Kedili Mutfaklar

Perşembe, Ağustos 20, 2009

Eti de benim kılçığı da...

Değişik zamanlarda yazmıştım,* her daim de söylerim, "Kıyamam ben bunların hiç bir yerine," diye...* Ufalaklar kızarmışsa, gümüş gibi, istavrit gibi, kafa kılçık dinlemez çıtır çıtır yutarım. Bu halimle sıklıkla Kandilli İskele Suna Abla'da seyredilebilirim.

İri balık alışlarımda balıkçıdan talebim, "Eti de benim, kılçığı da," olur. Yabana atılmaz bu durum ey ahali! Bir öğün yemek çıkar çoluk çocuğa, lezzeti de caba. Şimdi yapacağımız bir paket papardelle, az da vesairesiyle Allah Allaaaah gibi meselâ.

Biz artıklardan yemek yapa duralım, Hanım Biber ve Tuz Bey Villeroy & Boch bu arada!

Domateslerin çekirdekleri olduğu kadar, acısıyla tatlısı karışık biberlerinki tamamen temizlenir. Bolca da sarmısak dişi ile bızzzzta girer bııııııızzzzttttlanırlar. Kendisi buğulanıp afiyetle yenmiş bir levreğin kılçığı ile kafası deniz tuzlu suda haşlanır bu arada. Bızzztttlanmış malzeme, kafa ve kılçık suyu da katılarak, sos olmak üzere ocağa çıkarılıp kaynamaya alınır.
Haşlama suyundan çıkan kafanın yanakları ve beyni, kılçığın üzerinden de etleri sıyrılıp bir kenarda bekletilir. Azımsamayın bu malzemeyi, o rakı erbabıdır ki, bir balık kafasıyla bir şişe rakı götürür, duysa hepinizi lanetler.
Bildiğimiz üzere, kaynayan tenceremize ara ara ıvır zıvır katmalar başarıyla gerçekleştirilir. Deniz tuzu atılır, biber çekilir..., limon kabuğu rendelenir..., bir lira büyüklüğünde iki üç zencefil dilimi katılır ama kaynama bitince geri alınır..., bir tutam Urfa acısı..., litresi 55 TL'den Şirince damlaması, yağın hası! Altını kapamaya yakın bir avuç kıyılmış maydanoz, kapattıktan sonra bir avuç daha...
Sos suyunu tamamen çekene kadar bırakılır kaynamada, balık parçacıkları halâ ayrı bir yerde duruyor ama. Bunu balık çorbası yapan lokantacı esnaftan öğrendim. Suyunu ayrı balığını ayrı yerde tutup servis anında birleştiriyorlar. Fikren çok cazip, hattâ dahiyane; eriyip gitmiyor balık etleri kaynamaya dayanamayıp.
Durum buyken bu, bu arada 250 gramlık bir paket papardellenin de münasip bir al dente olsun diye üzerine titrenir ama olmaaaz olamaz.
"Ben sana demez miyim aaaah Oya, ne o ne şu bu, Barilla'dan başka yerli makarna tanıma," diye kendi kendimle sıkı bir kavga edilir.
Bir şekilde sosla birleşen papardelle, taze soğanın yeşil kulaklarıyla lezzetlendirilir.
Kafaya 13 küsurdan satılan Da Cecco'nun** muhteşem acayip makarnalarından da almak koyulur.

Kılçık sosuyla tasarruf ettik ya!


Önemli not: yazılarımda zaman zaman görülen tırnak işaretlerinin hiç bir anlam ve ehemmiyeti yoktur. Sadece bazı paragrafların arasını açmayan Blogger'a karşı geliştirilmiş bir Annoya sistemidir.

11 Comments:

  • Vallahi ne desem ki! her yazınızda ağzım tatlı bir gülümsemeyle sulanıyor. Amma yemeğin lezzetinden mi kaleminizin lezzetinden mi bilemedim.

    By Blogger pdenizer, at 20 Ağustos 2009 22:22  

  • Oya vallahi korkuyorum senden. Etim senin kemiğimde desem bu kart halimle benden lezzetli bir şeyler çıkaracaksın :) Tatar diyor ki de kız ne duruyorsun :D

    By Blogger Çiğdem, at 20 Ağustos 2009 23:42  

  • Ya Oya'cığım, sen yemek yaparken benim başım dönüyor:))

    Balık kılçığından sos yaratmak da senin işn olabilrdi ancak:))

    (ben de minikleri kafadan kuyruğa lüpletenlerdenim)

    Çok sevgiler

    By Blogger Ece, at 21 Ağustos 2009 00:41  

  • Hakikaten piyasadaki en iyi makarna Barilla, siz üstad da aynı fikirde olduğunuza göre durum tescil edildi demektir.

    By Blogger Basak, at 21 Ağustos 2009 09:01  

  • Kalemdendir kalemden, mutfağım hayalet mutfak çünkü! Yaa çocuklar yapın dediklerimi de görün lezzetlerin alâsını. Tek istediğim kullanılan malzemeniz benimkilere yakın olsun. Yani ben haso sızma dediğimde mısır özüydü margarindi falan kullanana lezzet garantisi yok!
    ----------
    Sen zaten balından yenmiyorsun Çiğdem. Kartlık dersen o iyi evresi hayatın; bir de pelte aşaması var, aşılıyor mu aşılmıyor mu henüz bilemiyorum ;)) Öptüm Tatar'ı da, ağzının tadını bilir o.
    ----------
    E güzel, yanında içki masrafı olmaz ¨!¨ Ece'ciğim. Ne yani, sen balıkçıda mi bırakırsın balıkların kafasını kılçığını? Duymuyiiiim...

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Ağustos 2009 09:19  

  • Başak'çığım, bizim Türk adeti midir nedir bu yapışkan yumuşak pişen makarnaları üretmek? Çok zor mu iyisini yapmayı başarmak? Nişasta, gluten bir şeyler ayarsız işte, ben de uğraşsam başarırım sanki daha iyi bir imalatı...

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Ağustos 2009 10:48  

  • Oyacığım başka bazı yabacı lisanslı olabileceğini sandığım (mesela "lunch&dinner") makarnalarda da aynı tavsama, daha paketindeyken parçalanma falan sözkonusu.

    By Blogger Basak, at 21 Ağustos 2009 17:36  

  • Koç Holding Kartal Makarna fabrikasını satınalmıştı. Pastavilla ve Lunch & Dinner onların üretimidir ve imalat başlangıç tarihleri çok eskilere gider. Bu markalar ve daha bir sürü yabancı isimli makarna Türkiye'den pek çok ülkeye Düzey Pazarlama tarafından ihraç ediliyor. Yabancı lisans söz konusu değil Başak'çığım.

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Ağustos 2009 18:21  

  • Tereyağ yine gündemde,
    ben hatırlatayım da...
    Sıvı yağ kızgın çok zararlı da,
    onu bi tek salatada kullanın
    diyorlar da...
    Bidashlotitaliona duydunuz mu?
    Ben de duymadım da:)

    oruç musunu obava mı?İnanın gülmekten yazamıyorum,çok espiriliyim de:)

    By Blogger aslan, at 5 Eylül 2009 16:15  

  • Ben değilim Aslan Bey... Sizinki de başınıza vurmuş galiba ;)

    By Blogger Oya Kayacan, at 5 Eylül 2009 19:13  

  • Deyilim ben oruç.
    Çok naziksiniz.hep böle misiniz:)

    By Blogger aslan, at 6 Eylül 2009 13:31  

Yorum Gönder

<< Home