Haberse haber, haberiniz olsun...
Şu bizim eski kedi halısı...
Annoya'm artık yünlerden kedi halısı örmüş bir zamanlar. Bir süre kullandıktı Annem Kimsecik'le. Dün evde kocamaaaan bir verme telaşı vardı. Bu sana bu ona bu buna, dağıttı da dağıttı Annoya'm. Mis gibi, yepyeni ama kullanılmayan bir sürü herşey evden gitti, yerli yerini buldu. Dolaplarımızda, çekmecelerimizde benim girebileceğim daha büyük yerler açıldı! İşte o sırada kedi halısı da ele geçirildi, yayıldı yeniden.
Çok memnun kaldım. Biraz eski yüzlü olmuş, kulakları kopmuş, bıyıkları düşmüş filan ama, hatıralarla dolu ne de olsa.
Ne yapanlardan hayır var, ne yapılanlardan. Bir kere suratsız insanların elaleme açık yemek yapması doğru değil. Söylene söylene pişirdiklerini ailece yesinler ancak. İkincisi haydi suratsız olursun da, yemek içmek hususunda iki doğru kelâmı bir araya getirmeyi başarırsın. O da yok. Ak demeye kalksalar boka sarıyorlar. Sofraya oturup kalkmaları, servis yapmaları, yemek yemeleri; hepsi başlıbaşına birer sorun. Yemekler rezalet. Süslemeler, tabaklarda ve sofralarda, söz meclisten dışarı çingene çalar kürt oynar. Yarışmacıları yaptıkları eleştirilerle değerlendirirseniz, ne oldukları ortada. Komik hiç değiller!
Yemek programları yemek kültürüne bir ucundan katkıda bulunmalı mutlaka. Hangi ucundan olursa. Razıyım yer sofrasına koyulan siniden çalakaşık bulgur yemeye, yeter ki yemek o yerde, o insanlarca, öyle yenir olsun.
Yazıklar olsun o TV kanalında harcanan mesaiye, paraya.
Haydi bakalım, şimdi hepiniz, sizin olmam için aranızda kavga edin. Sonra da @gmail.com adresinde knurcihan ablama yazın.
Annoya'm artık yünlerden kedi halısı örmüş bir zamanlar. Bir süre kullandıktı Annem Kimsecik'le. Dün evde kocamaaaan bir verme telaşı vardı. Bu sana bu ona bu buna, dağıttı da dağıttı Annoya'm. Mis gibi, yepyeni ama kullanılmayan bir sürü herşey evden gitti, yerli yerini buldu. Dolaplarımızda, çekmecelerimizde benim girebileceğim daha büyük yerler açıldı! İşte o sırada kedi halısı da ele geçirildi, yayıldı yeniden.
Çok memnun kaldım. Biraz eski yüzlü olmuş, kulakları kopmuş, bıyıkları düşmüş filan ama, hatıralarla dolu ne de olsa.
Ne show, ne yemek, dangalaklıktan başka bir şey değil...
Ne yapanlardan hayır var, ne yapılanlardan. Bir kere suratsız insanların elaleme açık yemek yapması doğru değil. Söylene söylene pişirdiklerini ailece yesinler ancak. İkincisi haydi suratsız olursun da, yemek içmek hususunda iki doğru kelâmı bir araya getirmeyi başarırsın. O da yok. Ak demeye kalksalar boka sarıyorlar. Sofraya oturup kalkmaları, servis yapmaları, yemek yemeleri; hepsi başlıbaşına birer sorun. Yemekler rezalet. Süslemeler, tabaklarda ve sofralarda, söz meclisten dışarı çingene çalar kürt oynar. Yarışmacıları yaptıkları eleştirilerle değerlendirirseniz, ne oldukları ortada. Komik hiç değiller!
Yemek programları yemek kültürüne bir ucundan katkıda bulunmalı mutlaka. Hangi ucundan olursa. Razıyım yer sofrasına koyulan siniden çalakaşık bulgur yemeye, yeter ki yemek o yerde, o insanlarca, öyle yenir olsun.
Yazıklar olsun o TV kanalında harcanan mesaiye, paraya.
Yaaar bana bir bahçe, biraz mama, biraz eğlence...
(Az daha büyüdüm, yüzümdeki izler filan tamamen geçti. Süper sağlıklıyım ve dost köpeğiniz olmak için can atıyorum.)
