Kedili Mutfaklar

Çarşamba, Aralık 10, 2008

Dikişe dair...


İçine doğulmuş bir sesti. O sesi, kol hareketiyle çıkarırdı Annem Selma. Bayılırdım, bayılır. Çıkırçıkırçıkırçıkıçıkıçıkçıkçıkçıçıçıııııııııııııııııııı diye hızlanır ve ıççıççççççııçççıççççıççççççççç kıççççkıçççççççzzzzzzzz stop.

Sonra ayakla hareketleneni aldıydı yerini. Çıkıçıkıları azaldıydı sanki, tırtırtır gibi gelmeye başladıydı bana. Olsun, onu da sevmiştim. Annem artı o, bizim cicilerimizi yaratırlardı. Gel de sevme.

Kendi dikiş makineme Londra'da sahip oldum. Yapacak başka iş yokmuş gibi sanki, bir gün hem de en gelişmişini kapıp gelmiştim eve. Elektrikli tabii, bilgisayarlı üstelik, zıızzzzzzzzzzzzt diye zırıltı sesiyle çalışıyor. Çabuk uyum sağlamıştık birbirimize. Oralarda harika patronlar satarlar, e vallahi uydurup kaydırıp diktimdi bir kaç parça kendime. İngilizcemin ilerlemesine de ufak katkıları olmuştur bu makinenin. Birgün kopça arıyorum, içinde olduğum mağazada dikişe dair olmayan yok. "Loops," diyorum, "loops," diyorum, trene bakar gibi bakıyorlar suratıma. Derken Cockney accented bir kızcağız çözüyor beni. "Öööööö lüüüps!"

"Heee yaaaa kopçeee..."

----------

Bu anlattıklarımın hepsi, Allah Issac Merritt Singer'den razı olsun, 2001'de dikişte 150 yılını dolduran Singer'e dair.


Son Singer'imi sorarsanız, iki üç ay önce katıldı bize. En ucuzunun bir pahalısını aldım. Hani fazla derdi tasası olmasın, bastım mı diksin. Ertesi gün Müjgan Hanım buyurdu geldi, oturdu makinemin başına, iplik takmaktan ilik açmaya anlattı ve gitti.

Sonra işte başıma gelenler geldi. Müjgan Hanım'dan hemen sonra kılıfını giydirdiğim Singer'imle halvet olmayı bir türlü başaramadım.

Zaten dikiş deyince sıkıntı basıyor içime, yirmidörtlük atmışlar kalça üzerine sök sök bitmedi. Söküldükten sonra kantaron yağı* ile tedavi etmeye başladım.

Mum gibi iyileşiyor çok şükür.

Doğal şifa...


* Şirince'den Candan Kızım getirmişti. Nedir ne değildir burada:



9 Comments:

  • Gelde tekrar geçmiş olsun deme!

    24 dikiş!!! üff ama ya...

    Singer denince ben hep o siyah kafalı ayak pedalıyla tıkı tıkı sesler çıkaranı hatırlarım. Annem hep " Aman ipi attı yine meretin" diye veryansın ederdi :)

    By Blogger ruhdagı, at 10 Aralık 2008 14:29  

  • Bu çok güzelmiş.
    Benimde aklıma bizim evdeki eski makina geliyor.
    İkide bir ipi kopuyor,acayip bir şey.

    By Blogger TAZE NANE, at 10 Aralık 2008 15:12  

  • Merhabalar,
    Öncelikle çok geçmiş olsun,
    en kısa sürede iyileşmenizi dilerim.
    Tesadüfen bulduğum bloğunuzda keşkek tarifi çok hoşuma gitti.
    Bende bildik keşkek yaparım ama sanırım sizin sağlıklı keşkeğiniz çok güzel oluyordur.
    Sevgiler...

    By Blogger Yaşamın kıyısında, at 10 Aralık 2008 23:50  

  • Ruhdağı'cığım, Annem Selma halâ kullanıyor ayaklısını. Ben de bir hayli oturmuştum o makinenin başına. O kayış meselesi bezdirir bazı insanı. Habire atar, sen işin yoksa yuvasına oturtursun. Çok gevşediğinde hep atar, bu sefer adam getirip gerdirirsin... Yine de şu aldığım Çin işi aptal şeye bin kere tercih ederim.
    ----------
    Kopuyor mu, çıkıyor mu Taze Nane?! Gördüğün gibi güzel değil vallahi. Sanki oyuncak. Zaten daha ilk el atışımızda ufak bir parçası koptu. Sanırım kullanmaya başlarsam elimde kalacak. Yazık ettiler yani Singer'in 150 küsur yıllık adına.
    ----------
    E yaaaa, yaşamım kıyısında dolaştım şöyle bir. Keşkeğim gerçekten güzel, kış iyice buyursun otursun yapmalı yine.

    By Blogger Oya Kayacan, at 11 Aralık 2008 10:04  

  • 24 lük çok zorlamış seni anlaşılan.kantaron yağı iyi gelmiştir tabii. hadi geçmiş olsun.

    rahat oturabiliyormusun bariii :)

    By Anonymous Adsız, at 11 Aralık 2008 10:17  

  • Hem oturuyorum, hem de kalkıyorum. İyiyim yani.

    By Blogger Oya Kayacan, at 11 Aralık 2008 13:45  

  • Öncelikle geçmiş olsun.
    "Her gelin kızın rüyası Zetina Dikiş Makinası" nı nasıl unutabiliriz.
    Anneannemin kollu dikiş makinası durur hala, arada ufak tefek ihtiyaçlarını dikiyor sanırım.
    Çocukken anneannem dikiş diker, çıkır çikır ben çenemi dayamışım makinanın dibine izliyorum.
    Kayınvalidem kullanmadığı o ayaklı makinasını vermek istedi bana ama evde koyacak yer yok.
    Makinanın gitmesine de içim elvermiyor...
    Aaah eski günler.
    Sevgiler

    By Blogger Hülya, at 12 Aralık 2008 00:09  

  • Hülya'cığım, hiç görmedim desem şu Zetina markalarını. Var mı yok mu Singer oldu bizim dikiş nakış marifetleri pek gelişmiş eş-dost, akrabalarımızın evlerinde. Velakin unutulmaz bir slogan tabii, "gelin kızın rüyası"!
    Bence kaçırma kayınvaldenin makinesini. Mutfak, banyo dahil her yerde küçük bir set misali kullanabilirsin, yeri gelince de tıkı tıkı....

    By Blogger Oya Kayacan, at 12 Aralık 2008 11:17  

  • Annoyam, bulunamadım bir süredir bilgisayar kıyısında, geçmiş bayramını da kutlayamadım bu yüzden. Öptüm seni çok, kusuruma bakma. İyilik haberlerini de kaçırmışım bu sırada. Ne mutlu bize, kurtulmuşsun da o fazlalık teğellerden. Pansumanın süper vallahi, tam da merhem gibi şu kafa karışıklıklarına, gönlüne ve de bünyene sağlık... Sevgilerim birikti yine, bol bol gönderiyorum sana...

    By Blogger dgül, at 16 Aralık 2008 19:16  

Yorum Gönder

<< Home