Pis sıcak, kaka sıcak
Günler geçiyor çocuklar, Annoya bizi çok ihmal etti, farkında mısınız? Sesimizi çıkarmadan oturduk hafta boyunca oturduğumuz yerde ama bugün çıngarlar / isyanlar gırlaydı bu evde. Bir görmeliydiniz halimizi. Önce, sakin sakin oturmuş halimizde, kapının dibindeki her zamanki pozumuzda karşıladık kendisini. Derken, birimiz sağdan şaşırtmaca çektik, diğerimiz soldan fırladı çıktı kapıdan. Kaçanın arkasından da öbürümüz. Çıldırdı Annoya. Elinde ne varsa yerlere fırlattı, başladı merdivenlerden aşağı peşimizden koşmaya. Yok yani, kadın ter içinde ve yorgun argın olmasa sürdüreceğiz oyunu. İşte o yürekler acısı haline bakıp durduk iki kat aşağıda, merdiven boşluğunda. Yakalattık kendimizi. Kucaklattık ve taşıttırdık yukarı. Asansör fobimiz var ya, bindirmeyiz kendimizi asansöre falan. Annoya mannoya dinlemez perişan ederiz vallahi.
Bu haftanın çok sıcak geçmesine böyle kahrettik işte. Annoyamız, sıcak ayaklarına hayatını ev dışına bağlıyor. Kandilli İskelesi, bizim evin altında Salacak İskele Kahvesi, Beylerbeyi İskelesi’nin az ötesi, Rumelihisarı İskelesi filan, nerede yemek satan, çay kahve yapan iskele varsa, yalıçapkını gibi dolaşıyor. İskeleler bitse bile buluyormuş kendine serin mekanlar. Biz evde, üstümüzde kürklerimiz taşlara yapışıyoruz. Lavabolardan özellikle damlar bırakılan sularla serinliyoruz.
Evde geçirdiği saatler yemek saatleri olmayınca, bizim keyif saatleri de azalıyor tabii. Bugün girdi mutfağa neyse. Yayın balığı yaptı. Sevmedi ama. Alırken duruşu iyiymiş halbuki. “Bembeyaz etli caanım balıktı işte..., denizde saman bulup beslenmiş herhalde..., tuhaf şey..., amma da tatsız...,” falan diye epeyce söylendi. Sonra da, “Balıkta tat yok ama çevre uygulaması iyi,”diyerekten lop lop tıkındı maşallah. Yaptığı çevre uygulaması, haşlama lezzette yapılacak her balığa ideal aslında. Bir demet maydanoz sızmada döndürülecek, bizimki üç beş diş sarmısağı da mutlaka içine ekleyecek. Maydanozlar hafiften kızarır gibi olunca, limon, tuz, karabiber ve az su katılacak. Balıklar bu maydanoz yatağına yatıp da üstleri örtüldükten sonra azzzz pişecek; diri kalacak, ölmeyeceeek.
Annoya çocukluğundan beri maydanozlu balığa bayılırmış. Yayını da tattırdı bize. Bayılmadık ama onun kadar da söylenmedik. Aslen üçümüz de hasretle birkaç gündür piyasalara boy gösteren çingenelerin evimize teşriflerini bekliyoruz. Şöyle ızgara ızgara olacaklar da, soğanlar da kırmızı kırmızı halkalı kurulacak da yanlarına... Limonun sarısıyla maydanozun yeşilini de süs diye takacaklar peşlerine...
Bu haftanın çok sıcak geçmesine böyle kahrettik işte. Annoyamız, sıcak ayaklarına hayatını ev dışına bağlıyor. Kandilli İskelesi, bizim evin altında Salacak İskele Kahvesi, Beylerbeyi İskelesi’nin az ötesi, Rumelihisarı İskelesi filan, nerede yemek satan, çay kahve yapan iskele varsa, yalıçapkını gibi dolaşıyor. İskeleler bitse bile buluyormuş kendine serin mekanlar. Biz evde, üstümüzde kürklerimiz taşlara yapışıyoruz. Lavabolardan özellikle damlar bırakılan sularla serinliyoruz.
Evde geçirdiği saatler yemek saatleri olmayınca, bizim keyif saatleri de azalıyor tabii. Bugün girdi mutfağa neyse. Yayın balığı yaptı. Sevmedi ama. Alırken duruşu iyiymiş halbuki. “Bembeyaz etli caanım balıktı işte..., denizde saman bulup beslenmiş herhalde..., tuhaf şey..., amma da tatsız...,” falan diye epeyce söylendi. Sonra da, “Balıkta tat yok ama çevre uygulaması iyi,”diyerekten lop lop tıkındı maşallah. Yaptığı çevre uygulaması, haşlama lezzette yapılacak her balığa ideal aslında. Bir demet maydanoz sızmada döndürülecek, bizimki üç beş diş sarmısağı da mutlaka içine ekleyecek. Maydanozlar hafiften kızarır gibi olunca, limon, tuz, karabiber ve az su katılacak. Balıklar bu maydanoz yatağına yatıp da üstleri örtüldükten sonra azzzz pişecek; diri kalacak, ölmeyeceeek.
Annoya çocukluğundan beri maydanozlu balığa bayılırmış. Yayını da tattırdı bize. Bayılmadık ama onun kadar da söylenmedik. Aslen üçümüz de hasretle birkaç gündür piyasalara boy gösteren çingenelerin evimize teşriflerini bekliyoruz. Şöyle ızgara ızgara olacaklar da, soğanlar da kırmızı kırmızı halkalı kurulacak da yanlarına... Limonun sarısıyla maydanozun yeşilini de süs diye takacaklar peşlerine...
2 Comments:
Hayiiir, cingene palamutu cikmis olamaz bu kadar erken. Ben hayal ediyordum ki eylul basinda cikacakti, anneme yaptirip kirimizi sogan, iki kadeh raki, roka ile 'gomecektim' onlari. Tuh be, bunu da kaciriyoruz...
Hava sicakligindan sikayet eden herkesi kiniyorum ben, su anda hava 15 dereceyken, bir bucuk aydir gunes gmemisken, bir de sakir sakir buz gibi yagmur yagarken.
By Deniz, at 6 Ağustos 2005 14:02
Çıktı çıktı Deniz'cim, senin havalardan çalmıyor bizim buralı çingeneler. Ve de hatta, dedigin aynen yapıldı iki akşam önce Tarabya kıyılarında, rakısı Efe'den (Efe Rakı tabii, duydun mu, yeni alışkanlığımız), hesaplar eniştedendi!
Bu soğuk sıcak memleket farkı durumlarına söyleyecek ne deyim bulunur diye düşündüm de bulamadım. Keyifli keyifli serinde yaşayana kaynar sıcakta beyni sulananları düşünmek kolay galiba!!!
Eylül'de gel, annene söyle deep freezelesin üç beş çingeneyi.
Sevgiler buralardan...
By Oya Kayacan, at 6 Ağustos 2005 15:38
Yorum Gönder
<< Home