Kedili Mutfaklar

Pazartesi, Mart 05, 2007

"Balos paydos"

Annoya'mız sabah sabah açtı kapıyı. Biz istifimizi pek bozmadık, nasıl olsa hemen kapatıveriyor, kaçamıyoruz, bari boş yere hamle edip yorulmayalım hesabı. Aaaaa, kapı açık duruyor, o da oynayıp duruyor neşeli neşeli. "Haydi bakalııııım balos paydoooos. Çıkalım çıkalıııım, dışarıda neler olmuş bakalıııım?"

Balos paydos büyük dedemin lafıymış. Harç bitti yapı paydos falan manâsında kullanırmış büyük dedem bu kelimeleri. Hoşumuza gitti, hemen fırladık yerimizden. Geldik bakıyoruz ortalığa, bakıyoruz ama evimiz haciz yemiş gibi. Bir kilim atmış ortaya, buyur ediyor bizi salona.

"Hoppidi hoppidi oynayalım," diyor, "Aman da Kimsecik'e dar gelmiş karyola, Osman Aga kızıma güvey bulsanaaa..., Cancan'ım...,"

poooooooooooooooooooooooooşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş*ğ-,

..."yapmasana oğluuum...,"

Aay pardon, laptopa basıyorum da. Sonra Cancan yazmıyor, Annoya'sı Cancan'ın ağzından yazıyor filan demeyin yani...

"Çıksak bizim evin düzüneeee, çocukları alsam dizimeeeee," ne diyor ne diyor, lafları iyice sarpa sardı, ne dediği belli olmuyor. Bu bir Rumeli türküsü ama Annoya laflarını bilmiyor, işkembeden sallıyoor.

Evde fena halde hareket var, yer yerinden oynuyoooor. Temizlik de temizlik . Sonra eşyalarımızı bekleyeceğiz ciladan gelecekler diye, umarız bu günlerde veya kimbilir ne zaman?

Bu arada korkuyoruz, Annoya bizi de banyoya basıp yıkayacak gibi duruyor.

Yalvarırız yapma.

Biz etmedik sen de etmeee...


12 Comments:

  • Oya' cım,

    Yap kendine bir blog paylaş bunları diyeceksiniz belki. Haklısınız da... Ancak zaman yok, fotoğraf makinesi İstanbul' da kalmış... Gün ışığı o kadar çok ki burada ben paylaşmadan edemiyorum.

    Sabah sabah bir telefon.

    - Çiğdem kardeş koş gel hemen...

    Niyesini nedenini sormadan fırladım gittim köye. Beni böyle çağırıyorlarsa ya hasta var ya doğum diye düşündüm.

    Meğer benim o aylardır konuşup konuşup ikna etmeye çalıştığım köy kadınları kalkmışlar ayağa. Demişler ki bahçe, tarla tamam. Ev işi de tamam. Ama biz birbirimize gidip lak lakla zaman öldüreceğimize, dizi seyredip beynimizi hiç bilmediğimiz dünyaların pisi ile dolduracağımıza silkinelim. Dökelim ortaya hünerlerimizi. Oturduğumuz yerde hiç kazanıyoruz, oturmayalım 3-5 kazanalım.

    Duydum gözlerim ışıldadı. Nasıl kararlılar anlatmak zor.

    Demir tavında dövülür dedik, çıktık çarşıya malzeme aldık. Başladılar hemen. İlk kolye boynumda asılı. :-))

    Şimdi kimi zeytin kuruyor, kimi nakış işliyor, kimi incik boncuk yapıyor, kimi de çanta telefonluk vs. Kullandığımız motifler hep yerel olacak. Türkmen nazarlıkları nakışları, ana kokusu kolyeleri yapılacak. Bu yaz gelen turlara görücüye çıkacak. Köye gelir olacak.

    Bir kişiyim. Bir şeyleri değiştirebildim. Tanrı yolumuzu açık etsin, utandırmasın dileğim.

    Günüm aydınlık oldu, onu paylaşmak istedim.

    By Blogger Çiğdem, at 5 Mart 2007 12:59  

  • çiğdem said,kutlarım.benimde blogum yok.Oya hanımı zevkle okuyorum..sizin yaptığınız şey çok güzel..keşke kooperatif kurabilseniz..devletten çok düşük kredi alabiliyorsunuz..hemde ürünler denetlendiği için kaliteli oluyor .sağlıkla kalınız. eylül

    By Anonymous Adsız, at 5 Mart 2007 19:27  

  • Çiğdem Hanım,çok güzel bir şey yapmışsınız.kutlarım.benimde blogum yok.Oya Hanımı zevkle okuyorum))kooperatif kursanız çok iyi olur diye düşünüyorum.sağlıkla kalınız

    By Anonymous Adsız, at 5 Mart 2007 19:29  

  • Evet, ben de Cigdem hanimi tekrik ederim.

