Engin, the angel boy
“Hadi canım olamaz,” demiştim önce o gün. Bir iş gezisi, Münih sokaklarındayım. Bürodan çıkmış, yakın sayılacak mesafedeki otelime keyifle yürüyorum ki; bir anda kendimi almış başını seller gidiyor sahnesi yaşarken buluyorum. Hani film setlerinde olur, başlarlar suları damlardan camlardan kovalarla dökmeye, hortumlarla sıkmaya. Olacak iş değil. Yanıbaşımdaki bar kapısından içeri can havliyle atıyorum kendimi. Aynı hızla karşı kuvvet kullanan iki üç kişi, beni yağmurun altına itiyor gerisin geri.
Şaşırmışımdır haliyle. “N’oluyoruz?” gözlerimle bakmışımdır adamlara ve muhtemelen görmüşümdür ki adamlar bir hoş.
----------
Evet aynen böyle olmuştu. Adamlar da, tavırları da bir hoştu. Bir sürüsü dizilmişler bar kapısına, açmışlar kollarını yanlarına yanlarına, “No lady, we’re all angels here,” korosu oluşturmuşlardı. Barın logosu da bir melekmiş meğer, sonradan gördüm.
Anlaşıldı. Olurmuş pekalâ.
----------
Sıçan gibi dönmüştüm otelime. Yanlış hatırlamıyorsam girebileceğim ikinci kapı bir sex shop kapısıydı ve kimbilir o kapının arkası nelere kadirdi?
----------
Çocuğun sırtındaki melek dövmesiyle birlikte aklıma düşen sahnelerde o günü yaşadım hemen.
Öğretmen baba, bankacı anne, sırtı melek tablolu Engin... Vay ki ne. Azami acılı bir Türkiye tablosu.
----------
Eminim ki Engin, cinsel kimliğinin erkek olduğunu savunmak adına komik duruma düşen insanlara gülüyordur gittiği yerde.
Melek gibi uyusun.
Şaşırmışımdır haliyle. “N’oluyoruz?” gözlerimle bakmışımdır adamlara ve muhtemelen görmüşümdür ki adamlar bir hoş.
----------
Evet aynen böyle olmuştu. Adamlar da, tavırları da bir hoştu. Bir sürüsü dizilmişler bar kapısına, açmışlar kollarını yanlarına yanlarına, “No lady, we’re all angels here,” korosu oluşturmuşlardı. Barın logosu da bir melekmiş meğer, sonradan gördüm.
Anlaşıldı. Olurmuş pekalâ.
----------
Sıçan gibi dönmüştüm otelime. Yanlış hatırlamıyorsam girebileceğim ikinci kapı bir sex shop kapısıydı ve kimbilir o kapının arkası nelere kadirdi?
----------
Çocuğun sırtındaki melek dövmesiyle birlikte aklıma düşen sahnelerde o günü yaşadım hemen.
Öğretmen baba, bankacı anne, sırtı melek tablolu Engin... Vay ki ne. Azami acılı bir Türkiye tablosu.
----------
Eminim ki Engin, cinsel kimliğinin erkek olduğunu savunmak adına komik duruma düşen insanlara gülüyordur gittiği yerde.
Melek gibi uyusun.
5 Comments:
Merhaba , ben yeni musterinizim:)
Engin karakteri beni de cok ilgilendirdi.Sen ucak muhendisligi bolumunu kazan sonra o iste gelecek yok diye gay bar ac.Vizyonu genis bir arkadas valla!
By Goksu, at 21 Aralık 2008 18:16
bencede;çok doğru bir tespit.nereye gidiyoruz??eylül
By Adsız, at 22 Aralık 2008 00:07
Dükkan senin Desertwind ;~}
----------
Olduğumuz yerdeyiz Eylül, değişen bir şey yok.
By Oya Kayacan, at 22 Aralık 2008 09:41
çok ilginç bir ülke oldu burası diyecem olmayacak,
galiba her zaman böyleydi de
biz mi farkına varamıyorduk diyecem ,
Neler oluyor bize hiç demiyecem,
süt neyse krema o olurmuş işte
karmakarışık bir toplum
ne niyetle bakarsan onu görüyorsun...
Oya'cım iyi olmana sevindim
biliyorum kantoron kullanıyorsun
dikiş yerlerine,istersen buradan sana kudret narı eksteresi de gönderebilirim canım.
kediciğinin başını okşarken,
öpüyorum seni kocaman,annenizin de ellerinden,lütfen ilet olur mu?
By carpediem, at 24 Aralık 2008 11:45
Dilara'cığım, medya abartıları ile farkındalık, duyarlılık hallerimiz garip şekilde körükleniyor. Televizyon başlıbaşına bir afet bölgesi. Herkes polis kesilmiş, olay çözüyor. Gazete 'bilirkişileri' her işin en iyisini biliyor. Dediğin doğru; süt kesildi, krema berbat!
Çok teşekkürler kudret narı teklifine. Nereme neye yarayacak bilmiyorum valla, arayıp öğreneyim bakalım. Sevgiler.
By Oya Kayacan, at 24 Aralık 2008 14:12
Yorum Gönder
<< Home