıklama yapar :-}} Tobasco'nun da yeşili var, haberin olsun, raflarda kırmızı kardeşlerinin yanında durur. Sevgiler.
    ----------
    Sen her yere yetişirsin bir tanem... Öptüm.

    By Blogger Oya Kayacan, at 11 Şubat 2009 08:08  

  • Yeşil biber salçası tamamen ihtiyaçtan doğdu sevgili Ruhdağı. Salça yapmaya kalkışıp acısını yeşil biberle sağlayınca artanları ne yapayım diye düşündüm. Kurut, dondur, sosla başedemedim. O sıra sevgili Oya' nın rengi rengine yemekleri aklıma geldi ve "neden olmasın" diyerek aynı kırmızı biber salçası gibi, yani haşla, dişmacunu sıkar gibi sıkıp derisinden ayır, suyunu çektir ve kavanozla yöntemi ile yapıldı.

    Nedense salça kırmızı olur gibi yerleşmiş aklımıza. Yeşili de pekala oluyormuş.

    Oya' cığım mor domates öyle böyle birşey değil. Üstelik orijinal tohum, hibrit de değil. Pembe domateslerin yanında pek hoş olacaklar. İnşallah yani. Ekim biçim işlerinde tanrı şaka yapmayı pek seviyor ondan korkuyorum. Bakalım bakalım.

    By Blogger Çiğdem, at 11 Şubat 2009 09:48  

  • Biz böyleyiz işte. Artan her kırıntı bir başka lezzete sebebiyet veriyor Çiğdem'ciğim. Pek de alâ oluyor 8~} Sahi senin salçalarının esas özelliği küflenmemesi. Gerçi buzdolabında saklıyorum ama, herhangi bir salça dolapta da saklansa, bir süre sonra küf bağlar. Hani üzerine sıvı yağ filan koyarlar koruyucu olarak. O iş nasıl oluyor?
    Renkli domateslere bayılıyorum. Moru, sarısı, pembesi... Mine'sinde tohumları olacak yine pembenin, bu yıl mutfak camımın önüne ben de oturtayım bakalım bir minik saksıda. (Hayati Kaptan, benden habersiz haaaa?! Beykoz'a mı?) Mor tohumlar kolay üreyecekse, sen de onları Mine'si ile paylaş e mi? Önümüzdeki yıllara yatırım olur! Tanrı sizlerle beraber olsun kızzlar, sizi seviyorum.

    By Blogger Oya Kayacan, at 12 Şubat 2009 09:49  

  • Ağustos biberlerinden yapınca salçayı her şey yolunda oluyor. Dün akşam mutfağı görseydin acırdın halime. Bu salça yetmeyecek dur on kilo daha kaynatayım diye eylül sonu aldığım biberlerden yaptığım salçam köpürüverdi kavanozdan dışarı. Tarlanın sonu kaldığında enzim atıyorlarmış meğer toprağa. Çabuk kızarsın olgunlaşsın diye. O da böyle bir çuval inciri berbat ediyor işte.

    Sevgili köylümüz geçen yıldan kalan yağının içine de kostik atıyormuş peroksit düşsün diye. Satsın da mesele yok. Sen sabun yiyebilirsin. :)

    Fidelerim sağ salim bir gelsin de Oya' cığım tohum alma işi kolay. İlla ki ağız tadını paylaşırız isteyenlerle.

    By Blogger Çiğdem, at 12 Şubat 2009 11:24  

  • Oyacan ve Çiğdem'ciğim,
    Bende de var o tohum allahtan..Biz ona Siyah Domates deriz...Çooook lezzetlidir hakkaten.Sabah kahvaltısında meyve gibi yenir kendisi...
    Sevgiler...
    mine özgür

    By Anonymous Adsız, at 12 Şubat 2009 13:42  

  • Hani derler ya, her şeyin bir şeysi vardır diye! Geçmiş olsun sana, vallahi üzüldüm mutfağının halini düşününce bile.
    Bak görüyor musun Çiğdem'ciğim, sen daha domatesin fidesi gelmeden haber veriyorsun da, benim Mine'si hiç haber vermeden afiyetle yermiş meğer, ucundan kenarından bir tadına bak yaw bile demezmiş. Valla yazıklar olsun, ne diyim 8~} Ayrıca bu yaz bahçeden çıkarsam n'oliiim. Yetiştirdiği siyah domateslerin yüzünü görürse yine n'oliiiiim. Hepsini ben yiycem işte. Cahil kalıyoruz burda umurunda değil yani. Daha bir mor mu siyah mı ney domates yememiş ve görmemişiz!!!

    By Blogger Oya Kayacan, at 12 Şubat 2009 14:45  

  • Oyacan'cım,
    Sen bari yapma kardeş..
    Sen geçen yaz benim başımda ne ateşler yandığını bildiğin halde....Aaaaaah aH diyom da başka bir şey de demiyom...
    minesi

    By Anonymous Adsız, at 12 Şubat 2009 16:29  

  • Ben de aah diyorum, al işte aaaaaaaaaaah. Yani bana geçen bilgi şöyle; bu bizde vardır, biz bunu yetiştirir yetiştirir yeriz, adına şu bu deriz, kahvaltılarımızı da afiyetle pek güzel onunla ederiz... Hani ya bu anlatım içinde geçen 'geçen yaz'?
    Mine'si şaka beeee, sen şimdi Oya alındı mı diye gider kocana da danışırsın 8~}

    By Blogger Oya Kayacan, at 12 Şubat 2009 19:59  

Yorum Gönder

<< Home