Bir boy sahil git bir boy dön, yürü yani...
Yürü yavrum yürü, yürüteyim seni... Annoya'mın birinci vazifesi bu. Sönen kaslarını şişirmek. Fizik tedavileri azaldı, devamı yürüyüşle halledilmeliymiş. Yürüyebilene tabii. Allahtan sahil yolu bank bank üstüneymiş de, "Nerde trak orda kurul otur gelen geçenle, manzarayla eğle gönlünü," diyor benimki.
Fırtınada sahilimize oturan gemiciklerse fevkalâde iyi oturmuşlar herhalde, kalkmak bilmiyorlarmış. Biblo gibiymiş mübarekler! İşin tuhafı üstlerine bir tek kanatlı konmuyormuş! Nedenmiş?
Fırtınada sahilimize oturan gemiciklerse fevkalâde iyi oturmuşlar herhalde, kalkmak bilmiyorlarmış. Biblo gibiymiş mübarekler! İşin tuhafı üstlerine bir tek kanatlı konmuyormuş! Nedenmiş?
Annoya'mın konuşlandığı bankın çevresine kimler dizilir? İki balıkçı kedisi, ikisi de aslan gibi.Biraz kafa sevmeden sonra tekir olan kucak gelmiş, beyazlı tekir girdiği gölgeden bir daha çıkmamış.
Bazı, "İyi insanlar nerede?" diye soruyorsunuz ya siz insanlar. Annoya'm sahilde rastlamış iki tanesine. Ellerinde torba torba ekmek, martıları karabatakları doyuruyorlarmış. Sahil lokantalarında çalışan komilermiş galiba, "Ama," diyor Annoya'm, "yapmaz yapmazlar, çocukların yürekleri temiz."
Benim durumumda değişiklik yok. Annoya'ma eğilmek yasak olduğundan, bense halâ zıplayabildiğim için, yemek ve su kaplarım masada tepsi üzerinde sunuluyor. Annoya'm da karşımda oturuyor zaten çoğunlukla. Gazete okur, bilmece çözer, yemek yer, internete takılır; hepsini buradan yapıyor.
Şu çorbasını da karşımda içti. Sahilden geldiğinde karnabaharı ocağa verip haşladı; içinde taze patatesler, sarmısak dişleri, havuç. Onlar soğuk soğuk yenecek limonlu sızmalı. Suyunda bıraktığı bir miktarını da iri iri ezdi, bastı tarhanayı içine. Kaynattı. Ooooh pek güzel olmuş, fevkalâde de iyi gelmiş sahilde topallama idmanı üzerine. İçine Bahçıvan beyazı koyuyor, hani zeytin&biber katkılı olan. Sızma tabii var.
Hoppaaaaa...
Her sabah her seher gelir geçersin, kanımı kadehe koyar içersin
Ne beni alırsın ne vazgeçersin, yetmez mi insafsız senden çektiğim?
Yürü yavrum yürü yürüteyim seni, saz çalayım sevdiğim uyutayım seni.
Gel keyfim gel.
Uysa da uymasa da...
14 Comments:
ooo,manzara muhtesem suan orada olmak vardi vallahi,tabi birde hava güzel olacak süper olurdu,sevgiler,...
By AskinAy, at 18 Ocak 2009 18:45
Annoya gene çaldın aklımı :)
Tarhanayı ıslamıştım valla, bak şimdi kanrıbaharda vardı dolapta mahzun mahzun bekliyorlardı. Gün bugünmüş demek ki :)
By ruhdagı, at 18 Ocak 2009 18:46
Cancan vallaha laf aramızda Annoya'nın yürüyüşleri, dokunuşları hem kendisine hem de doğaya iyi gelecek. Zira iyi enerjili kadındır bizim Oya Can'ımız. Nerden mi biliyorum? E o fotoğraflardan bana bile geçti o iyi enerjide ordan. Aman Allah'ım o mama kapları ne şık öyle Cancan. Öptük sizi, iyi dileklerimizi de gönderdik. Sevgi ve saygımızı da sunduk
By Pirate/Korsan, at 18 Ocak 2009 21:13
Şimdi İstanbul' da olmak vardı anasını satayım... :) Bana bile özlettin ya Oya' cım, yani ne diyeyim ben sana?
Seninle konuştuktan sonra epeyce düşündüm "nesini özledim ben İstanbul' un" diye..
Seni özlemişim, bir kaç arkadaşımı özlemişim. Kuzguncuk İsmet Baba' yı özlemişim. Şöyle güzel kebap eşliğinde rakıyı özlemişim. Bir de Remzi Kitapevinde kitaplarda kokularında kaybolup sonra elimi kesen ağırlıkta torbalarla dışarı çıkmayı özlemişim. O kadar!
