Kedili Mutfaklar

Pazar, Aralık 19, 2010

Pazarlardan bir Pazar


Hafta sonuna doğru Annem Selma gelecek. Kalmak istediği kadar ve üstüne de benim israrlarımı ekleyerek ne kadar kalabilirse artık, kalacak. Evin havası değişecek, namazlarına ayarlı düzen tutturulacak. Her gün taze yemekler hazırlanacak, onun saatlerinde yenecek. TV programlarına ayar verilecek, film ve dizilere kısıtlama, musikiye ağırlık getirilecek. "Yat hadi uyuklama buralarda," dediğinde yatılacak. Her sabah, "Yine mi kalktın erken erken a kızım, yatsaydın ya," diyerek hazır bekleyen kahvaltı sofrasına mutlu mutlu oturulacak.

Annem Selma gelecek.  Her yıl hepimizin evine kavanoz kavanoz, renk renk reçel yığan Annem Selma bu yıl reçellerin başında durup bekleyememekten, yorgun düşmekten sikayetçi.  İki üç çeşide inmiş, azardan kaynatmış...  "Sana şu küçük kavanoza ayırdım," derken içi sıkılıyor, belli.  Benim de.  Kaydı gitti zaman.  Dün gibiler bir zamanlar oldu.  Şimdiler meçhûl.  Umut geleceklere, kim kime dum duma zamanlara kaldı.



Bugünler öyle günler ki, ruhum yüreğimin sevinçlerine pırpırlarla eşlik ederken bir yandan da ağır ağır taşlar bastırıyor bağrıma.

Pamuk Kızım Kimsecik bahçeye çıkalı üç yıl oldu Kasım sonunda.

Ailemizin bebeği Melisa Kız kocaman oldu artık, dişleri bile var. Ablası Lucy hayatını yaşıyor, Melisa'ya sarılırken keyiften yusyuvarlak/dört köşe oluveriyor.

Teyzem Jülide de göç yolunda üç yılını doldurdu.  İçlerimizde kocaman birer boşluk; aile toplantılarımızda bir yanımız hep kırık, hep alçıda.    

 


Cancan kış uykularını kalorifer yanında konuşlandırdığım sepet veya kutusunda uyuyor.  Yılbaşı süsleri olarak yakın çevre ve komşularıma ördüğüm yün bebeklerden de beğendi kendine bir tane, alıyor koynuna, gel keyfim havaları...



Bebekleri fabrikasyon üretiyorum neredeyse.  Gövdeleri bitiyor önce, üçü beşi birden.  Dolum yapılıyor ve sıra saçlara suratlara geliyor.  Derken etiketlendirmeyi de akıl ettim bu sabah.  Bir zamanlardan kalan OK paraflı etiketlerimi dikivereceğim artık ellerimle yaptığım her şeye.

Benim icadım değil bu yünden bebecikler.  Taaa Körfez depremi zamanı, rehabilitasyon kurslarında öğretilmiş insanlara.  Üç beş derken onlarca almıştım bu bebeklerden, bir gencecik kızın yaşamına katkıda bulunabilmek için.  Bende gören ve eli yüne şişe alışkın herkes de başladı bunlardan örmeye.  Deprem Dede kadar ünlü olmasa da, çok yaygınlaştı yani Deprem Bebek.
   
Bu yıl da ben katıldım Deprem Bebek üretim kervanına.  Çift lastik ördüm, kendimce bir değişiklik yapmış olmak için.  Daha kolay sanki, minik bir çuval gibi oluveriyor hemencecik, kenar dikme derdi kalmıyor. 

Kime versem seviyor, seviniyor.
 


Annem Selma gelecek ya, ağzımı arıyor geçen gün.  Demiş ki Ablam Hülya, "Oya pek güzel amber reçeli yapar, nasıldı yaaa, sorsam da yapsam sana..."   "Sen iste yeter," dedim.  Dün suya yattı narenciye faslı.  Bu sabah erkenden mutfaktaydım, kaynatma hallerimde.  Hepsinden ikişer tane kullandım, portakal, greyfrut, mandalina, limon.  İki kilo da şeker.  Tarifi şudur:  Hepsinden birer taneye bir kilo şeker ;) 

Geceden bızzzztlanacak meyveler.  Kabuğuyla mabuğuyla doğrayıp atın aletin içine ve de bııızzzzzt.  Ben çekirdeklere çok dikkat ederim bu arada, siz de edin.  (Çekirdekleriyle yapılan reçeller tembel işidir, bunu bilir bunu söylerim!)  Kocaman tencerenize koyun bıızzzlanmış meyvelerinizi, suyunu da üzerini örtecek kadar basın tepesine, bırakın.  Sabah sabah ilk iş mutfağa girip, tencere muhteviyatına şekeri ilave ederek başlayın kaynatmaya.  Bu kadar işte.  İki üç köpüklense de karıştırın gitsin, alınacak kadar köpürmüyor çünkü.  Kestirmedim de, limon zaten içinde bol bol var diye.

Annem Selma ve Yeni Yıl geldi gelecek.   

