Kedili Mutfaklar

Pazartesi, Eylül 21, 2009

Tutum tutum

Mutfakların bereketi sahibine göre değişir. Bereket fışkıran mutfağına üç günlüğüne bir meymenetsizi sok, kıran sokar kurutur ortalığı maazallah. Yapraktı saptı kabuktu atılır hiç düşünmeden ki ne soslar, neler neler olur onlardan. Tabaklardan artanlar, sokak köpecikleri hesaba katılmadan çöpü boylar. Düşünülmez ki bayat ekmekten hiç olmazsa kargalar doyar.

Tutumluyum mutfakta. Alabileceğimin en iyisini aldığım, yemek istediğimin en alâsını yediğim halde hem de. Yılın ilk karnabaharıyla tazecik iki havucu haşlamaya hazırlanırken ben de bilemedim doğrusu karşıma bu kadar mükemmel bir menü çıkaracağımı. İki de patates ekleseydim içine, harika bir salata olur muydu, olurdu.

Ne patateslerin, ne de havuçların kabukları soyuldu. Gereken yerleri bıçağı tırtır sürterek alınıverildi sadece. Karnabaharın sert kökü ve gevrek yapraklarına bayılırım, onlar da atılmaz tabii.

Bol limon ve sızması gezdirilince haşlandıktan hemen sonra üstlerine, buharına buharına. Haşlama suyuna deniz tuzu, biberiye ve defne de katılmışsa eğer...

E belli oldu. Şimdi de dökmeye kıyamama hallerim gelecek o misler kokan sebze suyunu. Hemen elimin altında duran arpa şehriyesinden atsam mı şunun içine, diye düşünmeye bile kalmadan bakacaksınız ki girmiş şehriye tencereye. Karabiber çekilecek, sızma katılacak..., birkaç buz küpü de et suyu, hani dururlar ya dondurucuda böyle işler için.

İki dakikada hazırdır şehriye, bir de sos yapsak şöyle. Şöyle, az önce ayıklanmış maydanoz ve roka sapları, sarmısak, sızma, varsa az ceviz ya da çamfıstığı falan bızzzzzt. Evde olan peynirden de çentin bir güzel üzerine.

Herkese bir haller oldu. Marketler gezinti noktaları haline geldi. Millet çoluğu çocuğuyla parka gidip iki nefeslenip üç hoşbeş edeceğine alıyor soluğu superdi hiperdi marketlerde. Arabalar tepeleme (ful dolu!) çıkılıyor, alınanların alayına yakını sağlıkla alay eden tuhaf mamûlatlar ama olsun, açgözler doyuyor.

Bir vurgun furyasıdır gidiyor, sel gibi katmış önüne hepimizi. Albeni ambalajlar, yebeni boyalar, içbeni zehirler... Birbiriyle sıkı sıkıya bağlı iki mevzu açılıyor önümüzde bu gidişat içinde. Bilinçsiz = Gereksiz + Sağlıksız tüketim.

Her iki konuda da çok tutumlu olmamız gerek.

Allah keselerimize ve mutfaklarımıza bereket versin.

15 Comments:

  • karnabahar nasılda harika olur..
    cancanlık bişey yok menude anlaşılan:))afiyetler olsun..

    By Blogger allımorlu, at 21 Eylül 2009 14:58  

  • oya ablacım iyi bayramlar. son cümlene tamamen katılıyorum :)

    By Blogger dyt.kelebekdiyeti, at 21 Eylül 2009 15:29  

  • Hay diline sağlık Oyacan'ım be....
    Benim üzüldüğüm konuların biri de bu manyakça alışverişler işte...
    Az çeşit malzemeyle sağlıklı ve lezzetli yiyecekler hazırlamayı başaran , malzemenin her kısmından yararlanan çoook az maalesef....
    Tuzla'dan dönen huysuz...

    By Anonymous Adsız, at 21 Eylül 2009 16:24  

  • Bir bilsen Allı Morlu, nasıl da işini bilir Cancan. Sabah kahvaltılarında dil peyniri veya rendelenmiş taze kaşarını yer, akşam mutfağında her yemekten önce onun pirzolacığı ızgaralanır. Arada sızma yalar, beyaz peynir sever, kendine yarayan her pişenden iki üç dil götürür... Royal Canin No. 27 her daim önünde hazır durur. Var mı dahası, karnabahar da yemeyiversin maskara...
    ----------
    Şaşmış kalmış hallerdeyim sevgili Özge. Manyakça bir gidişat, dediği gibi Mine'sinin.
    ----------
    Devir değişti Mine'si. Aç insanlar sardı etrafımızı. Götürüyorlar işte her durumda!
    Ee bana bir adım yaklaştınız hadi. Ha gayret!

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Eylül 2009 19:42  

  • Oya abla,
    Amerikan yasam stilinin Turkiye'ye girmesi ne aci. Ben gideyim pazarda dolanayim pazarcilarla pazarlik yapmak istiyorum. Burada oyle seyler yayginlasmaya basladi ama cok cok az. Burada da bazi Turkler eglence olsun diye Walmart magazasina giderlerdi :( Ne diyeyim!