    Ve sey diyecektim -umarim gec kalmamisimdir. Kiyma yavrucaklara, basma onlari banyoyaaaa.
    :)

    By Blogger teyzenteyfik, at 6 Mart 2007 01:49  

  • Evveeeet Mine'ci, parke estetiği başarılı oldu. Gülünecek haldeydim değil mi evin orta yerinde oluşmuş dağlar tepeler filan... Bir ara AKUT kiralamak istedi zaten, çalışmalarını buradan sürdüreceklerdi 8~)) Koyulaştırdım gördüğün gibi üstelik. Ne hikmetse gittikçe karartıyorum evi, ruhumun aydınlığı daha rahat gezinsin ortalıkta diyedir belki de!
    ----------
    Haaaarikasın Çiğdem, sen de bize ışığını gönderince daha bir ferahladım. Merhabamızın geçmişi kısacık ama ne çok güzellikler paylaştın benimle. E-postama yazdığın, biraz da çaresizmiş gibi görünen çabaların bak nasıl da verdi meyvasını çarçabuk. Ne mutlu o kadınlara ki senin gibi bir 'başçı' buldular. Annem Selma'nın en sevdiğim deyimlerinden biridir. "Bin işçi de olsa bir başçı gerek," der her zaman. İşte o sen oldun.
    Buralardan ne katkım olabilirse, seve seve yaparım. Sen de bir an önce fotoğraf makineni al yanına, bir fikrim olsun tarzları üstüne. Kolay gelsin hepinize sevgili Çiğdem. İşte sen oradan başkası başka yerden, duyulsun bu sesler. Eğitime, üretime yol verelim elimizden geldiği kadar. Kedili Mutfaklar duyarlılıklara sevgilere açık, hepinizin başım üstünde yeriniz var.
    ----------
    Bakalım Çiğdem ne diyecek bu kooperatif işine sevgili Eylül. Resmiyet sıkmasın kadınları birdenbire. Hani az beklenir bana kalırsa, ortaya kooperatifin çözmesi gereken problemler çıkarsa düşünülür diyorum... Ne dersiniz?
    ----------
    Yapmadım Teyzem, vazgeçtim. sanki mis mis kokularına toz duman karışmış gibime geldi bir ara. Şimdi kokluyorum da mırnav kedi parfümlerini sürünmüşler yine.

    By Blogger Oya Kayacan, at 6 Mart 2007 08:51  

  • Oyacım güle güle otur, güle güle kirlet.Ne güzel her taraf tertemiz olmuştur şimdi.
    Çiğdem hanım sizi de çalışmalarınız için kutlarım.Gerçekten bir kooperatif kursanız bence de daha iyi olacak sanırım.

    By Blogger Nenoni, at 6 Mart 2007 08:55  

  • Oya Hanım, size de çocuklara da geçmiş olsun. İki adımda bir dizime çarpan, ayağıma dolanan tıklım tıkış eşyalı bir evden, sizin, orta yerde sadece bir kilim fotoğrafınıza bayıldım. Ne güzel ferah ferah. Sizinkiler ne uslu bir de. Bizim Tina olsa, ortalığı kırıp geçirmişti meraktan, illa görecek ne oluyor dışarda, diye.

    Sevgilerimle.

    By Blogger endiseliperi, at 6 Mart 2007 12:00  

  • Merhaba hepinize,

    Ne çok sevindirdiniz beni sevincime ortak olarak anlatamam.

    Kooperatif kurulabilir elbette, hatta hali hazır bir kooperatifleri de var zaten. Ancak bu köy durumları buraların deyimiyle "eccük garışuk iş" :-)

    Şimdi ayağa kalkıp iş üretenler var, daha oturup iş üretenlerin dedikodusunu yapanlar var. Kazanç başlayınca onlar da katılacak elbette ama bir münafık her zaman çıkıyor işte. Köy dediğiniz mikro ülke :-)

    Şimdi daha bir kapsamlı proje var aklımda. Bilgisi, belgesi olan herkesin katkısı inanılmaz makbule geçecek. AB' nin Kadın İstihdamı konusunda fonları varmış diye duydum. Bizim projemiz zaten hazır. Sadece köyde bu işe kafayı koyanlarla ben bir şirket kuracağız. Gereken izinleri alacağız. Yerimiz bile var üretim yapacak. Yine duyduğum kadarı ile HSBC Bank destek kredisi veriyor(muş) filan.

    Bakalım bakalım araştırıyoruz.

    Bu arada sabun işine haftaya başlayacağız inşallah Mine Hanım. Başınız ağrıyacak biraz.