12 Comments:

  • Bebekler süper ve tabii ki sen de...
    İçimi ısıtıyorsun Oyacan, diyorum ya keşke komşum olsaydın:))

    By Blogger Leylak Dalı, at 19 Aralık 2010 14:33  

  • Oyacan'cım,
    Az önce Maya da aldı bebeğini..Çok da sevdi gördüğüm kadarıyla..
    Teşekkür ediyorum onun adına.

    By Blogger Unknown, at 19 Aralık 2010 14:33  

  • Aman da ne olurdu ne olurdu :)) Yan daireyi tutayım mı Leylak Dalı?
    ----------
    Canım Maya güle güle oynasın Mine'si.

    By Blogger Oya Kayacan, at 19 Aralık 2010 16:15  

  • Bazı bloglara girdiğimde , tuhaf bir biçimde zaman yavaşlıyor sanki, sizinkinde de aynı hisse kapılıyorum, seviyorum bu dinginliği.
    Bebeklerin öyküsü ne anlamlı, ellerinize sağlık.
    Annenize Allah sağlıklı ömürler versin:)

    By Blogger Elifin Terazisi, at 19 Aralık 2010 17:19  

  • Oya Hanımcım, bebekler ve hayvan dostlarımızın hepsi harika..Elinize ve objektifinize sağlık..Bebiş nefis. Allah hem bebişe hem annenize sağlıklı uzun ömürler versin inşallah. Benimki de eskisi kadar çok yapamıyor artık ve feci gurur meselesi yapıyor bunu. Aman ömürlerini kimseye muhtaç olmadan hayırlısıyla sürdürsünler, gerisi nafile zaten..Sevgiler, iyi haftalar olsun..

    By Blogger LEZZETLİ SOMUNLAR, at 19 Aralık 2010 19:32  

  • Elif'çiğim doğru tespit, zamanı ekonomik kullanmaya çalışıyorum ;) Güzel dileklerine teşekkür ederim.
    ----------
    Sevgili Serap, eksik olma, elden gelenin/avuçta kalanın tadını çıkarıyorum işte ;) Gençlik güle oynaya geçiyor da yaşlanınca akıl sağlığı ve ayakta olmak çok önemli. Allah büyüklerimizin iyiliklerini göstersin her zaman.

    By Blogger Oya Kayacan, at 20 Aralık 2010 09:01  

  • Birtek ben degilim yani komsu olalim isteyen... :-))
    Bu arada, annem ayva receline cekirdeklerini bir tulbent icinde koyar pisirirken, sarap rengi olur yaptigi recel, seyretmesi ayri zevk, yemesi baska piril piril, seffaf bir recel olur... annemin receli olur yani...

    By Blogger Mehtap Pasin Gualano, at 20 Aralık 2010 11:34  

  • Lösev için ördüğümüz Aliş Bebek ,senin deprem bebekmiş meğer Oya?

    Bu reçelide yapmayan ne olsun.
    Bayılıyorum keskin kokulu reçellere.
    Sağol Oya,bu reçel de bana kalır evde ;)

    By Blogger tülin, at 20 Aralık 2010 11:51  

  • Anneler böyledir, çocuklarında iz bırakacak yaratıcılıkları olmazsa olmazlarıdır ;)) Ayvanın çekirdeği ve yaprağı kök boya karışımlarına girer Mehtap'çığım. Çekirdeklerinin tatlı ve reçellere kattığı o asil pişmiş ayva rengine ilaveten kabukları ile birlikte kaynatırsan mükemmel bir lacivert elde edersin. Geçen gün bir gazetede, "lacivert pilav yapıyorum, içinde gıda boyası yok, tarifini de kimselere vermem," diye yırtınıyordu birisi. Muhtemelen budur işte.
    Komşu komşu huuuu ;)) Senin sert Roma rüzgarlarından etkilenip kilo mu verdim nedir, bir beden küçük pantalonlarımı giymeye başladım!!!
    ----------
    Ne hoş değil mi Deprem Bebeğin yayılması Tülin'ciğim. Çok kolay ve şirin üstelik de. Reçelin afiyet şeker olsun. Dünyanın lezzeti diyorum ben bu reçele, çoooook güzel manasında ;))

    By Blogger Oya Kayacan, at 20 Aralık 2010 16:34  

  • Sevgili Annoya, Mellsa ve Lucy'den bu sevgi dolu bahsettigin icin cok tesekkurler. Onlar cok iyi arkadas oldu. Bizim bebek pek oyuncak aramıyor. En butuk eglence; Lucy.

    By Blogger Lucy and the Puppies, at 21 Aralık 2010 00:26  

  • Bunca sevgiyi başka nasıl anlatabilirim Nurci Gelinim?

    By Blogger Oya Kayacan, at 21 Aralık 2010 10:47  

  • Merhabalar,
    mandalina ve portakallılezzetler etkinliğime davetlisiniz...
    Katılırsanız çok sevinirim .
    teşekkürler.

    By Blogger mandalincikmazi, at 3 Ocak 2011 18:21  

Yorum Gönder

<< Home