Bulduklarında küçücüktüm. Uyuzdum. Allah’ın işi işte, bulanlar iyi insanlardı. Bir veteriner amcayla işbirliği yapıp iyileştirdiler beni. Aşılarımı filan da tamamladılar. Şimdi sıra bana iyi bir kapı bulmaya geldi. O kapıdan girince karşıma küçücük de olsa bir bahçe çıksın. Güle havlaya oynayalım bahçenin içinde bana yemek verecek, sevecek olan insanlarla. Söz veriyorum, öyle bir sahipleneceğim ki o evi, marka marka alarmlar halteder yanımda.
Kırmayım tabii. Haaa adım Rocky Etem. Bu sokakta köpeklere böyle acayip adlar takıyorlar ama olsun, çok iyi davranıyorlar doğrusu. Dixie Bekir var bir de, arkadaşım. Onu Nurci ve Aycan’ın oturdukları apartmanın bahçesine aldılar. Kulübesi filan da ısmarlandı. Nurci ve Aycan'ın Lucy'si ve mahallenin her sahipli köpeği onunla arkadaş.
Kırmayım tabii. Haaa adım Rocky Etem. Bu sokakta köpeklere böyle acayip adlar takıyorlar ama olsun, çok iyi davranıyorlar doğrusu. Dixie Bekir var bir de, arkadaşım. Onu Nurci ve Aycan’ın oturdukları apartmanın bahçesine aldılar. Kulübesi filan da ısmarlandı. Nurci ve Aycan'ın Lucy'si ve mahallenin her sahipli köpeği onunla arkadaş.
Haydi bakalım, şimdi hepiniz, sizin olmam için aranızda kavga edin. Sonra da @gmail.com adresinde knurcihan ablama yazın.
16 Comments:
Hay kalemine saglik tamda aynen dedigin gibi söylestik hanimla.Bi de baktimki yazilisi kardesimden gelmis.Kalite olmadan kontrol hec olmaz dimi...
Saygi-Sevgiler.
Dip.Not Agferin Annoya o kahramanligi bizde yapabilsek."valla Eskici Paskal halt eder."
By ERDIL, at 1 Kasım 2008 12:25
Oyacan'ım,
Bu yarışma denen şey ben işyerindeyken yayınlandığı için izlememiştim. Sonra bazı arkadaşlarımdan "senin katılman lazım bu programa" gibi üstüste yorumlar gelince merak ettim.
Bir kaç kez gece tekrarlarını izlemeye kalktım.
Her şey doğallıktan , güzellikten , zerafetten, nezaketten bu kadar mı uzak olur diye şaşkınlığa düştüm.
Ev sahipleri yemekleri kafalara kakar gibi pişirip getirir, konuklar yediklerini ille de beğenmemeleri gerektiğini düşünüp işi abarttıkça abartıp ağzındakileri peçeteye çıkarır, ıyyyy , ayyy, iğrenç, berbat lafları havada uçuşur vs vs...
Sanki yemek yarışması değil de kötü bir senaryonun sahnelenmesi halleri...
Eh işte yabancı kanallardan örnek alınıp sözüm ona bize uyarlanmaya kalkılırsa durum bu olur.
Aman kalsın dedim "katıl" diye ısrar edenlere.
Ne kimse "senin için emek harcadım, ter döktüm, ye de beğen " desin nede sevgimi katarak pişirdiklerimi güya çaktırmadan peçetelere çıkarıp yüzünü buruştursun.
Ben mütevazi mutfağımda pişirip , sevdiklerime kurduğum samimi sofralarda içten gelen yorumları dinleyerek keyif çatarken mutluyum.
Bir de senin bu yazılarını okurken:)
Seviyorum seni
Nüket Şenyüz
Not: Yorum sayfası hala geçersiz karakter uyarısı vererek beni "adsız" kabul etmeye devam ediyor:))))
By Adsız, at 1 Kasım 2008 13:05
Artık her şeyden bir yarışma yapmak adet oldu. İçini çıkarıp boşlaştıracak konumu yok.
En sonunda yemeklere sofralara kadar uzandı elleri.
Halbuki sofra dediğin muhabbet demektir. Misafire saygı demektir. Güler yüzle aynı tastan tarhana içsen bile, doyduk Elhamdülillah demektir.
Şu televizyon denen alete boşuna aptal kutusu denmiyor demek :(
Not: Yorum onayı için gereken kelime doğrulama harflerini yazmadan duramadım.
" murvetsu " evet kız ismi arayanlara ilham olsun :)
Çokca selamlar.