Kalan sevdiğim yerlerin/insanların canına okundu. Ne sahaf kaldı gitmek istediğim ne Horhor ne Soğukçeşme sokağı. Üzerime üzerime geliyor artık İstanbul...
By Çiğdem, at 19 Ocak 2009 09:53
Buraların her havası güzeldir Aşkınay. Hattâ güneşli günler kadar fırtınalar da yakışır bizim sahile. Doğa içinde barındırdığı çirkini de güzel kadar seven, iyilikle kötülüğü canlılarda sınayan bir sonsuzluk. Hoşgeldin.
----------
Olmuş mu peki benim çorbam kadar güzel? Peyniri bol, yağı sızma mıymış? Şöyle koyuca, acısı yerinde??? Sevgiler Ruhdağı.
----------
Merhaba Hakan Abi. Dün size uğrayıp Sema'yı dinledik. Hatta şimdi adresini Eniştem İnal'a gönderiyorum, bazı şarkılarını kopyalasın diye. Ne tesadüf, geçenlerde, "Sema'nın yeni kasetini alalım diyorduk, bulamadık," dedilerdi. Annoya'm yazılarını çok beğeniyor. Korsan'ı öperim.
By Oya Kayacan, at 19 Ocak 2009 10:08
Çiğdem'ciğim, ben de biraz sağlık mecburiyetleri biraz da ruh hallerimin elvermemesinden dolayı İstanbul'u hayli tasarruflu kullanıyorum hayli zamandır. En son İsmet Baba'yı dahi çıkardım neredeyse listemden. Sadece adam başına alacağı peşin paranın hesabında, kırk yıllık müdavime bile saygısız, özensiz oldular. Yine de İstanbul dendi mi ciğerim sızlar. Uzağında yaşadığım, dibini bulduğum rakı şişelerini atamayıp kokladığım günleri hatırlarım. Sahi, İstanbul şurası Çiğdem'ciğim!
By Oya Kayacan, at 19 Ocak 2009 10:17
bütün yazı güzel de o mama kapları ne öyle, benim bile canım içlerinde birşeyler yemeyi çekti. İyisi mi oğluşa hiç göstermeyim, kıskanmasın:)
By Feride Nizamettin, at 19 Ocak 2009 12:32
Sahil çok güzelde o gemilerin hepsimi fırtına mağduru?
Bendeniz emekliliğin tadını çıkarıyorum bugünlerde tavsiye ederim Oyacım:))
By Nenoni, at 19 Ocak 2009 18:14
Pisiko sen de al çocuğa böyle kaplar. Bebe mağazalarında, oyuncakçılarda filan var. Sevinirsiniz hem sen hem de o!
----------
O gemiler üç taneymiş, birini açığa almışlar, ikisi yatıyor kıyı kıyı. Öyle hurdalar ki sanırım çekme masrafları ederlerini aşar. Ev bana da keyifli gelmeye başladı Nenoni'ciğim. Tek şikayetim sağlıksız günlerimde zaman hem çok monoton hem de hızlı hızlı geçti. Sokaklar daha verici, yaratıcı, eğitici...
By Oya Kayacan, at 20 Ocak 2009 09:23
Bu yorum yazar tarafından silindi.
By carpediem, at 20 Ocak 2009 14:09
sokağa çıkmaya başlamışsın
Oya'cım, hem de cancanla.
benim kızım bayılır tarhana çorbasına
sade pişirirdim genellikle
şimdi öğrendim madem
akşama yaparım ben de .
kahve falı yorumuma
cevap isterim zamanının olursa..
By carpediem, at 20 Ocak 2009 14:14
Evvet Dilara'cığım, Cancan kalben yanımdan tabii. Ha, yorumunu şimdi gördüm, yanıtladım.
Tarhana kendi halinin dışında o kadar çeşit oluyor ki... Bayyılıyyorum.
By Oya Kayacan, at 20 Ocak 2009 20:06
Seni boyle saglikli izlemek ne guzel Oya'cigim. Gezmeler bile cikiyorsun, ne guzel. Yuruyus gibisi yok bence. Simdi o sahilde olup martilara simit atmak vardi...
Sevgilerimi gonderiyorum size:))
By Hanife, at 21 Ocak 2009 21:44
Hanife'ciğim, bahar geldi sanki. Sahil gerçekten çok keyifli. Martılara da söylerim şimdi onları düşündüğünü. Sevgiler
By Oya Kayacan, at 22 Ocak 2009 11:43
Yorum Gönder
<< Home