    By Blogger ycurl, at 21 Eylül 2009 20:04  

  • Bu büyük marketlerin cirosunu daha da arttırmak için kaldırdılar halk pazarlarını ilk olarak. ben hatırlıyorum tam da minibüs duraklarında halk pazarı olurdu. akşam eve giderken taze taze alınırdı meyvesi,sebzesi hatta peyniri yumurtası. gerektiği kadar taze taze alınırdı. tabi büyük marketlerin tekerine çomak soktuğu için kaldırıldı bu halk pazarları. halkın işine yaramış kime ne ?

    By Blogger nalan, at 22 Eylül 2009 12:37  

  • Durum aynen budur Curly'ciğim. Eğlence! Ağlayan zırlayan, itişip kakışan çocuklar peşlerinde, ne kadar eğleniliyorsa.
    ----------
    Evet yaaa Nalan, iyi hatırlattın. Beşiktaş'ta Barbaros'un hemen başı, Şişli'de cami arkası..., dediğin gibi minibüs son durakları gibi yerler hep halk pazarıydı. Kaldırılma nedenleri arasında biraz da halkın teveccühünün (!) azalması olabilir mi acaba? Hafta sonları gezintisi olarak ne yapacaklar sonra ;((?
    Semt pazarları da yavaş yavaş kendilerini yok ediyorlar. Gayrettepe'den Fulya'ya inen yolda tek tezgah kaldı, etrafta üç büyük supermarket açılmış durumda çünkü. Şükür benim Çarşamba Kuzguncuk ve Selimiye halâ yerinde...

    By Blogger Oya Kayacan, at 22 Eylül 2009 14:12  

  • ANNOYACIGIM, BURADAKI TURK HATUNLARA SORSAN TURKIYE DE EN COK NEYI OZLEDIN DIYE, PAZARA GITMEYI DERLER... HEMEN HEMEN HEPIMIZ "GIDERGITMEZ PAZARA ATACAGIM KENDIMI" DIYORUZ. KIMBILIR BELKI DE "CARSAMBA" DA BULUSUR, TANISIRIZ..
    SEVGILER KOCAMAN KOCAMAN,
    OYA AKKOC

    By Anonymous Adsız, at 22 Eylül 2009 16:20  

  • ben kartal'dakini çok iyi hatırlıyorum. ve halkın karşı koymasına rağmen deyim yerindeyse bağırttıra bağırttıra kaldırdılar halk pazarını. sonra stadyuma yakın ama halkın geçiş yoluna uzak bir yere beton çirkin tezgahlar yaptılar. esnaf da sinek avladı haliyle. bence halkın teveccühü değil de yöneticiler ile süpermarketler arasındaki canım cicim muhabbetinden çıktı bu işler...

    By Blogger nalan, at 22 Eylül 2009 18:43  

  • Ama çarşıda yoksa pazarda, bu sefer mutlaka görüşürüz Oya'cığım! Sizin oradaki hatunları çok iyi anlıyorum. Pazar yerleri şölen yerleridir. Sevgiler sana ve çocuklara ;)
    ----------
    Haklısın hem de çoook Nalan, yerine kaim (!) kurulan pazar yerleri pek tutmuyor. Pazarcılar da müşteriler de alışamıyor yeni yerlere. Ulus Pazarı vardı hani, sosyete pazarı filan denirdi ama aradığın her şeye rastladığın, aklından bile geçirmediğin bir sürü şeyi bulduğun yerdi orası. 4. Levent'e taşıdılar, ne pazar eski pazar ne de müşterisi aynı müşteri.
    Supermarketler konusunda halledilmediği gibi cılkı çıkarılan mesele şehrin göbeğinde ot gibi bitmeleri. Banliyölerde olmaları gerekmiyor mu?

    By Blogger Oya Kayacan, at 23 Eylül 2009 10:52  

  • Wow, demek sizin ve annecim gibilerinin nesli devam ediyor,maalesef "bu gereksiz" deyince cimri oluyoruz,soylediklerinizin coguna katiliyorum..

    By Anonymous menar, at 2 Ekim 2009 04:08  

  • Gençlerin katılımını almak sevindirici Menar. Sizlerden de çocuklarınıza geçerse bazı duyarlılıklar ne alâ. Cimrilik ve açgözlülük nedir bilmiyorum. Allah kimseye vermesin ;(

    By Blogger Oya Kayacan, at 2 Ekim 2009 10:30  

  • evet ya cok tuketiyoruz cok cop uretiyoruz zavalli doganin icine ediyoruz. Supermarkete gitmemeye calisiyorum icim boguluyor mis gibi pazarlar varken.

    By Blogger beste, at 6 Ekim 2009 23:34  

  • Harikasın Beste. Supermarketsiz de olmuyor aslında ama nereden ne alacağımızı bilmek, market pazar ayırımını iyi yapmak gerekiyor. Azıcık da bloguna bakındım, bayıldım.

    By Blogger Oya Kayacan, at 7 Ekim 2009 09:58  

  • Begenmene sevindim beklerim arada:)

    By Blogger beste, at 7 Ekim 2009 09:59  

Yorum Gönder

<< Home