By ruhdagı, at 1 Kasım 2008 14:45
1- O, hâtıralarla dolu olan kedi halısı gibi, bizde de köpek kazakları var.Arada çıkartılıp koklanan ve özenle tekrar torbasına konulan:((
2-Yarışmayı kızım izliyor.Arada kahkahalarını duyuyorum yukarıdan,"anneeee bunu kaçırmamalısın..Ay döverim ben bunu yaaaa..."diye bağıra bağıra:))
3- Veeeeee....Ahh..benim O hüzünlü bakan güzel suratlı yavruyu gezdirecek vaktim ve imkânım olacaktı..İnan bana, bir saniye düşünmezdim.Ne evde, ne de oturduğumuz semtte fizikî şartlar buna müsaade etmiyor. Galiba, artık benim hiç köpeğim olamayacak:(( Kendim sokağa çıkamazken:((
Umuyorum,ve hattâ eminim, onunla kalbini ve evini sevgiyle paylaşacak birileri en kısa zamanda bulunacak.
Sevgiler
By Ece, at 1 Kasım 2008 16:08
hödüklük hiç bu kadar prim yapmamıştı valla, giderek de yayılıyor sanki :(
Narınız pek güzelmiş bayıldım.
Sevgiler
Lale
By Boncukçu, at 1 Kasım 2008 20:02
Bana ne! Beni o programlar hiç ama hiç ilgilendirmiyor zati. Neden mi? Ben sadece yemek olanların değil, "kedili mutfakların" hastasıyım. Bir kuyruk geçecek mutfağın göbeceğinden. Sevgili Oya abla sen varsın gerisi tırıs gelir tırıs gider.
Can Can'nın halısından Oya can iyi olsa da bize de örse! Çok şey mi istedim bilmem.
O güzel yavrucak dilerim ki yuvasını bulur ve iyi haberlerini dilerim ki alırız. Sevgi-selamla
By Pirate/Korsan, at 1 Kasım 2008 20:41
Sevgili Erdil Bey, gözüme kulağıma inanamadığım olaylar cereyan ediyor yemek yapmak, misafir ağırlamak adına! Ben insanlığımdan utandım yani.
Hanımefendiye hem hürmetlerim hem de ricalarım var... Verin efendim ne olur verin, insanlar mutlu oluyor, ev nefes alıyor. Sizin içinize de bir garip huzur doluyor.
----------
Ne biçim arkadaş onlar Nüket? Düşmanıma kıyamam vallahi, öyle bir programın içinde... Yabancı formatların zaten kendi ülkelerinde tutarsız olan bazıları, bir de yabancılaştırılınca böyle rezil oluyor işte. Dediğin gibi, çok kötü bir metin yazarından uyarlanan berbat bir senaryonun çekimi haline gelmiş program. Sen keyifli dostlarınla lezzetli yemeklerini paylaşmaya devam et.
Nota not: Şu karakter geçersizliği nedir anlamam ki! Benden kaynaklanıyorsa ne yapmam gerek? Diğer yorumcular nasıl "adlı" giriyor?
----------
Sevgili Ruhdağı, yarışmanın da bir edebi olmalı değil mi?!
Mürvetsu hoş gerçekten. Kullanım dışı ve moda iki sözcük birbilerine yakışmış valla...
----------
Ya yaaaa, ne anılar kalıyor bu çocuklardan geriye Ece'ciğim. Düşen bıyıklarını toplarım mesela yerlerden, oyuncak bir ayıya saplıyorum onları :~\
Bir araya gelelim, birlikte basalım sopayı!!!
Rocky Etem'e söz etmeliyim bu muhabbet notundan. Yaniii, haber göndermeliyim Nurci ile, çok sevinecektir. Çok munis, çok cici, koca ayaklı bir can. Allah yoluna bir mucize daha çıkarır inşallah. Sevgiler sizin eve bizim buralardan.
----------
Boncukçu Laleeeee, adını öğrendim sonunda bak... Minnoş'un da var mı yoksa bir gerçek adı?
----------
Hakan'cığım, kuyruksuz mutfak kalmamalı bence... Blogumun adını koyarken düşündüğüm zaten bütün mutfaklara bir kediydi!!! Gün gelir yine kedi halısı örersem sana vereceğim söz ;~}
Rocky Etem'i bir başgöz etsek, bir keder daha keyfe dönüşecek. Sevgiler, Korsan'ı da öpüyoruz.
By Oya Kayacan, at 2 Kasım 2008 10:40
Muhtemelen sistemsel bir hata var. Kimlik seçerken blogger olanlar sıkıntı yaşamıyor sanırım. Ben "Adı/URL" kısmını işaretledikten sonra isim giriyordum ve bunu başlık olarak kullanıyordu. Blog kapanıp açıldıktan sonra isim girerken "geçersiz karakter" uyarısı vermeye başladı.