    Yarından itibaren bir kaç gün yokum ben. Anne baba ile özlem gidermek, oğlumuzu koklamak, bir kaç arkadaş ile görüşebilmek için işe Pazartesine kadar mola veriyoruz. Önce Ankara, arkadan Gerede ve bir geceliğine İstanbul :-)

    Sizlerle görüşebilmek Nisan' a kaldı Oya' cım kusuruma bakmazsınız inşallah.

    Görüşmek üzere diyor, sevgilerimi yolluyorum herkese.

    By Blogger Çiğdem, at 6 Mart 2007 16:21  

  • Ben kedilerden müthiş korkuyorum Oya'cım yaaa..

    By Anonymous Adsız, at 6 Mart 2007 17:56  

  • kooperatifler,inanın hanımları sıkmıyor..eşlerini ikna zor oluyor.bu işe gönül koyanlar olunca ,başarılıyor.DOBAG projesi kapsamındaki ayvacık halı kooperatifi gibi.Oya Hanım,size kolay gelsin.benzer şeyleri benimde yapmam gerek ama..gözüm korkuyor.sağlıkla sevgiyle kalınız eylül

    By Anonymous Adsız, at 6 Mart 2007 21:07  

  • Sağol Nenoni, bir daha evde tamirat görmek istemiyorum diyemiyorum. İstemesen de oluyor çünkü. Güzel yanları da var. Ev hop kalkıyor ve hop oturduğunda acayip bir atma ve yeniden yerleşme programı uygulanmış oluyor. Darısı gerekenlerin başına, Eylül mesela!
    ----------
    Endişeli Peri, az mıdır benimkilerin merakı zannediyorsun. Delirdiler günlerce. Çok eşya ben de sevmem, yine gitti evden bir sürü ıvır zıvır dolap filan...
    ----------
    Kediler sana ne yaptı İşitme Kaybı? Muhtemelen hiç bir şey, değil mi? E ne var o zaman korkacak? Sev seni seveni misali, ne kadar yaklaşırsan kedilere, o kadar melektir onlar insanların hayatında.
    ----------
    Dün tam da çok sevinmişken ben... Tam da Armutalan Köyü kadınları için Çiğdem'in projelerine keyifle destek vermeye çalışırken, Tayyip Bey'den gelen açıklama deli etti beni. (okuyunuz 7 Mart yazım) Bu nasıl iştir?

    Sana iyi gezmeler Çiğdem. Peki, Nisan'da görüşmek üzere.

    By Blogger Oya Kayacan, at 7 Mart 2007 10:00  

  • Balos paydos cok acikli bir hikayeciktir. Gercektir. Rahmetli dedem anlatirdi. Dedem laz muteahhidlerdendi, ama gerceklerden, sarlatanlardan degil. Horasan harci bilenlerden. Onun 1960'da yaptigi Sinop Kiz Lisesinin duvarlarini 1996 yilinin en modern aletleri ile delemedigimizde (ben MSU mimarlikta okuyordum o zamanlar) bana "ossurugumun mimari" demisti. Acikli hikayeyi anlatmak icin basladim, ama anlatamayacagima karar verdim. Onn yerine sunu anlatayim:

    Dedem denize bes metre mesafede bir buzhane binasi yapar. Bina her daim sular icinde, buz ureten, balik kasalari ile dolu, rutubetin bas mekanidir. Yine gec 1960, erken 1970'ler. Ben cocukken arkasinda bir park vardi, sonra oraya bina yapmaya basladilar. Bir gun onunden yuruyoruz insaatin, dedem kafasini salladi, "salak bunlar" dedi. "ne oldu?" dedim, "buraya bu bina olmaz" dedi. "e sen buzhane yaptin suraya?" dedim, "o baska yapi, bu baska yapi. bu zemine boyle bina dikilmez" dedi. Adamlarin yaptiklari bir apartman binasi, 7 8 katli birsey. Aradan birkac yil gecti, baktim arkadaki binanin her kosesi 45 derece deprem catlaklari ile dolu. Meraktan dedeme sordum "e, bu bina catliyor, nerede ise yikilacak, nasil oldu bu is?", yine guldu, o fransiz beresinin altindan "ossurugumun mimari" diye. Sonra bir arkadasi anlatti, meger dedem, o balcik zemine kaya doldurtup sonra uzerini bir metre kum ile kaplamis. Bina da yekpare bir blok olarak 80 santim betonarme bir temelin uzerinde yuzuyor. Kayalar binanin agirligi ile balciga saplanip kum ile aralari doldugunda granit kadar saglam bir zemin uzerinde yuzen bir yapiya donuyor buzhane binasi. Gezdim, 20 yil sonra icinde tek bir yapisal catlak yok. Rutubetten duvarlardaki boyalar dokulmus, ama kolon / kiris aralari sapasaglam.


    Balos paydos, evet. Balos paydos dede.

    By Blogger soksa, at 2 Ekim 2009 23:54  

Yorum Gönder

<< Home