Amaann , takmayalım kafamıza,
bize bir şey olmasın:))
Öpüyorum o güzel yanaklarından Oyacan'ım...
Nüket Şenyüz
By Adsız, at 2 Kasım 2008 12:40
Aşkol Annoya,
Minnoş'tan daha sahici dişi kedi şsmi olmadı ki bizim evde:) Şimdiki 3. Minnoş:))
By Boncukçu, at 2 Kasım 2008 12:44
Sevgili Oya,
İnşallah en kısa sürede neşe içinde hastalığı nasıl yendim yazını okuruz.
Sevgiler
Emel
By Adsız, at 2 Kasım 2008 23:57
Vay ne yaptığını bilmezler vay... Demek kapama açma hikayesinden oluştu bu durum. Sen iste blogları bir daha kapattırıp açtırayım Nüket'çiğim ;~}
----------
Ne yani, Boncukçu da pek feminen değil mi? Bir arkadaşım da bütün kedilerine Pisik der. Ama ikinci adları da olur ve tarafımdan vaftiz edilirler.. Çapulcu Pisik, Kokarca Pisik, Tabigel Pisik, Papaz Pisik, Mayhoş Pisik... Fisto Pisik...
----------
İyi dilekler pek makbule geçiyor. Teşekkür ederim Emel.
By Oya Kayacan, at 3 Kasım 2008 11:15
"bugün yazdığı konuyla alakalı olmasada söyleyeceğim bunu oya hanıma" diye açtım sitenizi.Ben manyak bir hayvan hastasıyım. Ama kediler uzmanlık ve hassasiyet alanım::)Bebegim doğacak diye daha büyük bir eve taşınacağımızı söyleyen sevdiğim adamı harbiden boşamaya kalktım,"beni kedilerimden ne hakla koparıyorsun sen, pis adam":::)) diye. İyi bir kocadan feragat edecek kadar kediciyim anlayacağınız.Oğlumun 40ı cıkınca kardeşi bildigimiz Eminoş kedimize götürüp,yalattım suratını ablasına yeminlen::)(kedinin adına dikkat.Koca emin, oğlan emir, kedi emine::))
Diyecegim odur ki, bunca kedi tutkuma rağmen, geçenlerde 5M migrosta gördüğüm kedili sabunluk dişfırcalıgını görünce hemen siz geldiniz aklıma.haber vermek istedim, evinize cok yakışır diye:)
Ah o köpecik bizim olsa keşke, hayvan aşığı oğlumla öpe koklaya bakardık ama huysuz kocam nuh diyor ama fikrini değiştirmiyor.
Sizin gibi kedi sever hayvan sever dostlarla teselli buluyorum inanın.
en içten sevgilerimle
arzum
By ARZUM, at 4 Kasım 2008 14:14
Hazır elin değmişken boşasaydın ya Arzum ;~} Küçük Emir belki başa çıkar babasıyla az daha büyüyünce. Erkek oğlunu mu kıracak adam!
Ev kedi müzesine ha dönüştü ha dönüşüyor... Beni hatırladığın için çok sevindim ama. Seni ve Emir'i sevgiyle kucaklarım. Kocaya kızdığımız için bir şey yok!
By Oya Kayacan, at 5 Kasım 2008 11:55
ay çok tatlı kadınsın sen oya abla.göbeğimi titrete titrete güldüm::)
By ARZUM, at 5 Kasım 2008 15:03
O programlardaki rezillik düzeyi, ancak bu kadar güzel dillendirilebilirdi( bu nasıl bir kelime oldu böyle, heceleme imtihanı gibi) Annoyam. Ben de yemek görünce baktım 5-10 dakika, dayanılır gibi değil gerçekten de. Ben seni bilir, seni izlerim zaten, laga lugadır gerisi...
Kedi halın, battaniye bile olur valla benim gibi ruhu üşüyenlere, ne güzel olmuş o kulaklar filan, ellerine sağlık, öptüm seni...
By dgül, at 6 Kasım 2008 14:03
Tabii olur Demet'çiğim, ör örebildiğin kadar, genişlesin battaniye oluversin.
Sen benden daha çabuk aymışsın malum programı izleme babında. Ben üç beş baktım vallahi, dur bunlar yanlışlıkla yapılıyor, mutlaka düzelecekler filan gibi iyi niyet besleyerek.
By Oya Kayacan, at 7 Kasım 2008 13:59
Yorum Gönder
<< Home